Dün (11 Eylül) Maltepe’de gerçekleşen “Büyük Direniş Mitingi”ni Serbestiyet için takip ettim.
Yapılıp yapılmayacağı, kaç kişinin katılacağı, katılanlara nasıl bir şart koşulacağı, mitingde neler söyleneceği gibi konular bir süredir merak konusuydu.
Covid-19 pandemisinin “küresel bir oyun” olduğunu düşünen ve bu pandemiye “Plandemi” ismini koyan bu grup daha önce İstanbul Üsküdar’daki Abbara Kahve’de bir mini miting düzenlemişti.
Fakat gerçek anlamda bir miting düzenlemeleri bir süredir sağlık ve pandemi koşulları gerekçesiyle erteleniyordu.
En son Maltepe Kaymakamlığı’nın izin vermeyip, İstanbul Valiliği’nin izin vermesi ile miting kesinleşmiş oldu.
Miting için sosyal medyada yoğun bir çağrı kampanyası yürütüldü. Başta İslamcı camiada yakından tanınan Akit gazetesi yazarı Abdurrahman Dilipak, Sakarya Üniversitesi’nde görevli Prof. Dr. Ebubekir Sofuoğlu gibi isimler de bu etkinliğe katılacaklarını duyurarak insanları davet etti.
Maltepe sahilinde bulunan miting alanına etkinliğin gerçekleşeceği zamana (15.00) yarım saat kala ulaştım. İlk gittiğimde meydanda bin kişi ya var ya yoktu.
Meydana giriş yapılan kontrol noktalarında sadece üst araması yapılıyor; daha önceden sosyal medyada döndüğü gibi HES kodu, PCR testi ya da aşı kartı kontrolü yapılmıyordu.
Miting başlamadan önce meydanda çalınan şarkı tercihleri de ilginçti. “Vatanına göz dikeni ez oğlum” da çalıyordu, “Oy yiğidim oy civanım” da, “Bütün dünya buna inansa, birlik olsa, uzasak sonsuza” da…
Pandemi ve aşı karşıtlığının “Vatan”, “Millet” edebiyatı üzerinden yapılması da ayrıca ilgimi çekti. Gelen kişilerin çoğu bayrak sallıyor ya da vücuduna bayrak sarıyordu. Konuştuğum bazı katılımcılara göre bu pandemi, “Türkiye’ye yönelik bir operasyon” idi ve ya cesaret ya esaret demek zorundalardı.
Covid-19’un Türkiye’ye yönelik bir operasyon olduğuna öylesine inanılmıştı ki; meydandaki organizasyon eksikliği sebebiyle arka taraflara sesin gelmediği yönündeki eleştirilere programın sunucusu “Bizim neden sesimiz az çıkıyor biliyor musunuz? Londra yüzünden, küreselciler yüzünden. Bizim sesimizi kısmak istiyorlar. O yüzden bizim buraya büyük hopörlörler getirmemize izin vermediler” şeklinde bir cevap verdi ve bu cevap meydanda coşkuyla karşılandı.
Çift kat maskemi takarak gittiğim etkinlikte maske taktığım için “Plandemi” taraftarlarından linç yemekten korkmama rağmen, meydandaki bir grup insanın da maske takıyor olması içimi rahatlattı.
Kabaca bir oranlama ile meydandakilerin %70’i maskesiz, %30’u ise maskeliydi.
Bu da aslında mitinge gelenlerin Covid-19 hakkında bir kafa karışıklığı yaşadığını gösteriyordu. Zira konuşma yapmak için sahneye çıkan Sema Maraşlı, aslında böyle bir salgının olmadığını, insanların yaşadığı hastalığın bir çeşit panik atak olduğunu, insanların korkutulması neticesinde bunun meydana geldiğini söyledi. Başka bir konuşmacıya göre ise virüs vardı ama laboratuvarda üretilmişti. Bazıları ise böyle bir virüsün hiç olmadığını savundu.
Meydanda toplanan kişilerin hedefinde Sağlık Bakanı Fahrettin Koca vardı. Onlara göre Koca sağlık değil “salgın” bakanıydı ve “küreselcilerin uşağı” olmuştu. “Koca istifa” sloganı da en çok atılan sloganlardan biriydi. Daha sonraki en popüler slogan ise “Aşıya karşı direneceğiz” oldu.
Bir başka hedef alınan grup ise pandemi tedbirlerini uygulayan ve uygulanması gerektiğini savunan doktorlardı.
Etkinlik saati geldiğinde meydandaki kalabalık arttı. Ve “Plandemi” kavramının mucidi ekip de sahneye çıktı.
Yarım saat gecikmeyle başlayan mitinge benim gözlemlediğim kadarıyla yaklaşık 10 bin kişi katıldı.
Katılımcı profili arasında çarşaflı kadınlar, cübbeli erkekler de vardı; mini etek giyen kadınlar ile ‘yırtık bluejean’ giyen erkekler de.
Çok farklı kesimlerden insanları birleştiren, pandemi ve aşı karşıtlığı olmuş oldu.
Mitinge şehitler için gerçekleştirilen bir dakikalık saygı duruşu ve ardından İstiklal Marşı’nın okunması ile başlanıldı. Devamında ise sunucunun okuması ve katılımcıların tekrarlanması ile İstiklal Marşı’nın bir kısmı tekrar okundu.
İlk konuşmayı Abdurrahman Dilipak yaptı. Dilipak’ın konuşmasında Marx’ın “Dünyanın bütün işçileri birleşin” sözüne atıfla söylediği “Dünyanın bütün onurlu insanları birleşin” cümlesi meydanda en çok alkışı alan söz oldu.
Dilipak’ın ayrıca Nazım Hikmet’e ait “Yaşamak bir ağaç gibi tek ve hür ve bir orman gibi kardeşçesine” dizesini de (atıf yapmasa da) okuması dikkat çekiciydi.
Dilipak kendisinden sonraki konuşmacılara göre daha “yumuşak” ve “yapıcı” bir konuşma yaptı.
İktidarın camilerde ibadeti yasaklayıp kongre, miting yapmasındaki çelişkiye vurgu yaptı, pandemi yasaklarını uygulayan ve savunan hiçbir siyasetçiye oy vermeyeceklerini söyledi.
Yaşananları “egemenlerin siber köleliği” olarak nitelendiren Dilipak, buna karşı savaşacaklarını da söyledi.
Dilipak konuşmasında ayrıca, “DSÖ’nün Türkiye ofisinin kapatılması” gibi bir dizi somut talepte de bulundu.
Abdurrahman Dilipak’tan sonra sahneye gelen konuşmacılar ise çok daha sert açıklamalarda bulundu.
Örneğin kendisini pandemi karşıtı aktivisti olarak tanımlayan Erkan Cinbir’in “Bir ordu kurup bunlarla beraber savaşmak için elimizden geleni yapmamız lazım. Bizleri yalnız bırakmayın ki, bunlardan hesap sormadan kanımız kurumasın” sözü meydanda büyük alkış aldı.
Diğer davetlilerin konuşmalarının ardından ise miting sona erdi.
Tüm dünyada pandemi yasaklarına karşı protesto gösterileri ve mitingler düzenleniyor.
Fakat Türkiye’den farklı olarak bu protestoları düzenleyen gruplar liberal, sol gruplar.
Türkiye’de ise iktidardaki AK Parti’nin tabanındaki İslamcıların öncülüğünde böyle bir miting düzenlenmiş olması dikkat çekici olduğu kadar geleceğe yönelik mesajlar vermesi açısından da önemli.