“Beden yoksa davası da yoktur.”
Bu söz akademik bir metinden değil. Beden derken kastedilen “benim bedenim, benim kararım”daki gibi beden değil, sahiden beden. Dava derken de ideolojik pozisyondan değil, gerçek bir adli davadan bahsediliyor.
Çünkü konu dünyada eşcinsel olmak için en kötü yer olan Çeçenistan’da geçiyor.
“Welcome to Chechenya” (Çeçenistan’a Hoşgeldiniz) adlı belgesel geçtiğimiz ay HBO ve BBC’de gösterime girdi.
Belgesel Çeçenistan’da LGBTİ olmayı daha doğrusu olamamayı anlatıyor.
Çeçenistan, Rusya’ya bağlı özerk bir cumhuriyet. Başında Ramazan Kadirov bulunuyor. Kadirov, uzun yıllar Ruslarla savaşmış Çeçenlerin yenilgi sonrası iktidar getirilmiş lideri.
Bu yüzden Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin’le arasından su sızmıyor.
Mitinglerinde Putin’den “büyük yurtsever”, “harika bir ulusal lider”, “başkomutanımız” diye bahsediyor.
İkisinin yüzde yüz hem fikir oldukları konulardan biri de LGBTİ karşıtlığı.
Dünyada LGBTİ’lerin en fazla nefret ve şiddet gördüğü ülkelerin başında Çeçenistan geliyor.
Belgesel bu nefretin ve şiddetin gözaltı furyası, işkence, adam kaçırma, boyutlarına ulaşan dehşetini ortaya koyuyor.
Aslında her şey şans eseri başlamış.
2017 kışında yapılan bir uyuşturucu operasyonunda Çeçen polisi bir evde bulunan cep telefonunda gay fotoğrafları ve mesajları bulmuş.
Önce telefonun sahibine işkence yapılmış, mesajlaştığı insanları ihbar etmeye zorlanmış. Her yakalanana işkence yapılıp, başka isimlere ulaşılmış, listedekiler tutuklanmaya başlanmış.
Bu işkencelere dayanamayıp ölenler, intihar edenler olmuş. Biraz şanslı olanlar, aileleri tarafından dışlanmış. Polis tarafından alındıktan sonra hala haber alınamayanlar da var.
Onlardan biri ülkenin tanınmış popstarlarından Zelim Bakaev.
8 Ağustos 2017’de kız kardeşinin düğününe katılmak için başkent Grozny’e gittiğinde evden dışarı çıkmış ve bir daha geri dönmemiş.
Görgü tanıklarına göre polisler tarafından kaçırılmıştı.
Belgeseldeki son videolarından birinden kendisini şöyle anlatıyor Zelim:
“Merhaba herkese. Ben Zelim Bakaev, 26 yaşındayım. Çocukluğumdan beri müzikle ilgilenirim. Michael Jackson’la dans ederdim ve Hollywood yıldızlarını taklit etmeyi severdim. Şarkılarımdaki duyguları herkesin hissetmesini isterim.”
Oğlunun nerede olduğunu merak eden annesi çaresiz. Çünkü Çeçen hükümeti, Zelim’in ortadan kaybolmasıyla ilgili annesinin yaptığı ceza soruşturması açma başvurusunu dahi reddetmiş.
Gerekçe “ortada bir beden yoksa, davası da olamaz”.
Başı belaya giren isimlerden birisi de üst düzey bir bürokratın lezbiyen kızıymış. Onun hikayesi en trajiklerinden biri.
Amcası bunu öğrenmiş, genç kadına şantaj yapmış, babasına ihbar etmemek için onu kendisiyle ilişkiye zorlamış.
İnsanların cinsel kimlikleri yüzünden kendi çocuklarını öldürebildiği bir ülkeden bahsediyoruz.
Bu nefret siyaseten de çok kullanışlı. Kadirov da bu nefret dilini en üst perdeden kullanmaktan çekinmiyor:
“Şeytanlar, satılıklar ve insandan aşağı bir varlıklar. Bizi karaladıkları için Allah onları kahretsin.”
LGBTİ nefretinin siyaseten ne kadar kullanışlı olduğunu son haftalarda Türkiye’de de gördük.
Kadına karşı şiddeti önlemek için hazırlanan İstanbul Sözleşmesi’ne yönelik eleştiriler bile sözleşmenin tek bir maddesinde geçen “cinsel yönelim” ifadesi üzerinden yapılıyor.
Kadına yönelik şiddet, kolaylıkla kurban edilebileceği düşünülen toplumun en savunmasız grubu üzerinden tartışılıyor.
En zayıf, korumasız insanları arkaik siyasi argümanlarına kalkan yapmak…
Herhalde Türkiye’dekiler ve Çeçenistan’dakiler bu yaptıklarını “delikanlılık” olarak da görülüyorlardır…
Welcome to Chechnya. HBO, 2020. Yönetmen: David France