[1 Ocak 2014] Yeni Yılın ilk sabahı. Gri. Soğuk. Dağınık salonda kızım, sabahın kimbilir kaçına kadar “kaynattığı” arkadaşlarıyla uyuyor. Kedimiz bu kalabalıktan şaşırmış, nereye kıvrılacağını bilemeden ortalıkta dolanıyor. Ben de öyle. Bilgisayarımı ve sınavlarımı alıp kızın odasına sığınıyorum çaresiz. Belki biraz düşünür, olmazsa biraz kağıt okurum.Gene araya bir haftadan bile fazla, galiba on gün girdi. Güya “Bir elitin ölümü”nden devam edecektim. Sonra sıra “Haklı ve haksız muhalefet”teki fikrin “çatılı ve çatısız muhalefet” ve “demokratik ve devirmeci muhalefet” ayırımlarıyla sürdürülmesine gelecekti. Heyhat, bir türlü vakit bulup yazamadım. Şimdi bu planların hepsi altüst. Üstelik Türkiye de altüst. 17 Aralık’ta patlak veren “operasyon” krizi derinleşerek sürüyor.Dün gece ailecek dışarı çıktık ilkin. Nişantaşı tıklım tıklım. Abdi İpekçi’ye boydan boya ışıklı bir kameriye yapılmış, trafiğe kapatılan caddenin zeminine kırmızı bir halı serilmiş. Kaldırım kafelerinden birine oturduk. Sıcak şarap içtik, konuştuk, akın akın geçenleri seyrettik. Kavşakta big beat bir rock grubu; yolda dans edenler, durup resim çektirenler. Bir parti havası. İyi, güzel. Benim de bir parçası olduğum bir kültür, böyle eğleniyor işte.Daha saat 10 gibiydi kalktığımızda. Geceyarısına doğru artacağını bildiğimiz tatsız izdihama kalmak istemedik. Tam Nişantaşı dörtyola geldiğimizde, eyvah. Nutuk atan Türk siyasetçisinin tipik, başka bir şeyle karıştırılması imkânsız canhıraş tonlaması duyuldu, giderek yaklaşan.Geldi, geldi, tam önümüzde durdu. Korktuğumuz gibi, bir seçim otobüsü, üzerindeki platformda Mustafa Sarıgül, elinde mikrofon, bağırıyor avaz avaz: “Bizler… Atatürk’ün yolunda… Atamızın izinde… Onun devrimlerine bağlılığımızda şaşmadan, sarsılmadan… Daima bir adım daha ileri gitmek uğruna…” Bir yandan da kesintisiz müzik yayılıyor aynı otobüsün hoparlörlerinden: Jingle bells, jingle bells, jingle all the way / Here comes good old Santa Claus, riding on a sleigh. Ünlü Noel şarkısı: “Çıngıl çıngıl çalıyor çanlar / yolun sonuna kadar / ve işte geliyor Noel Babamız / geliyor kızağıyla.”Su katılmadık, zerrece utanıp sıkılmayan bir densizlik ve görmemişlik, yılbaşı şenliğini kendi kişisel reklâmı ve propagandası için bu şekilde kullanmaya yeltenmek. Şakşakçısı da yok değil gerçi. Olmaz mı — burası Nişantaşı ve (Cemaatle ittifakını şimdi değil, daha iki üç yıl önce kurduğunu; tâ başbakanlığa kadar bu desteğe bel bağladığını gazetelerden öğrendiğimiz) Sarıgül, (devirmecilik uğruna Cemaatin polisi ve savcılarının başlattığı bu son krizde) CHP’nin yeni umudu. Yol kenarında öbek öbek insanlar durup alkışlıyor.Komple paralellikler. Kızak = otobüs. Noel Baba = Mustafa Sarıgül (acaba o bize ne hediyeler getirecek). Eh, Hıristiyanlığın Noel’de doğan İsa’sı da yolundan ayrılmayacağımız Atatürk herhalde. Jingle bells eşliğinde, ilerlemeye devam edeceğiz.(1) Sahtekârlık bile değil; gülünçlü sahtekârlık, ya da tam bir sahtekârlık parodisi. (2) Üstelik, Noel Baba kadar masal; folklorik motif ve efsaneler âlemine ait. Ama (3) geçmişin ölü ağırlığı — ideolojik bir kamburluğun; miadını doldurmuş bir inancın, bütün bir toplumu nasıl aşağı ve geri çekebileceğinin çıplak karikatürü.Gülsem mi, ağlasam mı?
Atatürk’ün izinde, jingle bells all the way
- Advertisment -
Önceki İçerik