[9 Temmuz 2014] Türkiye Kürdistanı’nda değilse de İsrail Filistini’nde, korkulan enayilik adım adım gerçekleşiyor gözlerimizin önünde. Birileri, 16-16-19 yaşlarındaki üç İsrailli genci kaçırıp öldürdü. Ardından başka birileri, 17 yaşındaki bir Filistinli genci kaçırıp öldürdü (üstelik, nasıl taş yürekli bir milliyetçi fanatizmse bu, diri diri yakmak suretiyle). Bu arada Hamas, derhal şecaat arzedecek ya, tekrar roket atmaya koyuldu Gazze Şeridi’nden menzili dahilindeki İsrail kasaba ve kentlerine. Karşılığında İsrail bir yandan hava bombardımanına girişti; diğer yandan tank ve mekanize birliklerini Gazze’ye yanaştırdı ve 40,000 yedeği silâh altına alarak, bu kadar küçük ve yoğun bir yerleşim alanında sivil halka korkunç zarar vereceği (dolayısıyla sonuçta İsrail’in de aleyhine olacağı) belli olan bir kara harekâtını dahi göze aldığının işaretlerini verdi. Tzahal, yani İsrail Savunma Gücü (= ordusu) sözcüleri, içeri girerlerse Hamas emir-kumanda hiyerarşisini nerelerde bulacaklarını pekâlâ bildikleri yolunda tehlikeli imâlarda bulunmaya başladı. İsrail uçaklarının öldürdüğü Filistinli sayısı artarken, Hamas’ın buna da cevabı daha fazla ve daha daha fazla roket oldu, oluyor. Ne kazanacaklarını (ve ne pahasına kazanacaklarını) umdukları belirsiz. İktidardaki bir Devlet Bahçeli’yi hatırlatan Binyamin Netanyahu da kendi payına masalara vurup, dünyada hiçbir ülke buna tahammül edemez, göz yumamaz diye bas bas bağırmakta.Üç buçuk santimlik bir görüş ufku içinde, belki hepsi “haklı” kendi açısından.Kürt sorunu ve barış sürecinin en dikkatli ve hakkaniyetli gözlemcilerinden Vahap Coşkun, daha geçen gün Serbestiyet’te bir kere daha “Barış inşa ediliyor, bazıları neden mutsuz?” diye soruyordu (7 Temmuz; geri dönüp 6-9-10-11 ve 25 Haziran ile 3 Temmuz yazılarına da bakılmalı). Ben de şunu ekleyeyim, Coşkun’un (ve Akın Özçer’in, Oral Çalışlar’ın ve gerçekten barış yanlısı diğer bütün yorumcuların) ısrarlı sorgulamalarına: İsrail’in 2006-2008-2012 operasyonlarını hatırlayarak ve Gazze’deki bu son tırmanışa bakarak, biraz olsun durup düşünebilir misiniz, kendi azamîciliğinizin, imhacılığınızın, boy ölçüşmeciliğinizin nereye varacağını?Sürekli tırmanan bir şiddet sarmalıyla nereye gidilir gerçekten? “Onların” her yeni “haksız şiddet” gösterisini sadece “bizim” kendi “haklı şiddet” eylemlerimizi gerekçelendirmek için kullanan ve başka herhangi bir alternatifi aklına bile getirmeyen bir kafa; bu fâsit daireden çıkma yollarını aramayan (çünkü istemeyen); başkası arayıp bulur gibi olduğunda da (a) emperyalizme, (b) hâkim sınıflara, (c) AKP’ye yarar, ya da (d) biz yapmıyorsak yanlıştır diye (birden fazla şıkkı işaretlemek serbest) kestirmeden reddetmeye kalkan bir zihniyet yapısı, yeryüzünün neresine götürseniz, insanlığın hangi sorununu çözebilir?Bir, yapacak başka şeyi, umacak başka zaferi kalmamış, tekne kazıntısı bir sol maceracılığın, zavallı marjinalliği içinde habire Kürt siyasetini ve PKK’yı nasıl kışkırtmaya çalıştığını gözden geçirin. Bir de, dünkü (8 Temmuz tarihli) Ortadoğu gazetesini alın elinize; manşetten ve bütün birinci sayfasını kaplayacak şekilde, Erdoğan’ı nasıl bölücülükle, PKK’ya teslim olmakla, vatanı satmakla suçladığını inceleyin. Bu iki tavrı yan yana koyun ve sonra siz kendinize sorun:Hükümet İsrail’leşse veya MHP’lileşse, Erdoğan Netanyahu’laşsa veya Bahçeli’leşse; öte yandan Öcalan ile diğer PKK liderliği de topyekûn Hamas’laşsa, Türkiye asıl o zaman ne olacak? Nasıl bir ülkeye dönüşecek? Sizin elinize ne geçecek? Çok mu sevineceksiniz?
İktidar İsrail’leşse, PKK Hamas’laşsa çok mu sevineceksiniz?
- Advertisment -
Önceki İçerik
Sonraki İçerik