Akdeniz’in güzel ve rüzgârlı ikliminde, filonun diğer gemileriyle birlikte teknemiz yol almaya devam ediyor. Gemilerin içinde sadece yolcular yok; bir arada atan yürekler, ortak bir vicdan ve dünyanın unutturmaya çalıştığı bir gerçek var: Gazze.
Bizim teknemizde 15 kişi vardı; ancak iki arkadaşımız hastalanıp ayrılmak zorunda kalınca 13 kişi kaldık. Kimimiz Tunus’tan, kimimiz Güney Afrika’dan, kimimiz Fransa’dan, kimimiz Zambiya’dan, kimimiz Cezayir’den, kimimiz Fas’tan, kimimiz de Türkiye’den… Dillerimiz ve renklerimiz farklı; bazılarıyla dinlerimiz, bazılarıyla mezheplerimiz de farklı.
Ama tek bir zeminde birleşmişiz: Sumud*.
Arapçada “sebat”, “kararlılık” ve “toprakta kök salmak” anlamına gelen *Sumud*, artık yalnızca Filistinlilerin değil, tüm insanlığın yükünü taşıyor. Çünkü Sumud, sadece bir halkın direnişi değil; ortak insanlık onurunun da yansımasıdır.
Bu teknede bizler, farklı ülkelerden ve geçmişlerden gelmiş olsak da hepimizin yönü aynıdır: Gazze. Çünkü Gazze artık yalnızca coğrafi bir mekânın adı değil; aydınlık vicdanların buluştuğu bir sınırdır. Unutulmuşların sesi, 21. yüzyılda eşi benzeri görülmemiş bir soykırımın adı; başta çocuklar olmak üzere, insanların insanlıklarını yaşayamadığı bir şehrin adıdır.
Teknemizde mühendis, gazeteci, aktivist, tüccar, milletvekili var… Kimi sessizce dua ediyor, kimi not defterine gözlemlerini yazıyor, kimi sosyal medyada programlara katılıyor. Kimimiz Arapça dua okuyor, kimimiz Fransızca bir ezgi mırıldanıyor. Kimimiz Kur’ân okuyor, namaz kılıyor. Ama bütün bu çeşitliliğin ortasında paylaştığımız ortak bir değer daha var: Dayanışma.
Nöbetler, temizlikler, yemek pişirmeler, bulaşık yıkamalar… Bütün bunları yaparken bazen göz göze geliyoruz; bu bile yenilenmemiz için yetiyor. Zaman zaman acılarımızı konuşacak ortak kelimeler bulamıyoruz ama omuzlarımız yan yana gelince her şey çözülüyor. Çünkü biliyoruz ki dayanışma sadece konuşmak değil, hissetmektir. Ve biz burada bunu iliklerimize kadar yaşıyoruz. Hepimizin yüreği aynı menzil için atıyor: Gazze.
Bu teknede Gazze, bir harita üzerindeki sıradan bir şehir değil; hepimizi bir araya getiren vicdanlarımızın haykırışıdır. Bu haykırış sadece Filistinliler için değil; çocukların ağlamadığı, annelerin morglardan veya enkazlardan değil, parklardan çocuklarını topladığı bir dünya isteyen herkes içindir.
Bilinmelidir ki bu filo yalnızca bir yardım filosu değildir. Bir sesleniştir, bir haykırıştır, bir çığlıktır. Sessiz kalmaya devam eden dünyaya atılmış bir çabadır. “Biz buradayız!” demenin denizdeki hâlidir.
Bu yüzden Sumud Filosu, insanlığın hâlâ tükenmediğini gösteren çok önemli bir umuttur. Farklı ülkelerden 13 kişinin aynı tekneye binip aynı istikamete yelken açması, belki de yeryüzündeki en sade ama en güçlü eylemdir.
Çünkü bizler bu yola çıkarak vicdanlarımıza örülmüş sınırları kaldırıyoruz. Denizdeyiz; ama asıl yelken açtığımız ufuk ve menzil; insanlığın ortak hafızası, aydınlık vicdanların buluşmasıdır. Ve rotamız her ne kadar Gazze olsa da asıl rotamız adâlettir.
Unutulmasın ki:
Dünya sustukça az da olsa vicdanlı insanlar hep olacak ve bu zulmü haykırmaya devam edecek…
Dünya unuttukça, fıtratı temiz kalanlar hep hatırlatmaya devam edecek…
Ve neticede kazananlar, elbette aydınlık vicdan sahipleri olacaktır.