Harekatın ne kadar devam edeceği bilinmiyor ama operasyona karşı birçok ülkede Kürtlerin öncülüğünde protestolar gerçekleşiyor.
Perşembe günü Diyarbakır'da Halkların Demokratik Partisi (HDP) öncülüğünde yapılmak istenen protesto ve basın açıklaması ise polisin sert müdahalesi ile sonuçlandı. Müdahalede HDP İl Eş Başkanı Zeyyat Ceylan ile birlikte 28 kişi gözaltına alındı.
Diyarbakır genelinde tüm gösteri, yürüyüş ve basın açıklamalarına da yasak getirildi.
Zırhlı polis araçlarının sık sık devriye gezdiği şehir merkezinde güvenlik kontrolleri arttırılmış durumda.
Bununla birlikte beş yıl önceki hendek olayları sırasında aylarca kapalı kalan Gazi Caddesi şehre gelen yerli turist kafileleri ile hareketli ve renkli görünüyor. Turistlerin bir bölümü Ulu Cami önündeki meydanda Kürtçe şarkılar söyleyen gençleri izliyorlar.
Kahvelerde açık televizyon kanallarında gözler operasyon haberlerinde olsa da şehrin genelinde insanlarda bir suskunluk hali var.
"Herkes dertli ama insanlar içine atıyor"
Operasyon ile ilgili sorulara yorum yapmama eğilimi fazla. Sorduğumuz sorular ise farklı sorular ile birlikte bize geri dönüyor.
Caminin yanındaki çay ocağında şarkı söyleyen gençleri ve turistleri izleyenlerin yanına gidiyorum. Kendimi tanıtıp son siyasi gelişmeleri sorup Suriye operasyonu ile ilgili düşüncelerini öğrenmek istiyorum, ama gittiğim masalardan olumsuz yanıt alıyorum.
İkinci denememde bu kez yoldan geçen yaşlı bir adama Barış Pınarı Harekatı ile ilgili sorular soruyorum, o da yorum yapmak istemediğini söyleyerek, yoluna devam ediyor.
Sur'daki çatışmalar döneminde dükkanı zarar gören bir baharatçıya giriyorum bu sefer. Dükkanın genç sahibi de konuşmak istemiyor.
Arkadaşı da, "Aslında herkes dertli ama insanlar derdini içine atıyor. Etrafta bu kadar çok sivil polis varken de kimse size konuşmaz abla" yanıtını veriyor.
Trump'a öfke, CHP'ye kızgınlık
Cadde üzerinde takı ve aksesuar satan bir dükkana giriyorum bu sefer.
Burada konuştuğum kişi, bu operasyonun Kürtlere karşı yapıldığını savunuyor ve büyük bir huzursuzluk yaşadığını ifade ediyor. Savaş ile bir yere varılamayacağını anlatan esnaf, ismini kullanmamamız şartıyla şunları söylüyor.
"Diyarbakır'da kime sorsan bu rahatsız ama güvenlik kaygısı yüzünden kimse ağzını açamıyor, konuşanı hemen alıyorlar. Savaşa hayır demek de suç oldu. Herkes içine atıyor ama nereye kadar böyle devam eder bilmiyorum."
Kürtlerin sahipsiz olduğunu ve dünya devletlerinin Kürtler üzerinden pazarlık yaptığını ileri sürüyor:
"Düşünsenize bizden alınan yüzde 18'lik vergi ile sınırın öte tarafında Rojava'daki kuzenlerimizin başına bombalar yağıyor. Operasyonun en büyük amacı da oradaki Kürtlerin bir statüye kavuşmaması. Koskoca BM bile Türkiye'ye karşı kınama kararı çıkaramadı."
Tezkereye evet oyu verdiği için CHP'ye de kızgın olduğunu söyleyen esnaf, CHP'nin bu karar ile bölgede sıfırlandığını iddia ediyor.
Tarihi Diyarbakır Evlerinden kafeye dönüştürülmüş bir mekana gidiyorum. Avlu bugün sakin, cep telefonlarına bakan üç gencin olduğu masaya gidiyorum.
Her üçü de harekat ile ilgili haberleri sosyal medyadan takip ediyormuş. Gençlerden biri memur ve konuşmak istemiyor. Batman'da bir özel sektörde çalışan ve adının Metin olduğunu söyleyen genç adam ise Kürt birçok kişinin derin bir hayal kırıklığı yaşadığını söylüyor:
"Türkiye bu operasyonu yapacağını hep söylüyordu ama Amerika'nın izin vermeyeceğine inanıyordum. (ABD Başkanı Donald) Trump'ın dengesiz mesajları bir sürü kişinin hayatına mal oluyor. Adam tüccar ve Kürtleri sattı. Çarşamba gününden beri nefes alamıyorum resmen. Gelişmeleri sosyal medyadan takip ediyorum çünkü televizyonlara bakmaya insanın tahammülü kalmıyor."
Metin, yaşadığı hayal kırıklığında CHP'nin tezkereye evet oyu kullanmasının payının yüksek olduğunu vurguluyor.
Arkadaşı da Kürtlerin ihanete uğradığını ve büyük bir terk edilmişlik hissi içinde olduklarını söylüyor:
"Önce IŞİD'i (Irak Şam İslam Devleti) yaratıp Kürtlere saldırttılar, sonra da Kürtlere çöplüğü temizleme görevi verdiler. IŞİD'e karşı savaşta Suriye'de 11 bin Kürt genci ölmüş. Kürtler insanlık için savaştı ama bugün onların yok edilmesine dünya devletleri göz yumuyor."
Metin, araya girerek devam ediyor:
"Eğer bir Türkiye vatandaşı olarak ordunun Rojava'ya müdahalesine bir Türk gibi refleks gösterip sevinemiyor ve içim yanıyorsa bunda bir sorun var ama sorun devletin değişmeyen Kürt karşıtı refleksiyle ilgili. Çözümün savaşta olmadığını en iyi Kürtler biliyor ama savaşa güzelleme yapanlar, onun sonuçlarından bihaber olanlar."
"Mülteci sorununu halletmek adına da olsa bu operasyonu yapmak zorunda"
Sur içinde sokak aralarında bir çay ocağına gidiyorum bu sefer. Dükkanların önüne dizilmiş kürsülerde ikişerli gruplar halinde oturan bu kahvenin müdavimlerinin yaş ortalaması ise daha yüksek.
Kayapınar ilçesinde yaşayan ama otuz yıldır bu kahveye geldiğini söyleyen emekli bir işçinin yanına oturuyorum. İlkesel olarak seçimlerde oy kullanmıyormuş. HDP'den hoşlanmadığını açıkça ifade ediyor, Adalet ve Kalkınma Partisi ile Cumhurbaşkanını beğendiğini söylüyor.
Kimsenin savaş istemediğini ama Türkiye'ye yapılan saldırılar karşısında operasyon kararının kaçınılmaz olduğunu savunuyor. Türkiye'nin güvenli bölge projesi ile hem mülteci sorununu halledileceğini hem de Suriye'den gelebilecek olası saldırılarının önünün alınacağını inanıyor:
"Türkiye'ye dostum diyenler YPG ve PKK'ye silah satıyorlar. O örgütler yüzünden birkaç yıl önce şehirlerimiz de savaş alanına döndü. O silahlar, o bombalar hep Suriye'deki örgüt üzerinden geldi. Eğer daha büyük tehlikeleri bertaraf etmek içinde operasyonun yapılmasını doğru buluyorum. Tedbir amaçlı da olsa operasyon yapılmalıydı."
Karşı masada ise emekli bir imam arkadaşıyla oturup çay içiyor.
İmam, İsrail'in Amerika'nın Orta Doğu'daki karakolu olduğunu Kürt toprakları için benzer bir projesinin olduğunu iddia ediyor.
Emekli imam, savaşın kimseye yararı olmadığını da vurgulayarak şunları söylüyor:
"PKK sorunundan en çok bu sokaklar zarar gördü. Beş yıl önce silahların altında ezan okumaya gidiyorduk. Kürdüm ama Kürtçü değilim, ırkçılık dinimizde yok. Ama orada insanlar ölsün istemiyorum."
Toplumda bir tedirginliğin hakim olduğunu ve insanların sessiz kalmayı tercih ettiğini söyleyen imam, operasyonun uzaması, ölü sayısının artması ile Kürt ve Türkler arasında kin oluşacağı yönünde kaygıları sahip.
Trump'ın operasyon ile ilgili verdiği farklı mesajları da hayra yormuyor ve savaş seçeneğinden önce diyaloğa yer verilmesi gerektiğini düşünüyor :
"Orta Doğu Müslüman bir bölge ve dini ayetler ortada. Ayetler barışı telkin ediyor, barışta hayır vardır. Operasyondan önce keşke diyalog ile sorunları çözselerdi. Hepimiz bu gemideyiz, batarsa Kürdü de gider, Türkü de Çerkez'i de. İnşallah bir an önce netice alıp dönerler. Nedense Türkiye'yi bu savaşla bir tuzağın içine çekildiğini düşünüyorum, bu operasyon sürecinin sonu da karanlık gibi geliyor."
Arkadaşı da ABD'nin Suriye'nin kuzeyine yıllarca silah yığınağı yaptığını Türkiye'nin bu adımı atmak zorunda kaldığını söylüyor:
"Türkiye bu silah yığınağına daha fazla müsaade edemezdi. Saldırılardan canı yanan Türkiye, mültecilere ev sahipliği yapan yine o. Yani mülteci sorununu halletmek adına da olsa bu operasyonu yapmak zorunda. Oradakiler de Kürt, biz de Kürt'üz ama bu operasyon sivillere değil terör örgütüne yönelik. Yoksa sivil halka dönük bir operasyonu hiç kimse kabul etmez."
Sohbete sonra dahil olan müteahhit arkadaşları da operasyonu destekliyor. Ekonomik olarak tedirgin olduklarını ama beka sorununun ekonomiden önce geldiğini söyleyerek harekat için "geç bile kaldılar" yorumunu yapıyor.
Merkezi Diyarbakır'da olan ve birçoğunun tüzüğünde Kürtler için siyasi bir statü talep eden yedi siyasi parti ve oluşum da Cuma günü Kürdistan Sosyalist Partisi Merkezi'nde bir araya gelerek Suriye operasyonuna karşı ortak bir basın açıklaması yaptılar. Açıklamaya HDP ve DBP de destek verdi.
Partiler, Suriye'nin kuzeyindeki Kürt siyasi güçlerinin her zaman Türkiye'ye barış elini uzattığını ama Türkiye'nin bu eli tutmadığını söyleyerek, Barış Pınarı Operasyonu ile ilgili şunları söyledi:
"Türkiye, Kürt sorununa ilişkin geleneksel devlet politikası uyarınca, buradaki gelişmeleri ve yapıyı 'ulusal güvenliğe tehdit' olarak algıladı. Saldırının asıl neden budur, devletin, halkımızın diğer parçalardaki mücadelelerine olan karşıtlığıdır. 'Kürt anasını görmesin' politikasının tank, top ve savaş uçaklarıyla hayata geçirilmesidir. Bu saldırılar, faşistler ve Türk ırkçıları tarafından her fırsatta hayat geçirilen Kürt düşmanlığını daha da kışkırtacak, Türkiye'de gerginliği arttıracaktır."
HDP Eş başkanı Uyanık: Ülkenin tamamı kamplaşmayla esir alındı
HDP Diyarbakır İl Eş Başkanı Hülya Alökmen Uyanık, AKP iktidarının kendini kurtarmak için son kozunun bu harekat olduğunu ve bu durumun toplumsal kutuplaşmayı arttırdığını savunuyor:
"Ya bendensin ya düşmansın mantığını toplumun tamamına yayarak ülkeyi bir kaosa sürüklüyorlar. Sanatçısından sporuna, yazarından çizerine herkes kendini bir safa konumlandırma zorunluluğunu hissediyor, AKP'nin arkasına hizalanmak amacıyla herkese bir baskı yapılıyor. Bu mevzu sadece Kürtlerin sorunu değil bu operasyon üzerinde ülkenin tamamı kamplaşma tarzında esir alınmış durumda."
Bölgede insanların sessizliğinin savaşa destek olarak yorumlamanın yanlış olduğunu söyleyen Uyanık, HDP'nin tezkereye hayır dediğini hatırlatıyor. Her türlü sorunun masada diyalog ile çözüleceğini inandıklarını söylüyor.
Uyanık, "Bu savaş ve işgal belli bir kesimi zengin ediyor ve sadece silah tüccarlarına yarıyor. Savaş en çok da gerçekleri katlediyor maalesef. En küçük protesto hakkımız bile elimizden alınıyor. Savaşın insani faturası ölüm, yaralanma, göç olarak yavaş yavaş ortaya çıkıyor. Dünyanın bu savaşa karşı tutumunu değiştirmesi gerekiyor" diyor.
AKP İl Başkanı Serdar Budak: "Terörle etkin mücadele huzur ortamı oluşturdu"
BBC Türkçe'ye konuşan AKP Diyarbakır il Başkanı Süleyman Serdar Budak da Barış Pınarı harekatın Türkiye'nin güney sınırları için gerekli bir adım olduğunu, harekat için geç bile kalındığını söylüyor.
Budak, terör örgütlerinin o bölgeyi mesken tuttuğunu, sınırdan Türkiye'ye birçok defa taciz atışları yapıldığını, saldırıların gerçekleştiğini belirtiyor:
"Bu durum vatandaşlarımızı huzursuz ediyordu. Orada bir terör koridoru oluşturulmuştu. Türkiye'nin kendi sınırlarında böyle bir oluşuma izin vermesi beklenemezdi tabi. Komşu ülkemizin toprak bütünlüğü muhafaza edilmeli ve kesinlikle terör faaliyetlerine hem orada hem de ülkemizde müsaade edilmemeli."
Yaklaşık üç yıldır Diyarbakır'ın bir huzur ortamının oluştuğunu söyleyen Budak, herkesin bunu gördüğünü, hissettiğini belirten Budak şöyle devam ediyor.
"Kırsalda da o huzuru görmek mümkün çünkü devletin terörle etkin mücadelesi huzur ortamı oluşturdu. Ama hemen sınırımızda terör faaliyetlerinin olması, herkesi huzursuz ederdi. Bu yüzden o surunun bir şekilde temizlenmesi gerekiyordu. İnşallah askerimiz orada muvaffak olacak."
AKP Diyarbakır il Başkanı yapılan bazı haberlerde operasyonun Kürtlere dönük olduğu, bazı bölgelerde sivillerin de hedef alındığı ve Türkiye'nin güvenli bölge projesinin temelinde Kürt yerleşim yerlerinin boşaltılması amacının yattığı yönündeki iddialara sert tepki gösteriyor.
"Ordumuzun sivillere yönelik en ufak bir saldırısı olmamıştır, olmaz da! Sivillere yapılan saldırıları görüyorsunuz, basın mensuplarına dahi, bebeklere dahi. İlk şehidimiz maalesef dokuz aylık Suriyeli bir bebek. Sivilleri kimlerin katlettiğini görüyoruz. Türk ordusunun böyle bir şeyi yaptığı düşünülemez bu iddialar ise yalan ve iftiradan başka bir şey değildir.
"Demografik yapının değiştirmesini de PKK yapıyor. Bırakın Suriye'yi, Türkiye'de bile kendinden olmayanları hain ilan ederek bütün Kürtlere düşman gösteriyor. Bu iddialar ise onların alçakça düşüncelerinin bir ürünü ve bunları kabul etmemiz mümkün değil."
Kaynak:BBC Türkçe