Alman istihbaratına göre Almanya’da en az 11 bin ülkücü var. Bozkurtlar olarak da adlandırılan Ülkücü hareketin Fransa’daki gibi Almanya’da da yasaklanması talebi artıyor. Koalisyon ortakları da sıcak bakıyor.
Fransa’da hükümet geçen hafta Avrupa’daki yaygın adıyla “Bozkurtlar”ın, yani Türk Ülkücü hareketinin faaliyetlerini yasakladı. Yasak Fransa’da somut bir dernek veya örgütlenmeyi kapsamazken, Ülkücü hareketin güçlü olduğu Almanya’da da muhalefetteki Yeşiller ve Sol Parti, Almanya’daki ülkücülerin mevcut dernek ve kuruluşlarının yasaklanması için girişim başlattı. Girişime Alman hükümetinin koalisyon ortakları da sıcak bakıyor.
DW Türkçe’nin sorularını cevaplayan koalisyon ortağı Sosyal Demokrat Parti’nin (SPD) Federal Meclis Grubu Sözcülüğü, ülkücülere yönelik bir yasağın aslında uzun süre önce alınmış olması gerektiğini söyledi. Diğer taraftan Almanya’da dernek ve örgütlenme hakkının önemli bir demokratik değer olduğuna işaret eden SPD, İçişleri Bakanlığı tarafından çıkarılacak bir yasağın, mahkemelerden dönmeyecek şekilde sağlam temellere dayandırılması gerektiğini de dile getirdi.
İktidarın büyük ortağı Hıristiyan Demokrat Birlik’in (CDU) Federal Meclis İçişleri Komisyonu üyesi Christoph de Vries de ülkücülerin yasaklanmasının şart olduğu görüşünde. Ülkücülerin “ultra milliyetçi ideolojisinin insanları aşağılayıcı” olduğunu söyleyen CDU’lu De Vries, bunun Almanya’daki özgür ve demokratik düzen için bir tehdit teşkil ettiğini ifade etti. CDU’lu vekil Christoph Ploß ile birlikte Bozkurtlar’ın yasaklanmasını talep eden De Vries, “Başka dini ve etnik grupları küçük gören faşist ve ırkçı ideolojilerin, Alman veya göçmen kökenli olmasından bağımsız olarak, bu ülkede yeri yok” diye konuştu.
Sol Parti yasağı uzun süredir talep ediyor
Muhalefetten Sol Parti ise ülkücü yapılanmaların Almanya’da yasaklanmasını uzun süredir talep ediyor. Sol Parti İç Politikalar Sözcüsü Ulla Jelpke, ülkücülerin yıllardır “ölümcül bir tehdit” teşkil ettiğini söylüyor ve “Bu tehlikeye, ilk cinayetleri olan 1980 yılı Ocak ayında Berlin Kreuzberg’de öldürülen sendikacı Celalettin Kesim olayı örnektir” diye konuşuyor. Ülkücülerin sadece muhalif Türkleri veya Kürtleri değil, Ermeni Soykırımı karar tasarısının Federal Meclis’te kabul edilmesinden sonra Alman milletvekillerini bile hedef aldıklarını söyleyen Jelpke, Bozkurtların Türk devleti tarafından düzenli biçimde yurtdışındaki muhalifleri sindirmek için görevlendirildiklerini de iddia ediyor. DW Türkçe’nin sorularını cevaplayan Jelpke, yazın yönelttiği soru önergesine federal hükümetin verdiği cevapta, ülkücülerin MİT tarafından istihbarat amaçlı kullanıldığının da ortaya çıktığını kaydediyor.
Bu nedenle Jelpke, Fransa’daki gibi soyut bir yasak kararı değil, ülkücülerin Almanya’daki mevcut dernek ve kuruluşlarının yasaklanmasını öngören bir karar talep ediyor. Jelpke, “ülkücü” veya “bozkurt” kavramlarının daha çok bir ideolojiyi temsil ettiğini, bu ismi taşıyan dernekleri ve kuruluşları bulunmadığını, bu sebepten Fransa’dan farklı olarak somut bir yasak kararı gerektiğini vurguluyor.
Almanya’daki ülkücü yapılanma nasıl?
Almanya’da iç istihbarattan sorumlu olan Anayasayı Koruma Teşkilatı (BfV), Ülkücü hareketi izliyor ve yıllık raporlarında yapılanmalarına ilişkin ayrıntılı bilgileri de kamuoyuna sunuyor. 2019 raporuna göre, Almanya’da bir örgütlü ülkücü hareketi var, bir de örgütsüz ülkücüler mevcut.
Örgütlüler içinde en güçlü ve eski olanı, 1978 yılında kurulan, Almanya Demokratik Ülkücü Türk Dernekleri Federasyonu (ADÜTDF). Başkanlığını uzun süredir Şentürk Doğruyol’un yürüttüğü federasyonun kayıtlı 7 bin üyesi ve 170 de yerel derneği bulunuyor. Alman istihbaratına göre ADÜTDF, MHP’nin çıkarlarını temsil ediyor.
Alman istihbaratı, ADÜTDF’den ayrılarak 17 Ekim 1987 tarihinde Nieder-Olm/Mainz’da kurulan Avrupa Türk İslam Kültür Birliği‘nin (ATİB) de ikinci büyük örgütlenme olduğunu belirtiyor. Kurucu Genel Başkanı, Papa suikastçisi Mehmet Ali Ağca’ya silah ve suikast için vaat edilen 3 milyon markı sağlayan kişi olarak adı MİT raporlarında geçen Musa Serdar Çelebi. Benzeri bilgilerin, Ağca’nın İtalya’da verdiği ifadede de yer aldığı kamuoyuna yansımıştı. 2019 yılında Münih İdare Mahkemesi, ATİB’in ülkücü harekete ait olduğunu hukuki olarak da tescilledi. Halen başkanlığını Durmuş Yıldırım’ın yaptığı ATİB, kendi üye sayısını 8 bin, dernek sayısını 80 olarak verse de, Alman istihbaratı örgütlü üyesinin 1200, derneğinin de 20 olduğundan yola çıkıyor.
Bu iki büyük örgütlenme dışında Alman istihbaratı, 2800 kadar da mevcut derneklere üye olmayan, ancak internet üzerinden iletişim halindeki, ideolojik açıdan ülkücü ancak örgütsüz bir grubun daha bulunduğunu belirtiyor. Bu grubun internet üzerinden Turancılık ideolojisi ve üstün Türk ırkı propagandası yaydığı; başta Kürtler, Ermeniler, Yunanlar, Yahudiler ve ABD’liler gelmek üzere düşman gruplar tanımladığı belirtiliyor.
Alman istihbaratı, ayrıca zaman zaman ülkücü spor kulüpleri veya rockçı grupların da kurulduğunu, ancak şimdiye kadar bunların ömrünün kısa olduğunu kaydediyor.
Avrupa çapında da konfederasyonları var
Ülkücüler, Avrupa çapında da örgütlü. Almanya Demokratik Ülkücü Türk Dernekleri Federasyonu’nun (ADÜTDF) kendi açıklamasına göre, merkezleri olan Frankfurt’ta 29 Ekim 2007 yılında Avrupa Türk Konfederasyonu kuruldu. Avrupa Türk Konfederasyonu mensupları, Almanya Demokratik Ülkücü Türk Dernekleri Federasyonu, Fransa Demokratik Ülkücü Türk Dernekleri Federasyonu, Hollanda Demokratik Ülkücü Türk Dernekleri Federasyonu, Belçika Türk Dernekleri Federasyonu, İsviçre Türk-İslam Kültür Dernekleri Federasyonu, Danimarka Türk Federasyonu, Avusturya Ülkücü Türk Dernekleri Federasyonu, İngiltere Türk Federasyonu, Norveç Türk Federasyonu, İsveç Türk Federasyonu, Avusturalya Türk Federasyonu, Amerika Türk Federasyonu.
Merkezi yine Frankfurt’ta olan Avrupa Türk Konfederasyonu’nun genel başkanlığını, kuruluşundan bu yana Cemal Çetin yürütüyor. Cemal Çetin, 2018 genel seçimlerinde MHP’nin İstanbul’dan adayı oldu ve seçilerek TBMM’ye girdi. Özellikle güçlü Avrupa yapılanmaları ile Türkiye arasındaki kilit isimlerden sayılan Çetin’in, milletvekilliğine rağmen Konfederasyon Genel Başkanlığı’nı da yürütmesi eleştiriliyor. Nitekim AKP hükümetinin Çetin’i vekil sıfatıyla getirdiği kimi zirvelerde, ülkücülerin, yıllardır istihbaratı tarafından izlendiği devletlerin liderleri ile yanyana gelmesi ve tokalaşması, “bilinçli provokasyon” olarak niteleniyor. Bir NATO zirvesinde Çetin’in, yıllardır izlendiği Almanya’nın lideri Angela Merkel ile tokalaştırılması tepkilere neden olmuştu.
Ülkücülerin faaliyetlerini yıllardır önergelerle meclise taşıyan gazeteci kökenli Sol Parti milletvekili Ulla Jelpke, somut bir yasak kararının Almanya’ya da etki eden AKP-MHP itttifakına sınırlarını gösterme açısından da iyi bir mesaj olacağını savunuyor.
Diğer yandan, olası bir yasak kararının, söz konusu yapılanmaların faaliyetlerini yasadışı olarak sürdürmesine neden olabileceği endişesi de hakim. Sol Partili Ulla Jelpke, “Bir yasak kararı faşistleri ve ideolojilerini ortadan kaldırmayacak, ancak yasal şekilde kamuoyunda boy gösterip nefret ve tehdit de yayamayacaklar ki bu bununla bile birşeylere ulaşılmış olunur” diye konuşuyor.
“Yabancı aşırıcılık” kategorisinde 93 yasak kararı
Almanya’da Ülkücü hareketine mensup dernek ve kuruluşların yasaklanması girişimini federal meclisteki siyasi partiler gündeme taşısa da, Almanya genelinde örgütlü bir yapılanmanın yasaklanmasına ilişkin kararı Federal İçişleri Bakanlığı veriyor. Dernekler ve benzeri örgütlenmelerin yasaklanmasında hukuki çıta oldukça yüksek. Son yıllarda ağırlıklı olarak aşırı sağcı veya radikal İslamcı dernekler yasaklanırken, Almanya Dernekler Kanunu’nun yürürlüğe girdiği 1964 yılından bu yana 57 dernek ile bunların uzantısı veya devamı niteliğinde görülen 106 alt yapılanmanın yasaklandığı bildiriliyor. Bunlardan 93’ünün “yabancı aşırıcılık” kategorisinde olduğu belirtiliyor. 33 de organize suç veya rockçı çete yapılanmasına dahil sayılan oluşuma yönelik yasak kararı alındığı belirtiliyor. Almanya İçişleri Bakanlığı, örneğin Ankara ile yakın ilişki içinde olduğu belirtilen Almanyalı Osmanlılar (Osmanen Germania) derneğini, 2018’de bireyler ve kamu açısından “ağır tehdit” oluşturduğu gerekçesiyle yasaklamıştı.
Kaynak: Deutsche Welle Türkçe