2000’li yıllarda doğanlar da canavarla tanışmış oldular. Onların da bir canavarı var artık. Arada unutsak da bir daha gelmeyeceğini düşünsek de, bir şekilde çıkıyor karşımıza o hatırlamak istemediğimiz çizimler. Memleketin semalarında yükselmeye başladı yine enflasyon canavarı.
Şimdilerde yine ejderha şeklinde sıkça karşıma çıkan ‘enflasyon canavarı’ çizimlerini gördükçe geçmişte kaldığını düşündüğüm tatsız hatıralar canlanıyor zihnimde. Az çektirmemişti memlekete bu sevimli-sevimsiz temsili enflasyon çizimleri.
Enflasyon canavarı ile ilk tanışmam 70’li yılların ortalarına doğru oldu. Rahmetli dedem, “Eskiden beş kilo çay satınca bir çuval un alıyorduk, şimdi yarım çuval bile alamıyoruz” diye yakınırdı. Tek geçim kaynağı çay olduğu için her aldığı temel gıda maddelerini sattığı çaya göre belirlerdi.
Kamyonculuk yapan babam ise sürekli artan mazot ve yedek parça fiyatlarından yakınırdı. O sıralar eve giren gazetelerde görmüştüm bu sırtı tırtıklı ejderhaya benzetilen ‘enflasyon canavarı’ çizimlerini. İşin ilginci bu canavar bazı gazetelerde hayli sevimli bir görüntü verirken, bazılarında önüne çıkan her şeyi yutabilecek bir ürkütücülükte çiziliyordu. Yıllar sonra gazetecilik okurken anlamıştım bunun nedenini. İktidara yakın gazeteler, enflasyona kayıtsız kalmamakla birlikte ‘canavarı’ mümkün olduğunca sevimli çiziyorlardı. Şimdilerde ise, bırakın canavarı sayfalarına buyur etmeyi, yüzde 15 oranındaki elektrik zammını bile “Türkiye en ucuz elektrik kullanan ülkelerden biri” şeklinde duyuran bir iktidar medyamız var çok şükür!
80’li yılların başında darbeyle birlikte canavar çizimleri emirle gazetelerden kalksa da kendisi memleketteki mesaisine devam etti. Canavara karşı parasını korumak isteyen ahali evini barkını satarak yüksek faiz veren bankerlerin ofislerine koştu. Kurulan bu saadet zinciri sonucunda paralar tümden gitse de asıl sorumlusu olan enflasyon canavarından pek söz eden olmadı.
Darbe sonrası yapılan ilk sivil seçimlerde darbecilerin desteklemediği Turgut Özal’ı iktidara taşıyan en önemli etken ‘enflasyon canavarı’ olmuştu. Özal, 1980 yılında hazırlanan 24 Ocak kararlarının mimarıydı. Serbest piyasa ekonomisini savunmakla birlikte enflasyonu da düşüreceğini halka iyi anlattı. Özal, söylediği gibi enflasyon canavarını yok edemese de uyguladığı ekonomi politikalarıyla ülkeyi dışa açtı. 80’li yılları serbest piyasa ekonomisi ile ‘enflasyon canavarının’ el ele halay çekmesiyle geçirdik. Canavar artık geniş kitleleri rahatsız etmiyordu.
Enflasyon canavarına rakip, Van gölü canavarı
90’lı yıllarda ‘enflasyon canavarına’ sıkı bir rakip çıktı, Van Gölü canavarı. Enflasyon canavarını artık kanıksamış olan ve onunla yaşamaya alışmış olan ahali Van Gölü’nde ortaya çıkan canavara büyük teveccüh gösterdi. Bu ilgi zaman içinde o kadar büyüdü ki, gazetelerin ana sayfalarında çizilen Van Gölü canavarı resimlerinin yanında ‘enflasyon canavarının’ çizimleri çok güdük kaldı. Van Gölü’nde görüldüğü ve balıkçıları yuttuğu iddia edilen canavarın ünü zamanla ülke sırlarının dışına çıktı. Uluslararası haber ajansları, televizyonlar, aylarca Van’da karargâh kurarak canavarın görüntüsünü çekmeye çalıştı. Ortada somut bir şey yoktu, canavar tarafından yutulan balıkçılar hiç ortaya çıkmadı. Hikâyesi yeterdi…
İki canavarın ortasında kalmış memlekette özel bankalardan bazıları yüksek faizlerle halktan para toplamaya başladı. Van Gölü canavarı bir daha hiç ortaya çıkmasa da ‘enflasyon canavarı’ büyümeye devam etti. 10 yılın sonuna Van Gölü canavarı değil ama özel bankalar halkın parasını yutmuştu.
“Enflasyon canavarı” çizimlerinin ana sayfalardan düşmediği, iyice palazlandığı 2002 yılında AK Parti iktidara geldi. İktidara gelirken AK Parti’nin en büyük iddiası enflasyonu tekli rakamlara indirmekti. Bunda da başarılı olunca, canavar resimlerini gazete sayfalarında görmez olduk. Geçmişte yaşanan tatsız hatıralar misali unutmak istediğimiz bu çizimler 2018 yılında yeniden karşımıza çıkmaya başladı. Enflasyonun yükselişi ile birlikte canavar çizimleri de çoğaldı, çeşitlendi. Enflasyon canavarına bu defa banker haberleri değil, kamu bankalarının geri dönmeyen kredilerle boşaltıldığı haberleri eşlik ediyordu.
Ekonomistler gerçek enflasyonun açıklananın çok üstünde olduğunu söylüyor. Bunun doğruluğunu ya da yanlışlığını gösterebilecek bir ekonomi bilgisine sahip değilim. Fakat çarşıya pazara giden, fatura ödeyen biri olarak enflasyonun açıklananın çok daha üstünde olduğunu anlamak için ekonomi bilgisine sahip olmak gerekmiyor.
Yazıyı bana ilginç gelen bir tevafukla bitireyim: İktidar medyasının köpürttüğü, ahalinin bir kısmının da anlayamadığım bir şekilde inandığı “Almanya bizi kıskanıyor” söylemi gerçek oldu. Bu yazıyı yazmak için fotoğraf aradığım sırada Almanya’da enflasyonun sıfırın altına düştüğünü gördüm. Bir canavarı bile olmayan halka üzülmedim desem yalan olur. Şimdi Almanya bizi kıskanmasın da ne yapsın?