Bu, uzun süre yolunu gözlediğimiz ve artık ülkemizde olan “Çin aşısı”nın Türkiye seyahatine dair üçüncü yazım. Sinovac şirketinin ürettiği koronavirüs aşısı CoronaVac ile ilgili ilk iki yazımda, “Çin aşısı”nın Türkiye’deki salgını bitirmekte oynayabileceği olumlu role değinmiştim. İyimserliğime gölge düşüren tek konu ise aşının uzun vadede Türkiye’de Çin modelinin albenisini arttırma olasılığıydı.
Aralık ayında bu yönde sinyaller de yok değildi. Teknolojik bir ürün sayabileceğimiz koronavirüs aşısı, Türkiye’deki “fason Çin malı” algısını kırmaya başlamıştı. Kaliteli ve pahalı olduğu anlaşıldığı için kafaları karıştıran “Çin aşısı” söylendiği gibi sadece zenginlere ve iltimaslı kişilere mi yapılacaktı? Ancak ürünün giderek yükselen değeri, beklenmedik bir haber ile tekrar inişe geçti. Çin aşısıyla ilgili “sürpriz final” diyebileceğimiz gelişme, 14 Ocak’ta Brezilya’nın açıkladığı detaylı 3. Faz raporlarına göre, CoronaVac aşısının %50’nin biraz üzerinde bir koruyuculuğa sahip olmasıydı. İyi tarafından bakarsak, Çin modelinin Türkiye’de popüler olma ihtimali ortadan kalkmıştı; kötü tarafından bakarsak, elimizde koronavirüs krizini atlatmamıza yardımcı olacak etkinlikte bir aşı yoktu.
“Çin aşısı” ile ilgili daha önce açıklanan rakamlar — nihai ve tatminkar olmasa da — bizi iyimserliğe sevk ediyordu. Sinovac aşısı için daha önce Brezilya’dan gelen % 78, Endonezya’dan gelen % 65 ve özellikle Türkiye’de açıklanan % 91.2, birbiriyle bağdaşmaz değerler olsa da bizi bugünkü “yarı yarıya” psikolojisinden çok uzak tutuyordu. Gerçi çok geçmeden aşının hastalığın seyrini değiştirdiği; hastaneye yatırılma ya da ölüm gibi olasılıkları büyük ölçüde ortadan kaldırdığı anlaşıldı. Yani bu rakam aslında aşının her iki kişiden sadece birini koruyacağı anlamına gelmiyordu. Yine de Sinovac şirketi, % 50 rakamının yarattığı tahribatı anlayarak, aşının iki dozu arasına üç hafta konulursa koruyuculuk düzeyinin %70’e kadar çıktığını duyurdu. Ancak bu veriler artık çoğumuz için pek bir şey ifade etmiyor. Dünyadaki aşı tartışmaları bizi giderek daha fazla (aşırı doz?) istatistiğe maruz bırakıyor. Ortada karmaşık bilimsel veriler ve bunları ideolojik eğilimlerine göre bir o yana bir bu yana büken bir medya var. İnternette dolaşımda olan komplo teorilerini saymıyorum bile…
Ancak önümüzdeki sorunu medyadaki dezenformasyon ortamı değil, 3. Faz çalışmalarını yürüttüğü üç farklı ülkeden birbirinden tamamen farklı sonuçlar elde eden Sinovac yaratmış durumda. Şirket, farklı ülkelerdeki sağlık kurumları arasında koordinasyon sağlayamadığı, verileri işleyemediği ve tek elde toplayamadığı için bir halkla ilişkiler fiyaskosuna neden oldu. CoronaVac bizi nihai olarak koronavirüs salgınından kurtaracak olsa dahi, şirketin ya da Çin’in bu başarıyla birlikte anılması artık pek mümkün gözükmüyor.
Kasım ayında “Çin aşısı” Türkiye’nin gündemine ilk kez ciddi şekilde girdiğinde, aşıya en büyük muhalefeti Çin aleyhtarı kesimlerin yapacağını düşünmüştüm. Türkiye’deki yaygın Çin karşıtlığı da, politika ya da rejim odaklı olmaktan ziyade basmakalıp kültürel ve tarihi yargılardan beslenir. Sosyal medyada dolaşan — ve belki sizi de gülümseten — Çin aşısı olduktan sonra “gözleri çekik hale gelen, derileri sararan” sanatçı ve politikacıların resimleri gibi. Ancak bu süreçte CoronaVac aşısına karşı en ciddi argümanları Çin karşıtlarının değil, hükümet karşıtlarının ürettiğini gördük. Ortak bir küme olarak belki sadece Uygur meselesini gündemde tutmaya çalışan siyasi partileri, medya organlarını ve insan hakları örgütlerini sayabiliriz. Ancak genel itibariyle, Türkiye’deki tartışmanın Çin aşısından ziyade ülkeyi “Çin aşısına mecbur bırakan” iktidara odaklandığı söylenebilir. Aynı şekilde, “Çin aşısını” savunma görevini de, eldeki verilerin yetersizliğine ve gecikmelere rağmen, büyük oranda Sağlık Bakanlığı ifa etmiş oldu. Çin medyası Türkiye’de çok az bir okur ve dinleyici kitlesine seslenebildiği için aşı tartışmasında belirleyici değildi. Bu tartışmayı büyük oranda yerel temalar üzerinden, kendi aramızda, biz bize gerçekleştirdik.
Ancak Sinovac etki raporu krizinin küresel yansımaları da oldu. Geç açıklanan ve % 50’de kalan etkinlik oranı, bugünlerde Çin propaganda teşkilatını bir savaş seferberliğine itmiş gözüküyor. Global Times ve China Global Television Network, Batı medyasında bugüne kadar yapılan “Çin aşısı” yayınlarının öcünü alırcasına, Avrupa’da Pfizer-BioNTech’in, Hindistan’da da yerli aşının yol açtığı söylenen ölüm ve yan etkiler ile ilgili haber yapıyor. Aşı savaşlarının bundan sonraki safhası daha şiddetli geçecek gibi. Öte yandan Çin, Dünya Sağlık Örgütü’nün gelişmekte olan ülkelere aşı ulaştırma sözü veren COVAX insiyatifinin bir parçası. Çin’de imal edilen aşıları dünyanın her köşesine kâr amacı gütmeden dağıtmak, özellikle de ABD’nin bu konuda liderlik yapmadığı düşünüldüğünde, oldukça önemli bir vaat. Türkiye’nin CoronaVac’a onay vermesi, Çin resmi medyasında bu yüzden üst sıralarda yer alan bir haberdi. Devlet erkanımızı aşı olurken gösteren fotoğraflar, gelişmekte olan ülkelerin Çin’e verdikleri onay ve desteğin altını çizen bir anlatı eşliğinde sunuldu.
Sinovac verilerinin açıklanmasındaki gecikme ve daha sonra ortaya çıkan tartışmalı tablo, bu aşının Çin için bir cazibe unsuruna dönüşme ihtimalini büyük ölçüde ortadan kaldırdı. Aradan geçen zaman zarfında, Batı medyasında yer alan rüşvet haberleri, Çin’de Uygur toplumu üzerinde giderek artan baskılar, Türkiye ile 2017’de imzalanan suçluların iade anlaşmasının onaylanarak tekrar gündeme gelmesi, aşının getirebileceği olası faydayı gölgede bırakan gelişmelerdi. Çin aşısı üzerine yapılan tartışma, başından beri Türkiye’nin siyasi değerleri ve aidiyet duygusu ile iç içe geçmişti. Aşı ile ilgili esas korku, Türkiye’nin Batı’dan kopup tüm değerler sistemiyle Asya’ya yönelişiydi adeta.
Sürpriz final sonrası işler daha da karıştı. Uzun zamandır beklediğimiz 3. Faz raporları “Çin aşısı” evimize girdikten sonra geldi. CoronaVac bu hafta itibariyle sağlık personelimizin damarlarında dolaşıyor; bizleri de gruplara ayırıp sıraya dizdi, bekletiyor. Koronavirüsten kurtulmak için son bir sürpriz hakkımız kaldı. Finali her şeye rağmen “Çin aşısı” ile yapar mıyız?