Erdoğan’ın Cumhurbaşkanı olması AKP’de yapısal bir sorun meydana getirdi. Tabii lider Erdoğan’dı. Fiili idare de Erdoğan’ın uhdesindeydi. Lakin Anayasa gereği Erdoğan ile AKP arasındaki hukuki irtibat kesilmişti. Partiye hukuken nezaret edecek birine ihtiyaç vardı. Böylelikle partide biri fiili, diğeri hukuki olmak üzere iki iktidar odağı meydana geldi.
Yeni bir durumdu bu. Gül’ün döneminde parçalı bir iktidar fotoğrafı oluşmamıştı. Gül kendi sınırlarına sadık kalmış ve partinin içine müdahil olmaktan uzak durmuştu. Erdoğan’ın yöntemi ise farklıydı. Halk tarafından seçilen ilk Cumhurbaşkanı olan Erdoğan güçlü bir demokratik meşruiyete sahipti. Partiden elini çekmek gibi bir niyeti de yoktu. Aynen Başbakanlığında olduğu gibi hem hükümeti, hem partiyi beraber yönetmekten vazgeçmedi.
Bu, bir krizdi. Davutoğlu’nun tarzı krizi daha da derinleştirdi. Davutoğlu kendini salt hukuki mecburiyeti yerine getirmekle mükellef gören ve bunun ötesinde etliye sütlüye karışmayan bir aktör olarak konumlandırmadı. Tatbikata kendi üslubunu yedirmeye çalıştı ve “gerçekten” Başbakanlık yapmaya niyet etti. Bunun son tahlilde bir kırılma yaratmama ihtimali yoktu. Nitekim şedit bir kırılma yaşandı ve Davutoğlu’na görevden el çektirildi.
Davul ve tokmak