Ana SayfaYazarlarŞimdi PKK ne yapar, devlet ne yapar?

Şimdi PKK ne yapar, devlet ne yapar?

Geçtiğimiz Çarşamba (20 Nisan) Serbestiyet’te yayımlanan yazımın başlığında bir soru vardı:

“Son tecrübe, Kürtlerin hiçbir zaman ayaklanmayacağını ima ediyorsa?”

Yazının spotunda bu sorunun biraz daha açılmış bir biçimi yer alıyordu:

“PKK, ilan ettiği ‘devrimci halk savaşı’na Kürtlerin kitlesel olarak katılacağını ummuştu, fakat olmadı. Bu tecrübe, onun da ötesinde böyle bir şeyin hiçbir zaman olmayabileceğini ima ediyorsa, bundan sonra n’olmak ihtimali var?”

 

Yazı boyunca da, PKK’nın büyük umutlarla başlattığı fakat büyük bir hayal kırıklığına uğradığı şehir savaşlarının, “Son tecrübe Kürtlerin hiçbir zaman ayaklanmayacağını ima ediyorsa?” sorusunu akla getirecek özelliklerini sıralamıştım. Bu ihtimalin çatışan tarafların zihninde de uyandığı ya da uyanacağı kabulünden hareketle, PKK’nın ve devletin yeni stratejilerinin nasıl şekillenebileceği sorusunun cevabını ise bugünkü yazıya bırakmıştım. Şimdi sıra ona geldi.

Önce PKK’nın muhtemel davranış biçimlerine bakalım…

 

Birinci ihtimal: Maksimalist hedeflerden vazgeçmek

 

Son tecrübe böyle bir şeyi imâ ediyorsa, bu her şeyden önce PKK’nın kitlesi diyebileceğimiz Kürtlerin PKK’nın maksimalist devrimci hedeflerini benimsemediği ve muhtemelen hiçbir zaman benimsemeyeceği anlamına gelir. Şayet PKK bu gerçeklikle hareket ederse, tıpkı Kolombiya’daki FARC hareketi gibi hedef daraltmaya gidebilir.

 

Yeni Şafak gazetesi yazarı Ali Bayramoğlu, Demokratik Gelişim Enstitüsü’nün (DPI) Kürt meselesine benzer çatışmaların çözümlerine dair gözlem ve inceleme gezilerinin sonuncusu olan Kolombiya gezisi izlenimlerini geçtiğimiz hafta beş gün boyunca gazetesinde anlattı. Bayramoğlu’nun, FARC’ın maksimalist hedeflerinden vazgeçişine ilişkin olarak yazdıkları, PKK’nın mevcut pozisyonu ile önemli benzerlikler gösteriyor:

 

“Son barış denemesini başlatan, Kolombiya'da 2010'da seçilen başkan Santos'un iradesi kadar, aslında FARC'ın yeni konumu. Hemen her uzmanının, her siyasetçinin teslim ettiği bir gerçek bu: Bir tür ‘pat olma’ hali… Güney Afrika'dan, hatta Kuzey İrlanda'dan farklı olarak, şiddet ve savaşın bezgin hale düşürdüğü taraf, bu ülkede isyancılar. Masaya oturmayı, devrimci hedeflerinin yerine toprak reformu, siyasi katılımın sağlanması gibi formülleri koymayı kabul eden FARC.” (“Bir barış öyküsü”, 21 Nisan).

 

FARC gerillalarının “bezgin hale” gelmesinde, şimdi son aşamasına gelinen barış sürecinin başındaki devlet başkanı Santos’un, savunma bakanı iken FARC’a karşı yürüttüğü askeri harekâtların payı büyük. Ali Bayramoğlu, heyeti kabul eden Santos’un bu çerçevede anlattıklarını şöyle aktarıyor:

 

“Savunma Bakanı olduğum dönem uyuşturucu kartellerinin egemen olduğu, FARC'ın çok güçlendiği, şiddetin yükseldiği çok zor bir dönemdi. Ekonomik kriz vardı. Güvenlik güçleri zafiyet içindeydi. Barış ülkesi olmak istiyorduk. Ancak bu askeri denge sağlanmadan mümkün değildi. Barışın yolu FARC'ın gücünü kırmaktan geçiyordu. Bu yolu izledik. Ben de bunu yönettim, askeri şeflik yaptım. (Kolombiya'da milli savunma bakanının ordunun komutanı gücünde ve başında olduğunu ekleyelim). Ama aklımda barış fikri her zaman vardı. O zamanki rolüm ile bugünkü rolüm arasında çelişki yok, tersine tamamlayıcılık var. Gerillaya darbe vurarak gerillayı barış masasına oturtmak gerekiyordu. Zordu.” (“Blair, Erdoğan, Santos…”, 22 Nisan).

 

Şimdi benzerliklere bakalım: Bu tür çatışmalarda hep olduğu gibi, Kolombiya örneğinde de taraflardan biri (FARC) kendisini kendi maksimalist hedeflerine ulaşabilecek kadar güçlü gördüğü noktada ‘masa’ kurulamıyor. Ne zaman ki gücünün ‘büyük hedef’e yetmeyeceğini gösteren daha büyük bir askeri güçle karşılaşıyor ve zayıflıyor, işte o noktada yeni bir değerlendirme yapıyor, maksimalist hedeflerinden vazgeçip, devletin de kabul etme ihtimali olan taleplerle oturup konuşmaya razı oluyor.

 

Türkiye’deki durum, tıpkı FARC gibi, kendisinin çok güçlü olduğuna inandığı bir anda ‘devrimci halk savaşı’nı başlatıp bunu başaramayan PKK’yı düşündüğümüzde, Kolombiya’daki durumu andırmıyor mu?

 

İkinci ihtimal: Savaşa eski usulde devam

 

PKK, evet, yeni bir stratejiyle kentlere taşıdığı savaşta ummadıkları büyüklükte ve kararlılıkta bir askeri güçle karşılaştı… İlaveten, geniş kitlesinden ummadığı ölçüde bir kayıtsızlıklık gördü…

 

Bu iki olgu, PKK liderliğinin zihninde “savaşı kentlere taşımakla hata ettik” sonucunu doğurabilir. Fakat bu akıl yürütme ille de yukarıda çerçevesini çizdiğim birinci ihtimale evrilmeyebilir. Bu durumda olacak olan şey, savaşın dağlarda sürdürülmesi ve bu yolla devleti kendi maksimalist taleplerini kabule zorlamaktır.

 

Hangisinin gerçekleşme ihtimali daha yüksek?

 

Peki hangisinin gerçekleşme ihtimali daha yüksektir? Masaya maksimalist hedeflerini daraltarak dönmek mi, dağlarda eski usül yürütülecek savaşla devleti maksimalist hedeflerini kabule zorlamak mı?

İki olgusal gelişme, birinci ihtimalin çok daha yüksek olduğunu gösteriyor:

Birincisi: PKK’dan gelen açıklamalar… Bunlar, PKK’nın ateşkese hazır, masaya razı olduğunu gösterir nitelikte…

İkincisi: Türk Silahlı Kuvvetleri’nin kış boyunca dağlarda yürüttüğü bombalamaların ve operasyonların önceki yıllarla kıyaslanmayacak bir etkililikte olduğuna dair raporlar, haberler… Bunlar, PKK’nın eski usul kır gerillacılığını eski yıllardaki etkililikle sürdüremeyeceğini gösteriyor. Mayıs ayına geldiğimiz halde kırda beklenen PKK hareketliliğinin görülmemesi de bu yöndeki rapor ve haberlerin doğruluğuna işaret ediyor olabilir.

 

Devlet tarafında muhtemel senaryolar

 

Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın “PKK’yı yendik” açıklamasının, artık PKK’nın devletle savaşma gücünün kalmadığı anlamına gelmediğini açık. Erdoğan, PKK’nın en büyük kalkışmasının bastırıldığını söylüyor ki, bu da bir gerçeği ifade ediyor.

Kolombiya örneğine dönersek, FARC’ın en güçlü ânında uğradığı askeri yenilgiye benzetebiliriz PKK’nın yenilgisini…

Bu koşullarda devletin önünde de iki tercihin bulunduğunu söyleyebiliriz.

 

 

Birinci ihtimal: ‘Son terörist öldürülünceye kadar…’

 

Devlet, elde ettiği askeri başarının cazibesine kapılarak, askeri mücadeleyi, Sri Lanka’da olduğu gibi “Son terörist öldürülene kadar” sürdürme kararı alabilir.

 

Son tecrübeden önce, PKK gerillalarının kitlesel diyebileceğimiz ölçülerde öldürülmesinin Kürt halkında derin manevi kırılmalara ve ayaklanmalara yol açmasından endişe edildiğini biliyoruz. Fakat şimdi, PKK’nın 5 binden fazla kayıp vermesine rağmen ayaklanmamış Kürtlerin bundan sonra da ayaklanmayacağı yönünde bir inanış devletin bazı kesimlerinde yer edebilir. Bu kesimler, devletin “son terörist öldürülene kadar” çizgisini benimsemesinde etkili bir rol oynayabilirler.

 

İkinci ihtimal: Yeniden masa, ama…

 

İkinci ihtimal, Kolombiya örneği… Yani, devlet çok büyük bir askeri güçle şehirlerde PKK’nın üzerine çullanırken aklında onu tamamen yok etmek değil, onu masaya, fakat maksimalist hedeflerinden uzaklaşmış olarak masaya zorlamak vardır ve neticede olacak olan budur.

Benim şahsi kanaatim de bu yönde… Bazı savaşları sadece siyaset bitirebilir. Bu türden savaşlarda ‘nihai askeri zafer’le elde edilmiş ‘barış’ dönemleri, yeni çatışmalara gebelik etmekten başka bir işe yaramazlar; ta ki siyasetin gerçek bir barışı sağlayacak nihai zaferine kadar…     

 

 

 

 

      

- Advertisment -