Said Ercan, İslâmî kesimin Twitter’ı etkili bir şekilde kullanan isimlerinden biri… Daha çok dijital alan ve sosyal medya üzerine yazan Ercan’ın Twitter’daki takipçi sayısı 1 milyonu geçiyor. Uluslararası Sosyal Medya Derneği’nin (USMED) başkanlığını da yürüten Ercan, siyasi pozisyon itibariyle iktidara eleştirel sözü olmayan bir organik aydın gibi görünüyor.
Said Ercan’ın 9 Şubat’ta Twitter üzerinden paylaştığı bir “zincir”, muhafazakâr gençliği yaygın bir biçimde etkisi altına aldığını söylediği ve “büyük tehlike” olarak nitelediği Kore popu (K-Pop) ile onun önde gelen temsilcisi BTS grubuna dairdi.
Doğrusu ben o zinciri okuyana kadar, adı hariç K-Pop hakkında hiçbir şey bilmiyordum. Daha ilk cümleden, bu müzik türünün ve onun temsil ettiği değerlerin özellikle imam hatipli genç kızları etkisi altına aldığını öğrenince, zincirin tamamını okudum. Şimdi de kısalttığım halini sizin dikkatinize sunuyorum:
“Bir nesil yaratıyorlar”
“Güney Koreli BTS grubu proje bir gruptur. Bu tweet altına bana yüzlerce hakaret gelecek, kimseye laf dedirtmezler, özellikle imam hatipli genç kızlar bu grubu deli gibi seviyor ve toz kondurmuyor, muhtemelen grup üzerinden bazı ikna teknikleri yapıyor olabilirler.
“Grubu dünyaya tanıtan kişi Allen DeGeneres oldu. Amerika’da dünyaca popüler Ellen Show’u sunuyor ve daha önce bir erkekle evlenmiş boşanmış Portia de Rossi ile kadın kadına evlilik yaptı. BTS 7 ay arayla Ellen Show’a 2 kez katıldı bundan sonra dünya tanıdı.
“Grubun üyeleri cinsiyetlerini tanımlarken kendilerini ‘tüm cinsiyetlere eşit mesafede’ olarak tanımlıyorlar. Güney Kore’de son dönemde erkeklerin de makyaj yapması moda haline geldi. Grubun açılımı ARMY (gençlik için tapınılası gençlik temsilcisi) anlamına geliyor.
“Bu etki altındaki çocuklara cevap verilmesini ve hakaret edilmesini doğru bulmuyorum, onlar muhtemelen bir şekilde büyüleniyorlar ve sevgi depoları doluyor. Bilim insanları psikologlar ve imgebilimcilerin bu grubu ve bu grup üzerinden yönetilen projeyi acil çalışmaları gerekiyor!
“Bir nesil yaratıyorlar. Bu çocuklarımızdan 1 kişiyi kaybetme lüksümüz yok, onlar yavrularımız, tehlike büyük!
“Vallahi proje çok büyük. Buradan sesim kime ulaşıyorsa bu kardeşlerimize yardım edelim, bunlar bizim evlatlarımız, kişiliklerini kimliklerini kaybediyorlar. Bana mesaj atanlara ve yorum yazanlara bakın, ne kendi adı var ne resmi var, çocuklarımız elimizden gidiyor. Dur diyecek yok mu?”
K-pop mikrobunun aşısı!
Said Ercan’ın zincirine tepki veren ve benzer uyarılarda bulunan Müslüman kimlikli bazı isimlerin yazdıklarını okuyunca, K-pop’un muhafazakâr gençler üzerindeki yaygın etkisini daha iyi anladım. Onlardan birinin, Hüseyin Hatemi’nin tweet’i (ki Said Ercan da retweet’lemişti) özellikle dikkatimi çekti:
“Çok vahim bir tehlike! İmam hatip kız okullarında duyduğum bazı vakıaları izah edemiyordum. Moon kilisesi mikrobu yanında demek ki Kore kökenli amansız bir mikrop daha yaygınlaşmış. Çok geç olmadan önlenmesi ve aşısının bulunması zorunlu!”
Yeni Şafak gazetesi yazarı İsmail Kılıçaslan da “dostum” dediği Said Ercan’a destek veren bir yazı kaleme aldı (12 Şubat). Kılıçaslan, meselenin yaygınlığını kendi kızının tecrübesi üzerinden şöyle anlatıyordu:
“Said’in linç edildiği gün, birlikte Üsküdar Kitap Fuarı’na gittiğimiz kızım, arkadaşlarının bahçede istop, lastik atlama, basketbol falan oynamak yerine sınıfta kalıp BTS muhabbeti çevirmeyi tercih ettiklerini ve kendisiyle oynayacak bir arkadaş bulamadığı için çok üzüldüğünü anlattığında ‘hay Allah, mesele o kadar ciddi mi yahu?’ diye düşündüm.
“Aynı günün akşamında da bir whatsapp grubunun temel tartışma konusu Kore popu ve BTS olunca ‘bunu yazmak gerekiyor’ dedim kendime.”
Söz “savunma”nın…
K-pop ve BTS hayranlarının Said Ercan’ın Twitter’daki zincirine verdikleri cevapları da okudum. Onların yazdıklarından ve kendi okumalarımdan BTS’nin nasıl bir “felsefesinin” olduğu hakkında da bilgi sahibi oldum. Bireyi yücelten, bireyin etrafına aldırmadan kendini sevmesini ve başarmasını odağa alan, benzerlerine her yerde rastladığımız “modern” bir hayat algısı işte…
BTS hayranları, grubu oluşturan “yedi melek” sayesinde kaybolmuş özgüvenlerini yeniden kazandıklarını, müziklerinin ve şarkı sözlerinin kendilerini iyi hissettirdiklerini yazıyorlar.
Grubun cinsiyetsizliği körüklediği yorumlarına, kadın erkek aşkını anlatan şarkılarının kliplerini yayımlayarak karşı çıkıyorlar, grup üyelerinin makyaj yapmalarını ve vücutlarındaki tüylerin tamamını aldırmalarını kültürlerinin bir parçası olarak yorumluyorlar. Söz “savunma”nın:
“Sizin gibi yüzlercesi yüzünden intihara sürüklendim ben. Onlar ise bana özgüven aşıladı ve kendimi nasıl sevmem gerektiğini öğretti. Sınıfımda, okulumda, çevremde herkes beni hor görürken onlar beni görmeden bana yardım etti. Depresyona girdiğimde de onlar yanımdaydı müzikleriyle.”
“(…) Gençlere sadece kendilerini sevmeyi aşılayan bir gruba etmediğiniz hakaret kalmadı.”
“(…) Adamların kültürü bu, makyaj ve beyaz cilt seviyorlar, bu yüzden tv’ye çıkarken yapıyorlar o kadar.”
“Kendimi seviyorum, kendime güvenim sonsuz, inanırsam ve çalışırsam başaracağımı biliyorum. Bunu bize siz değil, ‘cinsiyetsiz’ dediğiniz insanlar öğretti.”
“Müziklerinde bağımlılık yapan normal olmayan bir şey var!”
İslami kesimin yetişkinleri, gençlerinin tersine BTS’nin özellikle Müslüman ülkeleri ve Müslüman kültürünü bozmak için geliştirilmiş bir proje olduğu hususunda ısrarlı. O kadar ki, Said Ercan, yazdığı zincirden birkaç gün sonra, BTS’nin Grammy ödüllerinde ödül takdim eden ilk Güney Koreli sanatçı olmasını, Time’ın kapağını süslemesini ve Bireşmiş Milletler’de konuşma yapmasını “proje”nin kanıtı olarak sundu:
“Bir proje ancak bu kadar ‘desteklenebilir.’ TIME, BM, İlk Kez Güney Kore’ye Grammy! Bir gecede milyonlarca takipçileri oldu. Küresel bir proje maalesef, müziklerinde bağımlılık yapan normal olmayan bir şey var! Güney Kore en çok misyoner çıkaran 2. Ülke. Hep proje ülkesi oldular!”
Şurası kesin: Seküler ve modern bir eğilim…
İslamcı aydınların uzun bir süredir hoşlarına gitmeyen her gelişmeyi “proje”, “küresel oyun” olarak görme eğiliminde olduklarını biliyoruz. Dolayısıyla çözümü de “aşı”da görüyorlar. Ne var ki, onlar karanlıkta ıslık çalmaya devam ederlerken “sosyal” hükmünü icra etmeye devam ediyor.
Böyle bakabilselerdi, tıpkı deizme kayan Müslüman gençlerde olduğu gibi, tıpkı başörtüsünden vazgeçip seküler bir hayat tarzını benimsemeye başlayan genç kadınlarda olduğu gibi burada da benzer bir seküler eğilimin var olduğunu görebilirlerdi.
Müslüman kimlikli iktidarın, Müslüman kimlikli ebeveynlerin, Müslüman kimlikli aydınların kendilerine sormaları gereken doğru soru şu bence: Onlara yeten, onları mutlu eden kültürel-manevi ortam neden genç muhafazakârlara yetmiyor?
Bir sorunu çözmek için öncelikle soruna dair doğru sorular sormak gerekir. Bu adım her zaman sonuç getirmeyebilir (çünkü doğru sorunun gereklerini yerine getirmek için gerekli kapasiteye sahip olmayabilirsiniz), fakat doğru soruyu sormadan herhangi bir soruna çözüm bulmak da imkânsızdır.