Eğitim Sen’in Türkiye genelinde üyelerinden edindiği bilgilerle hazırladığı ve yüz yüze eğitimin yeniden başladığı 15 Şubat tarihinden itibaren belli aralıkla yayımladığı altı farklı rapor, Covid-19’a yakalanan öğretmen, öğrenci ve personel sayısının giderek ciddi oranda arttığını ortaya koyuyor.
Türkiye’de 15 Şubat itibarıyla köy okullarında, 2 Mart’ta ise 5. sınıflardan 12. sınıflara kadar tüm kademelerde yüz yüze eğitime geçildi.
Eğitim Sen raporlarına göre, yüz yüze eğitimin yeniden başladığı 15 Şubat’tan 11 Nisan tarihine kadar 3 bin 367 öğretmen, 2 bin 892 öğrenci ve 367 personel Covid-19’a yakalandı, 24 eğitim çalışanı hayatını kaybetti.
Son iki ayda Covid-19’a yakalanan öğretmen ve öğrenciler. . .
15 Şubat-11 Nisan arasında ayrıca; 554 öğretmen, 2 bin 466 öğrenci ve 35 personel temaslı olduğu için karantinaya girdi.
Buna göre toplam 3 bin 921 öğretmen, 5 bin 538 öğrenci ve 402 memur/hizmetli personel; yüz yüze eğitim sırasında Covid-19 kaptı ya da temaslı oldu.
Yüz yüze eğitimin başladığı 15 Şubat haftasında Türkiye genelinde 16 ilde okulda Covid-19 görülmüşken; 4 Nisan haftasına gelindiğinde 49 ildeki, 11 Nisan’da 51 ildeki okulda yeni vaka görüldü.
Okulda Covid-19 görülen ilçe sayısı ise 15 Şubat haftasında 22 iken; 4 Nisan haftasında 202’e, 11 Nisan’da 210’a yükseldi.
5 Mart-11 Nisan arasında toplamda 434 okulda eğitime ara verildi, 236 sınıf karantinaya alındı.
Bu veriler, sadece Eğitim Sen üyelerini içeriyor.
‘Buz dağının görünen yüzü’
Eğitimciler, okulların yüz yüze eğitime henüz hazır olmadan açıldığı görüşünde.
BBC Türkçe’ye konuşan Eğitim Sen Genel Başkanı Nejla Kurul, “Bizim üye sayımızla sınırlı bu rakamlar, buz dağının sadece görünen yüzüdür. Sendikamıza ulaşan sınırlı bilgilerle ortaya çıkan bu tablo bile tehlikenin boyutunun ne düzeye geldiğini gösteriyor” diyor.
Milli Eğitim Bakanlığı (MEB), okullardaki bulaş oranlarını gösteren veriyi paylaşmıyor.
Milli Eğitim Bakanı Ziya Selçuk 7 Nisan’da katıldığı bir televizyon programında, okullardaki bulaş verilerinin günlük olarak kayıt altına alındığını ancak bunların Sağlık Bakanlığı verisi olduğu için paylaşılamayacağını söyledi:
“Biz bu verileri Sağlık Bakanlığı’ndan günlük alıyoruz. Ancak kendi kararlarımızı alırken veriye dayalı almak için alıyoruz. Bunu ilan etmek için almıyoruz. Sağlık Bakanlığı’nın verilerini açıklarsak doğru olmaz.”
Sağlık Bakanlığı’nın konuyla ilgili olarak paylaştığı herhangi bir veri yok.
‘Öğretmenler artık yılmış, sorunlarını konuşmak bile istemiyor’
Eğitim Sen verileri; okullardaki bulaşın her geçen hafta arttığını, pozitif ya da temaslı olan öğrenci, öğretmen ve personel sayısının giderek yükseldiğini ortaya koyuyor.
Pek çok eğitim uzmanı ve meslek örgütü, MEB’in okulları yüz yüze eğitime hazırlamakta yetersiz kaldığını savunuyor.
Bakanlık; okullarda öğretmenler odası sayısının, öğrenci ve öğretmen tuvalet sayılarının artırılması için bir çalışma yapmamakla eleştiriliyor.
Ayrıca mevcut MEB bütçesinin, seyreltilmiş sınıf uygulaması için gerekli sayıda ek kadro ataması ya da her okula düzenli olarak maske ve hijyen malzemelerinin temini için yeterli olmadığı belirtiliyor.
Eğitim Sen, “Tedbirler alındıkça kademe kademe okulların açılması gerekirken, aşı ve tüm diğer tedbirlerin yetersizliğine rağmen, bulaş riski yüksek yaş grubundaki orta öğretimde dahi okullar açılmıştır” diyor.
Eğitimciler, özellikle salgın döneminde başlayan yüz yüze eğitim sürecinde okulların fiziki imkanlarını geliştirmek için eğitime ayrılan bütçenin artırılması gerektiğini savunuyordu.
2021 bütçesinde MEB’e ayrılan pay, merkezi yönetim bütçesinin %10,69’unu oluşturuyor. Bunun içinde de eğitim yatırımlarına ayrılan pay ise %7,69.
Eğitim Sen, “Bu bütçe pandemi sürecinde eğitime dair öngörüsüzlüğün ve planlamadan yoksunluğun göstergesidir” diyor.
Sendika Başkanı Kurul, Türkiye’deki kamu okullarının fiziki imkanlarının birbirinden oldukça farklı olduğunu hatırlatıyor:
“Okulların fiziki imkanları, aynı semtin içinde bile mahallelere göre farklılık gösteriyor. İmkanları yeterli ve az nüfuslu bir okulda yüz yüze eğitime geçildikten bu yana sadece tek bir vaka görülürken; hemen yakın semtindeki başka bir okulda toplam 2 bin 850 öğrenci eğitim gördüğü için bulaş yüksek görülüyor.”
“Bu okullardaki öğretmenler mutsuz, konuşamıyor. Ders programları seyreltilmemiş, çok yoğun. Öğretmenler artık yılmışlar, sorunlarını konuşmak bile istemiyorlar. Böyle yıldırılmış okulların sayısı çok fazla.”
Bakan Selçuk: Öğretmenlerin yüzde 10’u aşılandı
Milli Eğitim Bakanı Ziya Selçuk 7 Nisan’da yaptığı açıklamada; şu anda dek 1 milyon 259 bin öğretmenin yüzde 10’unun aşılandığını söyledi ve “birkaç gün içerisinde” 125 bin öğretmenin de aşılanacağını duyurdu.
Selçuk, aşılamaya köy okul öğretmenlerinden başlandığını belirtti.
Ancak yüz yüze eğitime başlamanın üzerinden haftalar geçtiği düşünüldüğünde, bu aşılama oranı eğitimcileri memnun etmiyor.
Eğitimcilere göre yüz yüze eğitime geçmeden önce, 38 günlük bir planlamayla bütün öğretmenlerin iki doz aşılanması gerekiyordu.
Nitekim Bakan Selçuk da 24 Şubat’ta kamuoyu önünde aşı olmuştu.
Öğretmenlerin öncelikli olarak aşılanmasını istediğini söyleyen Selçuk, aşılamadaki gecikmeyle ilgili şunları söylemişti:
“Peyderpey aşılama yapılıyor. Sadece aşının gelmesinde gecikmeler olduğu için bu gecikmeler öğretmenlerin aşılanmasın da söz konusu olabiliyor.
“Dünyanın hiçbir ülkesinde önce öğretmenler aşılansın ondan sonra okullar açılsın uygulaması yok. Dünyaya baktığımızda; İngiltere, Almanya, Fransa, İspanya gibi ülkelerde öğretmenlerin öncelikli olarak aşılanmadığını biliyoruz. Türkiye’nin aşılamada diğer ülkelerle karşılaştırıldığında oldukça başarılı olduğunu görüyoruz.”
Eğitim Sen’e göre 15 Şubat-4 Nisan arasında 16 sendika üyesi öğretmen, çalışırken Covid-19 kaptığı için hayatını kaybetti. Sendika Başkanı Kurul, “İstatistikler açık ve şeffaf bir biçimde paylaşılmadığı için, 16 sadece bizim tespit edebildiğimiz rakam” diyor.
Bakan Selçuk ise 7 Nisan’da katıldığı bir televizyon programında, bu açıklamaların “resmi bir kurumdan yapılmadığı sürece” dikkate alınmaması gerektiğini söyledi:
“Bu veri ne sağlık kuruluşundan ne bir uzmandan geliyor. Resmi organlardan bu tür bilgi gelmedikçe lütfen kimse dikkate almasın.
“Bir öğretmenimizin kronik rahatsızlığı varsa başından beri okula gelmemesi için süreci zaten işletiyoruz. Millî Eğitim Bakanlığı’nın merkezinde son derece esnek davranıyoruz. O yüzden hassas olmak zorundayız.”
Öğrenci ve öğretmenlere düzenli test uygulaması başlayacak mı?
Bugünkü Bilim Kurulu ve yarınki kabine toplantılarının ardından, okullarda yüz yüze eğitime ara verilip verilmeyeceği de merak edilenler arasında yer alıyor.
Yüze yüze eğitime devam edilecekse, okullarda öğrenci ve öğretmenlere düzenli olarak Covid-19 taraması yapılması gerektiğini savunan görüşler bulunuyor.
Ancak Selçuk’a göre böyle bir uygulamaya geçmek için Sağlık Bakanlığı ve Cumhurbaşkanlığı’nın karar vermesi gerekiyor:
“Sağlık Bakanlığımızın politikaları konusunda elbette beklentilerimiz var ama sağlık konusunda, hekimlerimizle ilgili konularda yorum yapmamız çok doğru değil. Ben nasıl eğitim bilimci olmayan kişilerin yorum yapmaması beklentisi içerisindeysem.
“Şu anda gerekir mi, gerekmez mi? Bilim Kurulu’nun kararı önemli. Bizim aşı konusuyla ilgili sıkıntımız yok. Testler konusunda Türkiye bu konularda gerçekten önü açık bakış açısına sahip. Sağlık Bakanlığı ve Cumhurbaşkanımızın başkanlığıyla bu konularda rahatlıkla karar verileceğini düşünüyorum.”
Hangi sınıf düzeyinde bulaş riski daha yüksek?
Eğitim Sen verilerine göre; 12 Mart-4 Nisan arasında yaklaşık yüzde 45’lik oranla, en çok lise öğrencilerinin pozitif ya da temaslı olduğu görülüyor.
Aynı tarihler arasında pozitif ya da temaslı olan öğretmenlerin ise yaklaşık yüzde 40’lık oranla en çok ilkokullarda görevli öğretmenler olduğu anlaşılıyor.
Bakan Selçuk da 7 Nisan’daki televizyon konuşmasında benzer bir değerlendirmede bulunarak, “Çocukların bulaştırma riski daha düşük görülüyor. Okullardaki çocuklardaki temaslı sayısının oranıyla toplumun genel temaslı oranına baktığımızda, okullardaki oranın kısmi olarak yüzde 20 düşük olduğunu görüyoruz. Bunu özellikle ilkokul, ortaokul için söylüyorum” dedi.
Eğitim Sen ise yüz yüze eğitimin sürdürebilirliği için, bir an önce gerekli sosyal yardımlar sağlanarak 28 günlük tam kapanmaya gidilmesi gerektiğinin altını çiziyor.
Kaynak: BBC Türkçe