Ankara 22. Ağır Ceza Mahkemesi, Kobani olayları (6-8 Ekim 2014) olarak bilinen eylemler hakkında hazırlanan 3530 sayfalık iddianameyi kabul etti. İddianameyi hazırlayan Cumhuriyet Savcısı Ahmet Altun, sanıkların olaylar sırasında ortaya çıkan tüm suçlardan ayrı ayrı cezalandırılmasını istedi. Buna göre, aralarında Selahattin Demirtaş, Gültan Kışanak, Ahmet Türk, Figen Yüksekdağ, Altan Tan, Ayhan Bilgen, Sırrı Süreyya Önder ve Ayla Akat Ata gibi eski HDP’li siyasetçilerin de bulunduğu 108 sanık, 29 ayrı suçtan yargılanacak. Sanıklar arasında PKK yöneticilerinden Murat Karayılan, Cemil Bayık, Sabri Ok, Zübeyir Aydar, Rıza Altun, Ali Haydar Kaytan ve Fehman Hüseyin ile PYD’nin eski eş başkanı Salih Müslüm de yer alıyor.
‘Azmettirmediler, bizzat öldürdüler’
Savcılık, HDP’li siyasetçilerin başkalarını suça azmettirmekten değil, tüm suçları bizzat işlemekten yargılanmasını talep ediyor.
Suçlamalar sosyal medya paylaşımlarına, internet haberlerine, gözaltı sürecinde ele geçirilen delillere ve tanık ifadelerine dayanıyor.
Demirtaş “Tarih birliği oluşturalım” ifadelerinden suçlanıyor
Soruşturma kapsamında tanık olarak dinlenen K.G., HDP eski eş genel başkanı Selahattin Demirtaş’ın, DBP eski eş genel başkanı Kamuran Yüksek aracılığıyla PKK’dan talimat aldığını ileri sürüyor. “Kandil’den takip edebildiğimiz kadarıyla örgüt üst düzey yöneticileri tarafından (…) siyasi ve legal yapılara yönelik yoğun bir perspektif ve talimat trafiği yaşanmaktaydı” diyen tanık K.G., Demirtaş’ın KCK Türkiye sözcüleri olduğu iddia edilen kişiler aracılığıyla talimat aldığını öne sürüyor.
Bu kapsamda Demirtaş’ın, IŞİD ile YPG arasındaki çatışmaların tırmandığı 30 Eylül 2014 tarihinde Kobani sınırında dile getirdiği “Tarihî direnişe hep birlikte katılalım. Tarihî direnişi hep birlikte yapalım ki tarih ittifakını da tarih birliğini de oluşturma fırsatımız olsun” sözlerinin örgütten alınan talimat sonucu olduğunu iddia ediyor. Gizli tanık Mahir ise Demirtaş’ın bu sözlerinin, KCK’nın “Seferberlik ruhuyla süresiz, kesintisiz, topyekûn Kobani direnişine katılalım” çağrısının uyarlanmış hali olduğu söylüyor.
Oysa HDP yöneticileri o günlerde “tarihî ittifak”ı IŞİD’e karşı Türk-Kürt ittifakı anlamında kullanıyor, Türkiye’yi Kobani’ye saldıran IŞİD’e karşı harekete geçmeye çağırıyorlardı. Demirtaş’ın ilgili sözleri şöyleydi:
Sahte hesap gerçek sanıldı
Savcılık, Demirtaş adına açılan “@selahattindmrts” kullanıcı adlı sahte hesaptan yapılan paylaşımları delil olarak değerlendiriyor. Ayrıca eski milletvekili ve İmralı Heyeti üyesi Sırrı Süreyya Önder’e ait olmayan “@sirsureyyaonder” rumuzlu kullanıcının paylaşımları da Önder’e yöneltilen suçlamalar arasında yer alıyor.
‘Öcalan’dan hediye alma’ suçu
6 Ekim günü toplanan HDP MYK’sına katılmadığı belirlenen ve bu nedenle tutuksuz yargılanan eski Diyarbakır Milletvekili Altan Tan hakkında gösterilen delil ise Abdullah Öcalan’dan aldığı bir hatıra notu. Öcalan’ın, çözüm sürecinin ilk günlerinde devletin gözetiminde İmralı adasına giderek kendisiyle görüşen heyette yer alan Tan’a verdiği “Tarihsel geleneğimizin büyük takipçisi Altan Tan’a selam ve sevgiyle” notu delil olarak sunuluyor. Öte yandan Tan, TBMM Anayasa Komisyonu üyesiyken 2013 yılında gazetecilere söylediği “Yeni anayasada ‘Türk milleti’ yazarsanız, tüm milletleri yazmanız gerekir. Bu, anayasanın ruhuna ve yeni çözüm dönemine aykırı” sözlerinden ötürü de suçlanıyor.
WhatsApp grubuna gelen fotoğraf delili
Tutuklandıktan sonra Kars Belediye Başkanlığı görevinden alınan Ayhan Bilgen hakkında sunulan deliller, gizli tanık ifadeleri ile PKK’ya yakınlığıyla bilinen Fırat Haber Ajansı’ndan (ANF) alınmış ekran görüntülerinin kişisel cep telefonundaki kopyalarından oluşuyor. Bilgen bu görüntüler hakkında şu ifadeleri kullanıyor:
“Genel bir WhatsApp mesajı olabilir. Ben hesabını veremeyeceğim hiçbir ilişki içerisinde olmadığım için telefonlarımı aldığım tarihten bu yana hiçbir mesajı silmedim. Hiçbir aramayı silmedim. Dolayısıyla telefonlarımda bulunan benim iradem dışında gönderilmiş resim ya da notlar ile ilgili olarak benim sorumlu olmam düşünülemez. Muhtemelen sosyal medya gruplarından toplu olarak gönderilen mesajlardan hafızaya kaydedilmiş bir görüntüdür.”
Üniversite hocasının kütüphanesinde yasaklı kitap
Tutuklu yargılanan sanıklardan eski MYK üyesi Prof. Dr. Beyza Üstün’e yöneltilen suçlamanın tek delili kütüphanesinde bulunan bir kitap. Arzu Demir imzasıyla Ceylan Yayınları’ndan çıkan, Türkiye’de yasaklı “Devrimin Rojava Hali” başlıklı kitap, Üstün’ün “PKK’yla kurduğu bağın” delili olarak gösteriliyor.
Delil: Editörün seçtiği fotoğraf
Tutuklanmadan önce Kanada’da doktora öğrenciliğini sürdüren eski MYK üyesi Cihan Erdal hakkında gösterilen deliller ise sosyal medya paylaşımlarından oluşuyor. Erdal’ın, Selahattin Demirtaş’ın HDP’nin resmî internet sitesinde yer alan bir açıklamasını paylaşması delil olarak değerlendiriliyor. Paylaştığı İngilizce bir haberin fotoğrafında YPG görselinin bulunması da Erdal’ın işlediği iddia edilen suçlarla ilişkilendiriliyor.
Delil bile yok ama tutuklu yargılanıyorlar
2014 yılında üniversite öğrencisiyken HDP’de görev alan ancak daha sonra aktif siyasete devam etmeyen HDP’nin eski MYK üyelerinden Can Memiş ve Berfin Özgü Köse hakkında herhangi bir delil sunulmuyor.
Teslim olan PKK’lıya Kışanak ve Ayna’nın fotoğrafı gösterilmiş
İddianame kapsamında HDP’nin MYK’sında yer almayan siyasetçiler de yargılanıyor. Bu isimler arasında Mardin eski Büyükşehir Belediye Başkanı Ahmet Türk, BDP’nin eski Eş Genel Başkanları Gültan Kışanak ve Emine Ayna da yer alıyor.
Kışanak ve Ayna hakkında 6-8 Ekim olaylarına dair herhangi bir delil sunulmazken, iki eski eş genel başkan teslim olan bir PKK’lının verdiği ifadeler nedeniyle suçlanıyor. Suçlamaların arkasında, 19 yaşındayken hakkında arama kararı çıkartılan ve geçtiğimiz yıl Irak Kürdistan Bölgesel Yönetimi’ne teslim olduktan sonra Türkiye’ye iade edilen 1993 doğumlu G.T. var. İddianameye göre, 21 Kasım 2019’da Ağrı Terörle Mücadele Şubesi’nde sorgulanan G.T.’ye Kışanak ve Ayna’nın fotoğrafları gösterilmiş, o da bu iki kişinin örgütle bağlantılı olduğunu söylemiş.
Deneyimli siyasetçi Ahmet Türk de haber sitelerinde çıkan konuşmaları nedeniyle suçlanıyor.
Ölü sanık yargılanıyor
Şüpheliler arasında, 1 Ekim 2019’da Kandil’e düzenlenen hava operasyonunda öldürülen PKK üyesi Mazlum Tekdağ da yer alıyor. Tekdağ’ın ölümü hem ulusal basında yer almış hem de PKK’ya yakınlığıyla bilinen Fırat Haber Ajansı (ANF) tarafından duyurulmuştu. Tekdağ, 6-8 Ekim olaylarının ve hendek olaylarının sorumlularından birisi olarak gösteriliyor.
Gizli tanıklara devrimci gençlik önderlerinin ismi verildi
İddianamede yöneltilen suçlamaların dayanağını oluşturan iki gizli tanığın kod adları da dikkat çekici. Mahir ve Ulaş olarak belirlenen isimlerin 1968 öğrenci hareketinin Türkiye’deki sosyalist gençlik liderlerinden Mahir Çayan ve Ulaş Bardakçı’ya atıfla belirlendiği düşünülüyor.
BDP’li belediyeler ve Bank Asya da mağdur
İddianame savcısı Altun, 6-8 Ekim olaylarında 2676 kişi ve kurumun mağdur olduğunu ileri sürüyor. Aralarında bakanlıklar, siyasi partiler ve derneklerin de bulunduğu kurumlardan en dikkat çekici olanları ise dönemin BDP’li belediyeleri. Diyarbakır Büyükşehir, Silvan, Mardin’in Kızıltepe, Nusaybin ve Dargeçit gibi BDP’li başkanlar tarafından yönetilen belediyeler mağdur olarak iddianamede yer alıyor. Ayrıca mağdur listesinde TMSF’ye devredilen Bank Asya’ya rastlanıyor.
Mağdur olarak değerlendirilen kişi ve kurumların mahkemede beyanda bulunup bulunmayacağı henüz bilinmiyor. Soruşturma kapsamında ifadesine başvurulmayan yaklaşık 3 bin mağdurun ifadelerinin mahkemede alınmasının davanın uzun yıllara yayılmasına yol açacağı yorumları yapılıyor.
Sanıklar hakkındaki tüm suçlamalar şöyle:
37 kez adam öldürme, 31 kez adam öldürmeye teşebbüs, 24 kez yağma, 38 kez alıkoyma, 2 kez alıkoymaya teşebbüs, 1750 kez mala zarar verme, 397 kez yakarak mala zarar verme, 1060 kez kamu malına zarar verme, 503 kez yakarak kamu malına zarar verme, 53 kez işyeri dokunulmazlığını ihlal, 294 kez geceleyin işyeri dokunulmazlığını ihlal, 26 kez geceleyin açıktan hırsızlık, 20 kez açıktan hırsızlık, 114 kez hırsızlık, 272 kez geceleyin hırsızlık, 5 kez basit yaralama, 43 kez silahla basit yaralama, 264 kez kamu görevlisini silahla basit yaralama, 7 kez kamu görevlisini kasten basit yaralama, 1 kez kemik kırığı oluşacak şekilde kasten silahla yaralama, 1 kez kamu görevlisini kemik kırığı oluşacak şekilde kasten silahla yaralama, 78 kez silahla kasten yaralama, 51 kez kamu görevlisini silahla yaralama, 3 kez iş ve çalışma hürriyetinin ihlali, 4 kez ibadethanelere zarar verme, 1 kez düşük yapmaya neden olma, 24 kez bayrak yakma, 25 kez 5816 sayılı yasaya muhalefet, suç işlemeye tahrik etme, devletin birliğini, ülkenin bütünlüğünü bozma.
İddianamede 6-8 Ekim günü yaşanan olayların nasıl meydana geldiği ve failleri hakkında herhangi bir bilgi bulunmuyor.
Tatil günü yargılama
Davanın ilk duruşmasının tarihi 25 Nisan 2021 olarak belirlendi. Fakat belirlenen tarih pazar gününe denk geliyor. Mahkemeler pazar günü çalışmıyor.