Kızımın İngilizce kullandığı Netflix hesabından ‘Bir Başkadır’ı ararken bulmakta zorlandım, çünkü tahmin ettiğime uymuyordu çeviri tercihleri. ’Ethos’ mu diye dönüp sordum? Latince? Yunanca? Şaşırdım. ‘Bir Başkadır Benim Memleketim’i İngilizceye çevirip cümleyi bölersek de tuhaf olacakmış sahiden. Tamam, etiğin ahlakın geldiği ‘Ethos’ bu. Hemen Wikipedi’ye de baktım:
“Ethos (Yunanca: ’Alışkanlık, gelenek, örf, adet, karakter’) bir toplum ya da bir kişinin geleneksel anlamdaki eğilimi ve duruşu. Ahlaki değerlerin bilinciyle şekillenen tutum. Burada toplum ile kastedilen belirli meslek dalları gibi vs. daha küçük grupları da sembolize edebilir.”
İşte dizinin snopsisi de çıktı. Bazı kelimeler ve cümleler başka dillere kolayca çevrilemiyor ve ‘Bir Başkadır’ tek kelimeyle ancak bu kadar güzel çevrilebilirmiş İngilizceye. Bu tercihle Berkun Oya bu diziyle ne yapmak istemektedir kısaca anlatmış oluyor. Otur kardeşim diyor, sana biraz ahlakımızdan, geleneğimizden ve insanımızdan bahsedeyim.
Diziyi yayınlanır yayınlanmaz seyredip bütün arkadaşlarımızla dostlarımızla paylaşmamızın ve bu tuhaf coşkumuzun sebebi ne? Herkes birbirine haber veriyor, seyrettin mi, beğendin mi? Biraz da şüpheye düşüyoruz hep beraber, ya hu acaba ben mi fazla yükseldim, yanılıyor olabilir miyim diye adeta teyit etmek için arıyoruz birbirimizi. Sonra iyi bari o da beğenmiş diye rahatlıyoruz. Ben hep böyle yeni ve güzel bir şey görünce ve mutlu olunca biraz da üzülüyorum halimize. Ne kadar zavallı küçük çocuklarız, biraz ilgiye ve anlaşılmaya ihtiyacı olan.
Berkun Oya bizi anlatırken yeni ve bilgece bir şeyler yapıyor; yukarıdan ya da aşağıdan bakmıyor. Ne kadar basit söylemesi ama çok zor işte. Bunu ancak içimizden ve aramızdan; bilgisi ve sezgisi çok güçlü bir sanatçı yapabilir. Bütün emeği geçenlere de haksızlık etmekten korkarak Berkun beyin bu dizinin tek starı olduğunu düşünüyorum. Tabii ki bütün ekip harika bir iş çıkarmış, oyunculuklar da olağanüstü. Yıllardır tanıdığımız bütün oyuncuların performanslarını kim bilir kaç dizide filmde seyrettik. Fakat onları hiç böyle görmemiştik. Ve kim bilir senaryoyu ilk okuduklarında ne kadar mutlu oldular yeteneklerini tam anlamıyla ortaya koyacakları bir işle karşılaştıkları için. Demek ki neymiş, senaryo, reji ve oyuncu yönetimi diye meseleler varmış.
Hayır, abartmıyoruz överken coşarken. Çünkü kişiliğimiz ve kimliğimiz ne olursa olsun, hangi kesimden hangi ideolojiden olursak olalım, bu ülkede aşağılanmaktan, hor görülmekten ve birbirimizle anlaşamamaktan bıktık. Şefkatli bir sanatçımız iyilikle ve güzellikle bazen kamerasını yüzümüze yaklaştırarak bazen de aniden uzaklaştırarak bize hem yakından hem uzaktan bakınca heyecanlanıyoruz. İnsana bakıyor. Kusurlarımıza bakıyor. Güzelliğimizi de gösteriyor. Gerçekten ayrım yapmıyor ve incitmekten de korktuğunu hissettiriyor.
Hemen akabinde ‘Bir Başkadır’ı beğenenleri beğenmeyenler, her zamanki gibi hevesimizi kursağımızda bırakıcılar çıkıyor ortaya.
‘Yea ne kadar abartıyorsunuz, o kadar da şey değil’ diyorlar. Beğenenleri beğenmeyenleri hiç beğenmiyorum valla açık söyleyeyim. Bizdeki beğenme ve takdir etme eğilimi biraz abartılı olabilir evet. Açız çünkü, hevesliyiz ve umudumuzu besleyenleri seviyoruz, böyle tutunuyoruz hayata. Burun kıvırma ve dudak bükme hareketlerini ayna karşısında yapmalarını tavsiye edelim kendilerine. Diziyi de seyredebilirler mesela. Ben şahsen gün içinde kullandığım birkaç argümanı sevmediğim bir karakterden duyunca hem rahatsız oldum hem de sevindim.
Benim gibi coşan ve gece vakti bir saate yakın telefonda diziyi konuştuğum Murat Menteş, özetleyeyim Berkun Oya’nın ne anlattığını dedi:
‘Utanılacak bir şey yok kardeşim, her şeyi konuşabilir ve her şeyi halledebiliriz.’