Demokratik ülkelerde iktidarların başka ülkelere savaş ilan edip vatandaşlarını yurt dışına savaşmaya göndermeleri hiç kolay bir karar değildir. Çünkü bunun politik maliyeti vardır. İktidarlar, kamuoylarını evlatlarının ülke topraklarının dışında hayatlarını kaybetmelerine razı etmeye çalışırken iktidardan olabilir; bu, çok sık rastlanan bir olaydır. “Yurt dışından tabutlar gelmeye başlarsa bu iktidar gider” gibi sözler, böyle ülkeler için söylenmiştir.
Fakat bazı ülkelerde kamuoyları, evlatlarını savaşa gönderen iktidarlara karşı farklı tepkiler geliştirir. Bazı ülkelerde kamuoyları sesini çıkarmaktan korkar, bazılarında da ölüm, şehadet gibi algılardaki farklılık nedeniyle rıza gösterir savaş kayıplarına.
Kamuoyları böyle olan ülkelerin iktidarları, kamuoyları böyle olmayan ülkelerle tutuşacakları bilek güreşinde büyük bir rekabet üstünlüğüne sahip olur.
Bu böyledir de, rekabet üstünlüğüne sahip iktidarların bunu açıkça ilan edip dünyaya duyurmaları pek görülmemiştir.
Geçtiğimiz günlerde Cumhurbaşkanı Erdoğan Amasya çevre yolunun açılış töreninde yaptığı konuşmada, bu avantajını olabilecek en açık biçimde ilan etti:
“Ölürsek şehit, kalırsak gaziyiz anlayışıyla mücadele eden bir milletin karşısında duracak hiçbir güç yoktur. (…) Ülkemize karşı ne siyasetle, ne diplomasiyle, ne sağduyuyla, ne akılla bağdaşan sözler sarf edenleri açıkça ikaz ediyoruz. Şayet bizim ödediğimiz bedelleri göze alıyorsanız buyrun çıkın meydana. Böyle bir niyetiniz yoksa bir an önce müzakere kanallarını açın.”
Cumhurbaşkanı Erdoğan, işte yukarıda tarif edilen kamuoyu eğiliminden güç alarak böyle “ikaz”larda bulunabiliyor; aynı avantajı kullanabilen iktidarlar kulak ardı edebilir bu sözleri, fakat kamuoylarının farklılığı nedeniyle o avantaja sahip olmayan iktidarlar için ürkütücüdür bu sözler.
Hangi iktidar istemez “şehitler tepesinin hiç boş kalmayacağını” hiç oy kaybetmeyeceğine inanarak haykırmayı?
Savaş kayıplarının politik risk yaratmadığını bilmek, nesnel ölçülerle konuşuyorsak, bir iktidar için hakikaten büyük bir avantaj. Fakat hiç değilse bununla övünmeme basireti de gösterilemez mi?