Dünya genelinde hükümetler, vatandaşlarını Covid-19 geçirip geçirmediklerini anlamak için, antikor testlerinden geçiriyor.
Bazı ülkeler ‘bağışıklık pasaportları’ adını verdikleri bir uygulama başlattı ve diğerleri de bu yöntemi uygulayabilir.
Fikir, bu pasaportla Covid-19 geçirdiğinizi ve koravirüsü taşımadığınızı ya da bir kez daha size bulaşmayacağını belgelemek ve pasaport sahibinin kısıtlama önlemlerinden çıkışı için bir yol sağlamak.
Ama bu teori doğru mu? Ve diğerleri hala kısıtlamalar altında yaşarken, randevulaşabilen, istediği gibi seyahat edebilen bir antikor taşıyıcısı seçkinler sınıfı yaratabilir mi?
Pam Evans, İskoçya’nın Aberdeen kentinde yaşıyor. İnternetten flört etme alanındaki yeni bir gerçeklikle karşılaştı. BBC’ye konuşan Evans, kendisiyle ilgilenen bir adamın bir yaklaşımda bulunduğunu söylüyor:
“Hafta sonu bir adam bana yaklaştı. ‘Geçen hafta Covid testi oldum, temiz olduğumu biliyorum. Buluşmalıyız’ dedi. Derhal ‘Hayır, kesinlikle olmaz’ dedim. Hemen, anında ağzını bozmaya başladı.”
BBC’ye konuşan Evans, kendisiyle ilgilenen bir adamın bir yaklaşımda bulunduğunu söylüyor.
Pam’in talibi, negatif koronavirüs testinden faydalanıp, kısıtlama kurallarını ihlal ederek, ziyarette bulunmak için bir neden olarak kullanmaya çalışıyordu.
Bu da, Covid-19 geçirmiş olduklarına dair bir sertifika alanların, bunu nasıl toplumda ayrıcalıklı bir konumda kullanacaklarını göstermesi açısından bir işaret olabilir mi?
New York’ta da insanla, antikor testlerini kullanıyor. Bu şekilde, kendileriyle randevuların güvenli olduğunu sergilemek için, hastalığa maruz kalıp, iyileştiklerini göstermeye çalışıyorlar.
Antikor testlerinin fotoğraflarını çekip, bir tür “Covid bağışıklığı pasaportu’ olarak kullanıyorlar.
Teoriye göre, antikor geliştirmişseniz, hastalığı yeniden geçirmeyeceksiniz.
Randevulaşma bir yana, kimlerin işe dönmesinin ya da uçaklara binmesinin güvenli olduğuna karar verebilirsek ne olur? Bu kişiler için Covid-19 kısıtlamaları sona ermiş olabilir.
Bağışıklık pasaportu nedir?
Bağışıklık pasaportu, Covid-19 geçirdiğinizi teyit eden bir sertifika. Normalde giremeyeceğiniz yerlere girmeniz için kullanılabilir.
Bir sertifika alabilmeniz için, virüse maruz kalınca vücudun ürettiği antikorları tespit etmek için yapılan testlerin pozitif çıkması gerekiyor.
‘Covid-19 pasaportu’
Estonya bir “bağışıklık pasaportu” sistemi kuruyor ve Şili de aynı prensipler üzerine kurulu bir “salıverilme sertifikası” planlıyor.
TransferWise adlı para transferi şirketinin kurucularından Tavvet Hinrikus, Estonya’da telefon uygulamasına dayanan öncü sistemin geliştirilmesine yardımcı olan isimlerden.
BBC’ye konuşan Hinrikus “Bunu kullanmamızın uygun olacağı alanlar var… yaşlılarımıza kim bakacak; gidip, anne ve babamı görebilir miyim gibi” diyor.
“Bağışıklık konsepti varsa, bence bağışıklık kazanan insanlar, yaşlıların bakımı ve ön safta çalışmak için sertifika alabilirler.”
Antikor ve potansiyel olarak bağışıklık durumunu göstermek için geliştirilen başka uygulamalar da var.
Bir örnek onfido. Fotoğraflı bir kimliği, kullanıcının biyometrik bilgileriyle eşlemek için yapay zekayı kullanıyor.
Bu, antikor durumu teyit edilen uygulamanın kullanıcılarına çok sayıda ayrıcalık verebilir.
Uygulamanın kurucularından Husayn Kasai BBC’ye yaptığı açıklamada “Örneğin seyahat sektöründe, ABD’deki bazı otel sektörleri bir uygulama üzerinden bağışıklık pasaportlarını kabul ediyor.” dedi ve ekledi:
“Öncelikle sosyal mesafenin bir seçenek olmadığı spa ya da spor salonu gibi hizmetlere erişmek isteyen konuklar için.”
Bağışıklık pasaportu seçkinleri
Ancak antikor testlerinin kötü bir yanı olabilir mi, Covid bağışıklığı bulunan, potansiyel bir seçkinler tabakası gibi.
İstediğini yapabilen bağışıklığa sahip insanlar ve evlerinde kapalı kalan ya da sosyal mesafeyle kısıtlanan insanlardan oluşan iki katmanlı bir toplum.
University College London’dan (UCL) Sağlık, Psikoloji ve Davranış Bilimi Profesörü Robert West, bağışıklık pasaportu olanların istedikleri yerde çalışabildiği, antikoru olmayanların ise iş bulamadığı “bölünmüş bir toplumdan” korkuyor.
West “Bir tür sertifika alabilirseniz, bu sertifikayı alamayanların açamayacağı kapıları açabileceğiniz bir durum düşünün” diyor.
“Çok katmanlı bir toplum yaratabilir ve ayrımcılık ile eşitsizlik düzeylerini artırabilir.”
West aynı zamanda, bağışıklık anlayışının tümden pek de sağlam olmayan temellere oturuyor olabileceğini söylüyor.
“Sağlam bilimsel kanıtlara dayalı olmaz. Kendinizin virüse bağışık olup olmadığınızı ya da virüsü diğer insanlara geçirecek bir durumda olup olmadığınız ihtimaline dayanıyor.
Profesör West, yakın tarihli antikor sertifikalarına sahip insanların sağlık sektöründe tehdit altındaki insanlarla birlikte çalışabileceği, ya da şirketlerin çalışanlarının bağışıklık pasaportlarını diğer şirketlerle rekabette kullanabilecekleri bir noktaya gelinebileceğini söylüyor.
Ancak antikorların, bir insanın Covid-19 bulaştırıp bulaştırmayacağı konusunda yeterli kanıt bulunmadığına inanıyor ve hükümetlerin antikor testlerine büyük kaynaklar ayırdığından kaygılı.
Hava seyahati
Avrupa’nın en yoğun havaalanlarından Londra’daki Heathrow Havaalanı’nın Yönetim Kurulu Başkanı John Holland-Kaye, tüm ülkelerin antikor sertifikalarını tanımasını istiyor.
BBC’ye konuşan Kaye, “Gerçekten gereken şey, sağlık pasaportunuzun gideceğiniz ülkede kabul göreceğini ve döndüğünüzde karantina altına alınmayacağınızı bilmek” diyor.
“Yani, gerçekten etkin olması için bilimin biraz daha net ve testlerin biraz daha çabuk yapılabiliyor olması gerek”
Kasti enfeksiyonlar
ABD’deki Harvard Hukuk Fakültesi’nden Petrie-Flom Sağlık Hukuku Politikası, Biyoteknoloji ve Biyoetik Merkezi’nden Carmell Shachar, bağışıklık pasaportu belirli ayrıcalıklar sağlarsa, insanların Covid-19 olmaya çalışacağından korkuyor.
“İşe geri dönmek istiyorsanız, ölümcül bir hastalığa yakalanmaya çalışacaksınız. Hem kamu sağlığı hem de bireysel olarak yakalanmanızı istemediğimiz bir hastalığa. Dolayısıyla bu teşvikleri yaratmak istemeyiz ” diyor.
Bir hastalığa bağışıklık üzerinden, toplumda bölünmelerin ortaya çıktığı tarihi emsaller de var.
19. yüzyılda ABD’nin New Orleans kentinde ortaya çıkan sarı humma salgınındaki “İntibak” prensibi bunun açık bir örneğiydi.
Stanford Üniversitesi’nden tarihçi Katheryn Olivarious, hastalığın bulaştığı insanların yarısını öldürdüğünü, ancak hastalığı geçirip, hayatta kalabilmenin kapıları açtığını söylüyor:
“İntibak ettiğiniz kabul görmezse, iş bulamazdınız, güvenli barınma bulamazdınız, bankalar size kredi vermekte daha isteksiz olurlardı”
Sarı hummaya bağışıklığın ayrıcalıkları çok barizdi ve o kadar değerliydi ki, bunlara erişmek için insanlar yaşamlarını bile tehlikeye atıyordu.
‘Endişelenmeyin, antikoru var’
Carmell Shachar, iş yapabilmek adına çalışanların mahremiyetinin ihlal edilebileceğinden de kaygılı.
“Yani, işverenim benden Covid geçirip geçirmediğime, antikor sahibi olup olmadığıma dair tıbbi bilgi isterse, bunu yapmaya izinleri var mı? Bu bilgilere sahip olduklarında, paylaşmalarına izin var mı? diye soruyor.
Schachar, bazı sektörlerde bu bilgileri kamuoyuna ifşa etmenin ticari faydalarının son derece net olduğunu söylüyor.
“Bir restoranda çalışıyorsam, işverenim kapıdan içeri giren herkese. ‘Endişelenmeyin, antikorları var’ diyebilir mi?”
Schachar insanların gerçekten salgın öncesine ya da ona yakın bir “yeni normale” dönmek istediğini ve bunun için ödünler vermeye hazır olduklarını vurguluyor.
“İfşa, yeni normale yakınlaştırıyorsa, insanların mahremiyet ve ifşaat arasındaki dengeye farklı yaklaşımları var” diyor.
Testlerin hızlandırılması
Mümkün olduğunca çabuk “yeni normale” ulaşmak, dünya genelindeki hükümetlerin hedefi ve birçoğu enfeksiyon oranlarının yüksek olduğu yerlerde, tüm bir nüfusu antikor testinden geçirmeyi davetkâr bir fikir olarak görüyor.
Ne kadar çok insan hastalığı geçirirse, o kadar çok kişi potansiyel olarak işlerine geri dönebilir.
En çok sayıda teyitli koronavirüs can kaybının görüldüğü ülkeler ABD, Brezilya ve İngiltere. Enfeksiyon oranları da büyük ihtimalle dünyanın en yükseklerinden. New York Eyalet Valisi Andrew Cuomo’nun bahsettiği bir araştırmaya göre, New York kentinde yaşayanların yüzde 21’inde Covid-19 antikorları var.
İngiliz hükümeti de makro düzeyde antikor testinin yararlarına ikna olmuş durumda.
Sağlık Bakanı Matt Hancock bir basın toplantısında “Halkın koroavirüs geçirip geçirmediğini bilmesi için, geniş ölçekte antikor testlerine ihtiyacımız var. Roche Diagnostics ve Abbot Labs’in geliştirdiği iki ürün pozitif değerlendirme aldı. Önümüzdeki aylarda 10 milyondan fazla test kiti almak için sözleşme imzaladık” demişti.
Almanya ise daha ileri bir aşamada. Federal hastalık kontrol ve önleme kurumu olan Robert Koch Enstitüsü, geniş ölçekli bir rastgele antikor testi programı uyguluyor. Alman teşhis ve tıbbi görüntüleme şirketi Siemens Healthineers da, ayda 50 milyon test sağlayabileceğini söylüyor.
İsabet kaygıları
ABD’de antikor testleri üzerinde yapılan bir araştırmada, 12 antikor testinin yüzde 81 ila yüzde 100 doğru sonuç verdiği sonucuna varıldı.
Bu veriler Covid-19 testleri pozitif çıkan ve belirtileri gösterdikten 20 günden fazla süre sonra antikor testi yapılanlara ait.
Yani, hastalık geçirenlere yapılan testlerin çok isabetli olması gerek.
Ancak ABD Hastalık Kontrol ve Önleme Merkezi (CDC) bazı antikor testlerinin yarı yarıya yanlış pozitif sonuç verebileceğini söyledi.
Bu da, aslında hiç Covid-19 geçirmemiş insanların kendilerini güvende hissetmelerine yol açabilir.
Ve gerçekten de Covid antikorunuz varsa, bunun tam olarak ne anlama geldiği konusunda soru işaretleri de var.
Dünya Sağlık Örgütü, antikorlara sahip olmanızın, gerçekten bağışıklık kazandırıp kazandırmadığı konusunda şüpheler bulunduğunu açıkladı.
‘İkna edici değil’
Aberdeen’de yaşayan Pam de antikor testi argümanının kendisini ikna etmediğini söylüyor.
“Bu bağışıklığın ne kadar süreceğini bilmiyoruz. Bu belirtileri gösterseniz de yüzde 100 doğru olup olmadığını bilmiyoruz. Bir parkta buluşup, kahve içmenin zararı yok. Ben zaten ilk buluşmada öpüşenlerden değilim. Yani beni için iki metre mesafe kuralı, erkeklerin en azından üzerinize abanamayacağı anlamına geliyor.”
Kaynak: BBC Türkçe