Yair Netanyahu, İsrail’in günleri sayılı 12 yıllık başbakanı Benjamin Netanyahu’nun 29 yaşındaki oğlu.
En son, geçenlerde Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın Gazze tweetinin altına Kürdistan bayrağı koyunca Türkiye’de haber olmuştu.
Evlat olsa sevilmeyecek cinsinden, ama aslında hem fikirleri hem de tarzıyla Türkiye’de benzerleri çok olan bir karakter.
Babasının muhaliflerine “Soros’un köpekleri” diyor; dünyanın bütün popülist aşırı sağcı liderlerinin destekçisi; Türkiye’de Netanyahu’nun da parçası olduğuna inanılan “küresel güçlere”, dünyayı yöneten ve yine bizde Yahudi oldukları düşünülen elitlere falan karşı…
Babasının sosyal ağlardaki en sadık trolü. Sosyal medyada bir sürü vukuatı var.
2018’de “1964’den beri kendilerine Filistinli diyen insan kılığındaki bu canavarlarla barış yapmayacağız” diye yazınca, Facebook hesabını askıya almıştı.
Önceki gün yazdıkları yüzünden Twitter 12 saat, Facebook ve Instagram ise 24 saat hesabını askıya aldı.
Aslında yaptığına iyi bir evlat olarak babasının koltuğunu korumaya çalışmak denebilir.
Koalisyonun ikinci büyük ortağı, babasının eski dava arkadaşlarının kurduğu aşırı sağcı Yamina’nın, koalisyon hükümetine güven oyu vermekte tereddüt yaşayan milletvekili Nir Orbach’ın evinin adresini yayınladı ve halkı evin önündeki protestoya çağırdı.
Orbach’ın oyu kritik. Çünkü sekiz parti bir araya gelince, 120 sandalyeli Knesset’te hükümet kurmak için gereken 61’in bir üstü olan 62’yi anca bulan ittifakta rakamlar bıçak sırtı.
O yüzden günlerdir Yamina’nın iki milletvekili Orbach ile (Netanyahu’nun eski adalet bakanı olan, Filistinlilerle ilgili ırkçı fikirleriyle tanınan) Ayelet Shaked’in evlerinin önünde, Likud ve diğer aşırı sağ partilerin taraftarları gösteriler düzenliyor.
İki ‘yerli ve milli’ milletvekili, solcuları ve Arapları iktidara taşıyacak bu ‘ihanet’ projesine destek vermemeye çağrılıyor.
Bizzat Netanyahu da Twitter hesabından bu çağrılara katıldı. “Sağ seçmenlerin oylarıyla seçilen bütün milletvekilleri bu tehlikeli solcu hükümete karşı çıkmalı” diye yazdı.
Koalisyona karşı edilen sözler fazla tanıdık.
Ülkenin bekasını tehlikede görenler, bayrak, Sinagog, Tevrat, Holokost vb elde ne varsa bu koalisyonu engellemek için kullanıyor.
Hesabı askıya alınan Yair, babasından daha açık sözlü: “Facebook’taki Bolşevikler beni 24 saat blokladı. Big Tech, derin devlet ve sözde adalet sistemi yeni hükümetteki kuklalarıyla birlikte İsrail’i çok karanlık bir döneme doğru sürüklüyor. Umarım sonu Gulaglarda bitmez.”
Aslında sekiz partili koalisyon gerçekten de İsrailli bir sağcının tüylerini diken diken edecek cinsten.
Koalisyonun 17 milletvekiliyle büyük ortağı olan, eski televizyoncu Yair Lapid tarafından 2012’de kurulan liberal Yesh Atid (Gelecek Var), ülkenin kurucu partisi İsrail İşçi Partisi, Filistin meselesinde en barış yanlısı grupların toplandığı Meretz, iki devletli çözümü savunuyor.
Diğer partiler Netanyahu’nun ya eski arkadaşları ya da eski müttefikleri. Eski Sovyet cumhuriyetlerinden göç eden Yahudilerin destek verdiği Evimiz İsrail partisinin lideri Avigdor Lieberman, Netanyahu hükümetinin Türkiye’de de kötü şöhretli şahin savunma bakanıydı. Mavi Beyaz İttifakı’nın lideri Benny Gantz de yine Netanyahu’nun eski savunma bakanıydı. Yeni Umut partisinin lideri Gideon Saar, Likud’dan ayrılmış yine eski bir bakan.
Ama Netanyahu ve partisini esas hayal kırıklığına uğratan, koalisyonu mümkün kılan Yamina’nın desteği.
Yamina’nın lideri, ittifakın ilk başbakanı olacak olan 49 yaşındaki işadamı Naftali Bennett, sadece Netanyahu hükümetinin eski eğitim bakanı değildi; Netanyahu’nun çok yakın yardımcılarından biriydi. O kadar yakınlardı ki, Bennett oğullarından birine Netanyahu’nun 1979’da bir kurtarma operasyonunda ölen kardeşinin adını vermişti.
Netanyahu’yu yerleşimler ve Gazze’de savaş konusunda yeterli bulmayan, Amerika orijinli işadamı Bennett, şimdi solcularla, liberallerle ve en fenası da Filistinlilerle elele, Netanyahu’nun yerine başbakan olacak.
İşte esas dananın kuyruğunun koptuğu, tüyleri diken diken eden nokta da burası.
Her ne kadar Meretz ve İşçi Partisi solcu ve Filistin dostu olsa da, en azından Yahudiler.
Ama İsrail kurulduğundan bu yana ilk kez bir Arap partisi iktidara ortak oluyor.
Birleşik Arap Listesi (RA’AM) dört sandalyeyle ittifakın kilit partisi. Liderleri, 46 yaşındaki dişçi Mansur Abbas da İsrail siyasetinin yeni oyun kurucusu.
Ama RA’AM sadece İsrail vatandaşı Filistinli Arapların partisi değil, aynı zamanda İslamcı bir Arap partisi.
RA’AM aslında 50 yıldır İsrail’de faaliyet gösteren İslami Hareket’in ya da diğer adıyla Filistin 1948 İslami Hareketi’nin partisi.
İslami Hareket’in, tıpkı Hamas gibi, kökleri Müslüman Kardeşler’e dayanıyor.
Manda yönetimindeki Filistin’de başlayan Müslüman Kardeşler çizgisindeki hareket, 1971’de Hasan El Benna’yı ve Müslüman Kardeşler’i kendisine örnek alan Abdullah Nimar Derviş tarafından kuruldu.
Hareketin, diğer Müslüman Kardeşler yapılanmaları gibi, iki yüzü vardı.
Legal yüzde eğitim, yardım çalışmaları yapan vakıflar ve dernekler varken, bir de gizli amaçlar için çalışan paralel bir yapılanma mevcuttu. Derviş’in kurduğu Usrat El Cihad adlı bu yapılanmanın amacı İslami bir Filistin devleti kurmaktı ve bunun yöntemlerinden biri de silahlı mücadeleydi.
Ancak grup, İsrailli yerleşimcilerin kibbutz’larına, kamu binalarına ölümcül olmayan saldırılar düzenledi; öldürme ve yaralama olaylarına karışmadı.
Ama bu şiddet içerikli faaliyetler yüzünden, İslami Hareket’in pek çok ismiyle birlikte kurucusu Abdullah Nimar Derviş de 1981’de tutuklandı. Ancak 1985 yılında bir esir takası anlaşmasıyla hapisten çıktı.
Ama hapiste geçen dört yılda Derviş’in siyasi fikirleri epey değişmişti.
İsrail’e karşı silahlı mücadelenin İsrail’in askeri gücü nedeniyle beyhude olduğuna, mücadelenin siyasi ve legal alanda yapılmasına karar vermişti.
Hareket önce İsrail’deki küçük Arap şehirlerinde seçimlere girerek belediyeler kazandı, gazete çıkarmaya başladı.
1989 yılında, Arap nüfusu ağırlıklı olan İsrail şehri Umm el Fahm’da belediye seçimlerini yüzde 70 oyla İslami Hareket’in adayı Raid Salah kazandı. Türkiye’de de tanınan Salah, üst üste bu şehirde belediye başkanlığı yaptı.
Derviş’in silahsız mücadele fikirleri de gelişmeye devam ettikçe, Raid Salah’ın da liderlerinden olduğu İslami Hareket’in kuzey kanadı ile güney kanadı arasında makas açılmaya başladı.
1994 yılında Derviş, hareketin kuzey kanadına rağmen Oslo Barış Görüşmeleri’ne destek verdi.
1996’da hareketin yine iki kanadını karşı karşıya getiren bir kararla Derviş, Knesset seçimlerine katılmaya karar verdi. Bu, İsrail devletinin meşruiyeti tanımak anlamına gelir eleştirilerine rağmen, hareketin adayları Arap ittifakı içinde seçimlerde yarıştılar.
İslami Hareket açılımlar yaparken, bir taraftan da İsrail devletinin teröre destek suçlamalarıyla mücadele ediyordu.
Hareketin bazı mensuplarının katıldığı şiddet olayları ve Hamas’la yakın ilişkiler yüzünden, sık sık terör destekçiliği suçlamalarına uğradılar, adli soruşturmalar geçirdiler, kurumları kapatıldı.
Hareketi’nin en radikal çıkışı 2007’de geldi. 2007’de İran Cumhurbaşkanı Ahmedinejad’ın Yahudi Soykırımı’nı inkar eden sözlerini, İslami Hareket’in lideri Abdullah Nimar Derviş kınadı ve antisemitizmin İslamın ruhuna aykırı olduğunu söyledi.
Derviş, sadece İsrail konusunda değil, İslami konularda da daha modern fikirleri savundu. Vefat eden kardeşinin organlarının bağışlanmasına izin verdi.
2007’de İsrail Cumhurbaşkanı Şimon Peres, İsrail’in Arap köyü Kfar Kasem’de 1956’da meydana gelen ve İsrailli sınır polislerinin köyden 47 kişiyi öldürdüğü katliamla ilgili özür dilemek üzere, Kurban Bayramı’nda Kfar Kasem’a gitti. Peres’i köyde ağırlayan Abdullah Nimar Derviş, her iki tarafın dini liderlerini, İsrailliler ve Filistinliler arasında barış köprüleri kurmaya çağırdı.
2006’dan itibaren hareketin mensupları Arap blokları içinde seçimlere girip Knesset’e girdi. İbrahim Sarsur, 2006’dan 2015’e kadar Knesset’te hareketi temsil etti.
2015’de Netanyahu hükümeti, Hamas ve Müslüman Kardeşler ile ilişkileri nedeniyle İslami Hareket’in kuzey kanadını yasadışı ilan etti. Hareketin bazı şiddet olaylarına karıştığı, Hamas’a yardım ettiği iddia edildi.
Arap blokundan ayrılıp tek başına seçimlere giren İslami Hareket’in partisi RA’AM, son seçim sonuçlarında anahtar parti pozisyonuna ulaştı.
Daha iki hafta önce Gazze’de 62’si çocuk yüzlerce insanı öldürmüş İsrail devletinin yönetiminde, eğer son anda bir kriz çıkmazsa, Filistinli İslamcı siyasetçiler de yer alacak.
Anlaması kolay olmayan, tarihi bir olayla karşı karşıyayız.
Mansur Abbas, Hamas ya da Hizbullah’la savaşa engel olur musunuz sorusuna, “önceliğimiz İsrail’in güvenliğidir” diye cevap verdi.
Onunla ittifak protokolünü imzalayan Bennett de zamanında “terör destekçisi” dediği için Mansur Abbas’tan televizyonda özür diledi.
RA’AM partisiyle ittifak yüzünden koalisyondaki sağ ve aşırı sağ partiler yerden yere vuruluyor, teröristlerle işbirliğiyle suçlanıyor.
Ama sadece İsrail sağı değil, HAMAS da durumdan rahatsız. Dün yaptıkları açıklamada Mansur Abbas’ın Filistinlileri değil sadece kendisini temsil ettiğini söylediler.
Her tarafı “bunu bir yerden hatırlıyorum” dedirten bir hikaye bu.
O yüzden bu koalisyonu herkes kendi ülkesinin bir araya gelmezlerine benzetiyor.
Türkiye’de CHP-İYİ Parti-HDP-Gelecek-DEVA-SP’nin hep birlikte kuracağı bir koalisyona, ya da CHP-MHP ve HDP’nin 2015’de kuramadığı koalisyona benzetildi.
New York Times ise, Cumhuriyetçilerin senato lideri Mitch McConnell’in Trump’a ihanet edip Alexandria Ocasio-Cortez ile birlikte hükümet kurmasına benzetmiş.
Ama günün sonunda karşımızda, insanların birlikte yaşamak için ne kadar esneyebileceği, kendine bakıp muhasebe yapmanın zorluğu, şahinler ve pragmatikleri arasında bitmeyen çekişmeler, demokratik işbirliğinin zorluğu ve mümkünlüğü hakkında evrensel bir hikaye var.
Ne kadar başarılı olacağını merakla izleyeceğiz.
Orada olacaklar “Kimler kimlerle beraber”i bir suçlamadan çıkarıp, bir fırsata çevirebilir.