Biriyle tartışıyorsunuz. Karşınızdaki saçmalıyor. Çok sağlam delilleriniz argümanlarınız var ve hangi birini kullanacağınızı düşünüyorsunuz. Tartışmanızı izleyen çok sayıda insan var ve siz hem haklı hem de mantıklı olduğunuz özgüveniyle onların da doğruyu göreceğini ümit ediyorsunuz. Ama tam o anda biri gelip, tartıştığınız kişinin ağzını kapatıveriyor. Kaybettiniz.
Artık istediğiniz kadar konuşun fark etmez, kaybettiniz.
İzleyenler “acaba söyleyecek sözü vardı da onun için mi ağzını kapattılar” diye düşündüğü an kaybettiniz. Susturulan kişi kadar onunla tartışanı da hak kaybına uğratan bir müdahaledir susturmak.
Doğru yerden baktığınızı düşünen ve hakikatin belirginleşmesine katkı sağlayacağını ümit eden size de haksızlıktır.
Yanlışlıklar trajedisi
Devletin sadece Kürt halkına karşı değil bölgedeki tüm halklara karşı katliam yaptığını iddia eden akademisyenler bildirisinin deli saçması olduğunu göstermek için fazla bir çaba sarf etmek gerekmiyordu.
Çünkü sosyal medyadaki dar kafalı ergen Kürt milliyetçileri bile çoğu kez bu kadarını iddia etmiyorlardı. Derken devlet, yargı, YÖK devreye girdi ve saçmalayanlar mağdur edildi. Böylesine tarafgirlikle malul bir bildiriyi ciddiye almaya gerek yoktu. “Saçmalıyorsunuz” demek ya da “mümkünse siz barış istemeyin, çünkü sizinle olmaz” deyip geçmek mümkündü. Türkiye’de hiçbir devlet, hiçbir YÖK, o bildiriyle, kerli ferli birçok hocanın kendisine yaptığı kötülükten daha fazlasını yapamaz, sözlerinin değerini bu kadar düşüremezdi.
Demem o ki, onlar kendi kendilerini yeterince mağdur ettiler zaten, bu yeterli ve fazlası herkese zarar, en başta da eski ve güzel bir tabirle “hakikatin tebellürü” ne.
Akademik özgürlük…