Akyol’un paylaşımları şu şekilde:
“1987’de Boğaziçi Üniversitesi’ne girdim. Çift-bölüm, askerlik için okulu uzatma falan derken 1994’e kadar Boğaziçi’nde idim. Kızkardeşim ve eşim de Boğaziçili idiler, 15 senelik bir dönemi iyi bildiğimi söyleyebilirim. Boğaziçi başörtüsü düşmanı mıydı? Bildiklerimi anlatayım.
“Bilmeyenler için biraz Boğaziçi’nin tarihinden bahsedeyim: burası Robert College adıyla 1863de Amerikan okulu olarak kurulmuş. Hem lise, hem de yüksek (üniversite) kısmı varmış. Devletle yapılan mutabakatla yüksek kısmı 1971de Boğaziçi Üni. adıyla kamu üniversitesi haline gelmiş.
“Boğaziçi Üniversitesi 118 dönümlük güney kampüs arazisi, zengin kütüphanesi, binaları, laboratuvarları vs. ile Robert Kolej’in yüksek kısmının devamıdır. Eğitim programı/çizgisi tamamen Amerikan liberal üniversite geleneği paralelindedir.
“Maamafih, bahsettiğim ‘liberal Amerikan’ geleneğinin belirginliği fakültelere ve bölümlere göre değişmekteydi. İdari Bilimler ve Temel Bilimler fakültelerinde (sonradan Fen-Edebiyat Fak. oldu) liberal tutum egemendi, buralarda Robert Kolej geleneği daha güçlü şekilde sürmekteydi
“Boğaziçi’ne Robert Kolej’den intikal eden 3 fakülte vardı: İdari Bilimler, Temel Bilimler ve Mühendislik fakülteleri.12 Eylül rejimi Boğaziçi’ndeki ‘liberal’likten hazzetmiyordu, Eğitim Fakültesi kurularak yeni açılan kadrolara daha devlet çizgisinde akademisyenler yerleştirildi
“12 Eylül rejimi bunları Boğaziçi geleneğinden bir rektörle yapamayacağı bildiği için, okul dışından bir isim, Prof. Ergün Toğrol rektör olarak atanmıştı. Benim Boğaziçi’ne girdiğim 1987’de rektör Ergün Toğrol’du. 1992’de Üstün Ergüder rektör oldu.
“1980’lerin ortasından başlayarak üniversitelerde başörtüsü-türban yasağı tartışmaları Türkiye’nin yakıcı gündemindeki yerini her zaman korudu. Üstün Ergüder’in rektörlükten ayrıldığı 2000 senesine kadar (28 Şubat dönemi dahil) Boğaziçi’nde hiçbir başörtüsü kısıtlaması olmadı.
“Özellikle İdari Bilimler’de ve Fen-Edebiyat Fakültesi’nin sosyal bölümlerinde hiçbir kısıtlama yoktu. Bu hocaların neredeyse tamamı seküler olmasına rağmen bu sekülerlik klasik Türk laikliğine benzemiyordu; Amerikan veya Anglo-Sakson çizgide liberal bir sekülerlik sözkonusuydu.
“Hatta ve hatta, (kendi öğrenci olduğum) İdari Bilimler Fakültesi’nde hocalar bazen öğrencilerden dahi daha liberal bir tutum sergilemekteydi. Bu noktada Üstün Ergüder’i özellikle hatırlatmak isterim. Hoca derslerde, yasaklamanın niye yanlış olduğunu ısrarla anlatmaya çalışırdı.
“Fen-Edebiyat Fak’deki sosyal bölümlerde (sosyoloji, tarih vs.) de benzer bir iklim hakimdi. Bu bölümlerde başörtüsü yasağını savunan bir hocaya şahit olmadım. Mühendislik Fakültesi’nde ise (çok az başörtülü öğrenci olmasına rağmen) klasik laikçi-Kemalist çizgide epey hoca vardı.
“Esasında Boğaziçi’nin Mühendislik Fakültesi de Robert Kolej’den intikal etmiştir;ancak mühendislerin belki de mesleki olarak ‘pozitivist’ olmaya daha yatkın olmaları sebebiyle bu hocalar Boğaziçi’nin ‘liberal’ iklimine daha uzak ve kültürel çoğulculuğa nisbeten daha kapalıydılar.
“Eğitim Fakültesi Boğaziçi’ne sonradan, 12 Eylül döneminde ilave edildiği için klasik-laikçi-yasakçı kadrolar bu fakültede çok daha güçlüydüler. Keza Meslek Yüksek Okulu’nda da benzer bir durum sözkonusuydu.
“Özellikle Mühendislik Fakültesi ve Eğitim Fakültesi’ndeki yasakçı damara rağmen, 1992-2000 arasında Boğaziçi Üniversitesi rektörü olan Prof Üstün Ergüder yukarıdan gelen net talimatlara rağmen direndi, 28 Şubat’ın en güçlü olduğu dönemde dahi Boğaziçi’nde başörtüsü yasağı olmadı.
“Üstün Ergüder kişisel olarak muhafazakâr birisi hiç değildi. Ancak başka üniversitelerde 5 vakit namaz kılan ‘devletçi’ profesörler ‘Devletin emri var’ diye başörtüsü zaptiyeliği yaparken Üstün Ergüder bu yasağı asla uygulatmadı. 2000’e kadar Boğaziçi’nde hiçbir yasak olmadı.
“2000’de Boğaziçi rektörlüğüne Mühendislik Fakültesi’nden Prof. Sabih Tansal geldi, klasik laikçi-Kemalist çizgide bir pozitivistti. Özellikle Mühendislik Fakültesi’nden ve Eğitim Fakültesi’nden aldığı desteklerle rektör seçildi, Boğaziçi’nde başörtüsü yasaklarını başlattı.
“Sabih Tansal döneminde dahi, İdari Bilimler’de ve Fen-Edebiyat Fakültesi’nde başörtülü öğrenciler çoğu derse rahatça girebiliyordu ama kampüs kapılarındaki güvenlikçiler başörtülü öğrencilerin okula girmesini engelliyordu. Eğitim Fakültesi’nde tolerans hemen hiç yoktu.
“Sabih Tansal siyasi açıdan da tipik-klasik devletçi bir Kemalistti. Başörtüsü yasaklarını uygulamasından ayrı olarak bazı sol grupların eylemi sebebiyle çevik kuvveti Boğaziçi kampüsüne soktu, durum Boğaziçi’nde ciddi tepkiye neden oldu, 2004 rektör seçimini Ayşe Soysal kazandı.
“Ayşe Soysal liberal çizgide bir matematik profesörüydü. Ayşe Soysal’ın rektörlüğe gelmesiyle Boğaziçi’nde başörtüsü yasakları epey gevşedi. Bu dönemde öğrenciler rahatça başörtüsü takamasa da, şapka gibi kamuflajlarla bir engelleme sözkonusu olmaksızın kampüse/derslere girdiler.
“Sabih Tansal döneminde (2000-4) başörtülü öğrencilerin okula girmesini engellemek amacıyla kampüs girişlerine turnikeler konulmuştu. Ayşe Soysal rektör seçilirse turnikeleri kaldıracağını taahhüt etti ve sözünü turnikeleri kaldırdı,başörtülü öğrenciler okula rahatça girebildiler.
“Ayşe Soysal başörtüsü yasağını gevşetmenin yanısıra siyasi alanda “ortalama/klasik Türk zihniyeti”ne ters düşecek başka işlere, meselâ Boğaziçi’ndeki Ermeni Konferansı’na izin vererek ulusalcı-laikçi tepkileri üzerine çekti (daha sonra konferans Bilgi Üniversitesi’ne kaydırıldı)
“2008 rektörlük seçimlerinde yine Mühendislik Fakültesi’nden ‘tipik solcu’ Kadri Özçaldıran kendi fakültesine ilaveten Eğitim Fakültesi’den aldığı destekle Ayşe Soysal’ı küçük 1farkla geçti.O zamanki YÖK ve CB Gül Ayşe Soysal’ı yeniden rektör atamak istedi ama Soysal kabul etmedi.
“Kadri Özçaldıran rektör olduktan sonra başörtüsü yasaklarının yeniden başlaması yolunda talimat verdi. Okulda çok değişik grupların katılımıyla büyük protestolar yaşandı, kampüs kapılarına yüzlerce kişi hep beraber abandı, güvenlik görevlileri kontrol yapamaz hale geldiler.
“Sol gruplar liberallere, feministlerden LGBT mensuplarına kadar değişik pek çok gruptan öğrenci “Arkadaşıma Dokunma” diyerek başörtülülerle dayanışma eylemleri yaptılar. Kampüs girişlerindeki kontroller bu eylemlerle büyük oranda etkisizleştirildi.
“Kampüs girişlerindeki kontroller etkisizleşti; İdari Bilimler ve Fen-Edebiyat (Temel Bilimler) fakültelerindeki hemen hiçbir hoca başörtüsü yasağını uygulamadığından buralarda öğrenciler sıkıntı yaşamadılar.Mühendislik ve Eğitim fakültelerinde yasağı uygulayan bazı hocalar vardı.
“Bu arada üniversitelerde başörtüsü tartışması bütün Türkiye’de tartışılıyordu. Boğaziçi’nden 119 öğretim üyesi 2008’de bir bildiri yayınlayarak başörtüsüyle eğitim hakkının engellenemeyeceğini vurguladı,ancak sorunun anayasal değişiklikle çözülmesinin doğru olmadığını iddia etti.
“Toparlayacak olursam:
2000 senesine kadar Boğaziçi Üniversitesi’nde başörtüsü yasağı hiç olmadı. 28 Şubat’ın zirve yaptığı dönemde dahi, Boğaziçi’nde başörtüsü serbestti. Özellikle İdari Bilimler ve Fen-Edebiyat fakültelerindeki eğitim üyeleri hiçbir zaman yasak yanlısı olmadı.
“İmam Hatip öğrencisi 15-16 yaşlarındaki çocukların başörtülerinin polisler tarafından zorla çıkarıldığı, cebren polis arabalarına tıkıldıkları 28 Şubat döneminde “milli ve yerli” olmayan Boğaziçi Üniversitesi’nde başörtülü öğrenciler rahatça eğitim gördüler.
“Boğaziçi’ndeki özgürlük/çoğulculuk nosyonu TR geneline benzemez. İdealdir diyemem ama bu denli çoğulculuk/tolerans TR için istisnaidir. Lisans, lisansüstü ve doktora seviyesinde eğitimini burada tamamlamış başörtülü bir arkadaşımızın kanaatleri için bkz:
“Aydın Akkoç Boğaziçi’nde double-major yapmış (yani 2 bölüm okumuş) bir arkadaşımız. Kendisi İmam-Hatip mezunu. Ayrıca, muhafazakâr Boğaziçi mensup ve mezunlarının kurduğu BURA Derneği’nin başkanlığını da yapmış birisi. Dediklerine bir bakar mısınız:
“Boğaziçi, öğretim üyelerinin siyasi/kültürel çeşitliliği açısından yeterince zengin sayılmaz. ‘Dışarıdan’ gelen bir hocayı kabullenmeye de çok istekli değildir. Bunlar doğru ama başarılı bir kuruma züccaciye dükkânına giren filler gibi dalmak bu ülkenin/milletin hayrına olamaz.
“Arkadaşım @AkkocAyd ‘dan alıntılayarak paylaşmak istiyorum:
“Boğaziçi Üniversitesi hikayesi geçmişte yaşanan ve bugün de devam eden siyasi kamplaşma ile açıklanabilir bir kurum değil. Liberalizm, özgürlükler, haklar her zaman denklemin içindeydi bugün de öyledir.”
İzzet Akyol’un paylaşımlarına, Boğaziçi Üniversitesi’nde farklı zamanlarda öğrencilik yapan ya da ders veren kişiler de tweet atarak katkıda bulundu.