16 Aralık 1915 günü Downing Street'te İngiltere Başbakanı ve kabine üyelerine sunum yapan Mark Sykes Osmanlı haritasını masanın üzerine koydu. Akdeniz kıyısındaki Akka'dan Kerkük’e bir çizgi çekti.
Çizginin Kuzey Batısındaki Suriye ve Türkiye’nin güneyi Fransızlara bırakılacaktı. Petrol bölgelerinin de içinde olduğu doğusu ise İngilizlere.
Yakın zamanda geçirdiği bir sinir krizini atlatmaya çalışan İngiliz Başbakanı Asquith, Fransızlarla sorunun büyütülmemesi taraftarıydı. Sykes'ın çizdiği sınırı beğenmişti.
Artık Fransızların ikna edilmesi gerekiyordu.
Mister Sykes'ın yolu Sykes-Picot kavramının diğer isim babası Mösyö Picot ile böyle kesişti.
Birinci Dünya Savaşı başladığında Mösyo François Georges-Picot Beyrut’ta Fransız konsolosuydu.
Ancak Picot ofisinde evrak derleyen, okuyan, yazan herhangi, renksiz, kuru bir Fransız diplomatından fazlasıydı. Tutkuları, fikriyatı, inançları, hayalleri vardır. Ve bu ihtiraslar, geleceği parlak bir avukatı yirmi sekiz yaşında mahkemelerden Fransız hariciyesine yönlendirmiştir.
Sykes’ın amatör ve romantik hevesine karşın Picot ciddi bir diplomattı. Kendisini Orta Doğu dengeleri ve iç dinamikleri konusunda yetkin bir uzman görmekteydi. Bu bilgileri de Fransız davasına sunmak konusunda sabırsız ve heyecanlıydı.
Picot inanmış bir Fransız emperyalistiydi. Ülkesinin dünyada oynaması gereken bir medeniyet misyonu olduğuna, ülkesinin görkemine tutkuyla inanmaktadır. Bu sebeple kardeşi Charles ile beraber Fransız Asyası Cemiyeti’ne üyedir, tıpkı Fransız Afrikası Cemiyeti’nin kurucu üyelerinden olduğu gibi.
Picot, aktif bir konsolostu. Arap milliyetçileri ile sıkı temas hâlindeydi. Bu ilişki Arap bağımsızlığı talep eden milliyetçi liderlerde bir beklenti oluşturmuş, konsolosluğa Arap entelektüellerinden, gazetecilerinden, avukatlarından gelen sayısız mektup bir Arap kalkışması için Fransız desteği sormaktaydı.
1913 yılında Picot'nun Arap kontakları bu talepleri Paris'te düzenlenecek bir kongre ile Fransa hükümetine bildirmek istemiş, ancak Paris o dönemde Osmanlı'nın toprak bütünlüğünün ekonomik çıkarları için daha uygun olduğu için bu fikre olumlu bakmamıştı. Ancak Picot Fransızlara muhabbet besleyecek bir Arap kalkışmasının kolaylığına o kadar inanmaktaydı ki ateşli Arap entelektüellerinden gelen mektuplarını konsoloslukta saklamıştı.
Cemal Paşa’nın konsolosluğa baskınında ele geçirilen bu mektuplar nice Arap milliyetçisinin Osmanlı’ya ihanetinin belgesi sayılmış ve onların Beyrut’ta ve Şam’da asılmalarına vesile olmuştu.
Picot, Arap coğrafyasında bir Fransız işgalinin kolayca gerçekleşeceğine o kadar inanmaktaydı ki Osmanlı’nın savaşa girmesinin ardından Beyrut’u terk ederken "iki hafta sonra görüşmek üzere" diyerek ayrılmıştı limandan.
1916 yılında Londra'ya gelen Picot'nun misyonu çetin bir pazarlık yürütmekti…