İYİ Parti Genel Başkanı Meral Akşener, Halk TV’de Suat Toktaş’ın sorularını cevaplandırdı.
Akşener’in açıklamalarından öne çıkanlar şu şekilde:
“Merkez Bankası başkanlarını, büyük ekonomist sayın Erdoğan’ın ‘faiz sebep, enflasyon sonuç’ tezini ispatlamak üzere o sandalyeye oturttukları için, bu faizin indirilmesi kanaatimiz vardı. Dolarla euro ile aldığınız her şey zamlanacak. Enflasyonu kaldıracak havaya. Bunun hiçbir anlamı yok.
Ben gezilerimde şunu gördüm; ‘sigortalı çalışıyorum’ diyen herkes ağırlıklı olarak asgari ücrette çalışıyor. Yüzde 70 civarında bir asgari ücret cenneti olmuş Türkiye. Asgari ücret ortalama ücret olmuş. Korkunç bir şey bu.”
“Erdoğan iş başında olduğu sürece herkes terörist olmayı tadacak”
“Bu ülkede Sayın Erdoğan, bu sistemle iş başında kaldığı süre içerisinde her ölümlü, her canlı, herkes bir defa terörist olmayı tadacaktır.
Geçmişte üreticiler terörist oldu. Bugün zincir market sahipleri terörist olmuş oldu. Yarın kim olacak? Tüketici olacak. ‘Bu kadar da çok tüketmeyin’ denilerek terörist damgası yiyebilirsiniz. Bu, kendi beceriksizliğinizi birilerine fatura etmeniz demektir. Ama bu defa vatandaş bunu yemiyor. Yemeyecek. Çünkü çare olmuyor.”
“Zincir marketlerin kağıda kaleme kadar satmasını sağlayan bugünkü iktidar“
“Murat bey (Murat Ülker) açıklama yapmış. Çimento birliği yöneticisi bir şahıs ‘fabrikalarımızı devretmeye hazırız’ diyor. Müteahhitler grev yapıyor. Zincir marketlerin kağıda kaleme kadar satmasını sağlayan bugünkü iktidar.
Ürün sayısını niye çoğalttı? Çünkü enflasyonun hesaplandığı ürünlerin kârını minimumda tutturdular bu marketlere. Sonra da ‘Al sen bunu da sat, bunu da sat, kârını düzenle’ dendi.
Gelinen noktada Murat (Ülker) beyin de açıkladığı yüzde 1, BİM’in açıkladığı da 1,2 kâr oranı. ‘Acaba ben nerede hata yaptım’ demek yerine, siz suçlusunuz.”
“İkinci bir Erdoğan seçmeyeceğiz”
“Kasım 2022’de seçim var deniliyor. Muhtemelen öngörüler doğru olabilir. Ben sayın Erdoğan ve arkadaşlarının gerçeklik duygularını kaybettiklerini, seçmen ile olan irtibat konusunda da son derece uzak olduklarını, paralel bir evrende yaşadıkları için nasıl bir davranış biçiminde olabileceklerini öngöremiyorum. İster zamanında, ister önce, bu sistemde onların seçim kazanması mümkün değil.
Ben 24 Haziran’da adaydım. Orada bir tecrübem oldu. Millet İttifakı’nın 3 bileşeninin birer adayı vardı. Bu adaylık süresi içinde ikinci tura kalanı destekleyeceğimizi ilan ettik ama birinci turda geçebilecek gibi bir psikoloji oluştu.
Bir baktık ki Tayyip bey ile değil, birbirimizle rekabet ediyor olduk. Bunu sağlıklı bulmadığımı ifade ettim. Benim o tecrübeden kaynaklı bir kanaatim.
31 Mart’ta Kılıçdaroğlu ve ben vardım. Bu masanın etrafında Saadet Partisi, Demokrat Parti var. Yeni kurulan DEVA ve Gelecek Partileri var. Başka partiler de var. Bu masada kim olacak, ne yapılacak onu ben bilmiyorum.
Sonuçta bir masa kurulacak. Bu masada tek aday gidilmesinin faydalı olacağını söyleyen Meral Akşener, bunu bir hüküm cümlesi olarak ortaya koymuyor. O tecrübeden dayalı bir fikir. Bir hata yapılıyor.
Cumhur İtttifakı’nın adayı sayın Erdoğan. Sayın Erdoğan, seçildiği takdirde cumhurbaşkanlığı hükümet sistemi devam edecek.
Sonsuz imkanları olan bu sistemde başkan olan bir Sayın Erdoğan kazanacak. Cumhur İttifakı’nın adayının hedeflediği bu. Bizim ikili bir sistemimiz var. Biri Cumhurbaşkanını seçeceğiz. O Cumhurbaşkanı parlamenter sisteme geçişin taşlarını döşeyecek.
Bu masanın etrafında toplananlar, o seçilen kişi cumhurbaşkanı olacak. Mümkün olan en kısa sürede parlamenter sisteme geçişin yolunu döşeyecek ve o cumhurbaşkanı olarak kalacak.
Seçimi kazandık, parlamenter sisteme geçtik, o cumhurbaşkanı Türkiye’yi birleştiren, herkesin cumhurbaşkanı, partili değil, Almanya cumhurbaşkanı gibi sembolik bir konumda kalacak.
Yanlış anlaşılan şey şu; biz Sayın Erdoğan’ın yerine ikinci bir Erdoğan seçmeyeceğiz Kazanmanız ve parlamenter sisteme geçmemiz gerekiyor.
Parlamento seçiminde de başbakan seçilecek. Parlamenter sistemden yana olan partilerin tamamıyla iş birliği içinde bir rekabet yapıyoruz. Ondan sonra rakip olacağız.”
“Cumhurbaşkanı adayı değilim”
“Ben Sayın Kılıçdaroğlu’nun cumhurbaşkanı ile ilgili yaptığı tarife yüzde yüz katılıyorum. Ben aday değilim. Ben cumhurbaşkanı adayı değilim. Bunu net bir şekilde söylüyorum. Kendi adıma bunu söylüyorum. Ama kim aday olacak kısmında seçilecek, kazanacak bir adayla ve cumhurbaşkanlığını devam ettirecek bir adayla gideceğiz.”
“Ben başbakanlığa adayım”
“Ben başbakanlığa adayım. Ben MHP’nin genel başkanlığına aday olduğumda her konuşmamda ‘Ben başbakan olacağım’ demiştim. Ben tutarlı bir insanım. Başbakan olmak gibi… Başbakanlığa talibim. Başbakanlık seçimi için elbette iddialıyım.
Bu konuyu Sayın Kılıçdaroğlu ile hiç konuşmadık. Bu benim şahsi kararım. Ben bunu kimseyle müzakere etmiş değilim. Sadece partide arkadaşlarım biliyor.
Mesele Tayyip bey düşmanlığı değil. Tayyip bey yerine kimi oturtursanız oturtun, öyle bir güçle yoldan çıkar. Bu sistem yanlış. Türkiye bunu gördü. Biz haklı çıktık. Biz bu sistemi değiştirmek mecburiyeti ile karşı karşıyayız.
Bu sistemin değişmesine engel olacak, Türkiye’nin önüne tıkama yapmayacağım demiştim. Ben cumhurbaşkanı adayı değilim ama cumhurbaşkanlığı makamını seçimle almak zorundayız.
Diyelim ki adayımızı seçtik. Siz o yetkileri sonsuz kullanamayacaksınız. Siz cumhurbaşkanı olacaksınız, tekrar sizi seçime götürmeyeceğiz, orada kalacaksınız. Ondan sonra parlamenter sisteme geçişi sağlayacaksınız.
Geçmiş cumhurbaşkanlarımız gibi saygın, daha sembolik, Türkiye’nin birliğinin, bütünlüğünün sembolü, bir siyasi partinin başı, genel başkanı değil bir konumda olacaksınız.
Sayın Kılıçdaroğlu’nun vasıflarını tarif ettiği bu şahıs belli değil ama o vasıfların hepsine katılıyorum.”
“Kılıçdaroğlu da başbakanlığa aday olursa?”
“Kılıçdaroğlu da ‘Başbakanlığa adayım’ derse ne olacak?” sorusuna, “Ne güzel işte, rekabet ederiz” yanıtını veren Akşener, “Cumhur İttifakı ile Millet İttifakı’nın farkını anlatmak gerektiğini gözlemledim” dedi.
“Cumhurbaşkanlığı sembolik olacağı için mi oraya talip değilsiniz?” sorusuna Akşener, “Sembolik da olsa çok şerefli görevler. Ben aday değilim. Seçimin alınması, bu sistemin değişmesi konusunda inanılmaz kararlıyım” yanıtını verdi.
Nasıl bir cumhurbaşkanı adayı?
“Bu geçişi sağlayacak, aklı başında bir insan olacak, egosu yüksek olmayacak, devleti bilecek, Türkiye’yi tanıyacak, kutuplaştırma yoluna gitmeyecek. Genç veya yaşlı fark etmez. Ben 40 yaşında İçişleri Bakanı oldum. Hukuki hata yapmadan ayrılan, hakkında fezleke olmayan bir İçişleri Bakanıyım.”
“İmralı ya da Kandil’i muhatap kabul etmiyoruz”
“Sayın Kılıçdaroğlu bu konuyu ilk defa söylemiyor. Sayın Kılıçdaroğlu hem HDP’yi başat aktör olarak koydu hem de TBMM’yi merkeze koydu, adres gösterdi. 2009-2010 arasında Sayın Cemil Çiçek’in başkanlığı döneminde mecliste bir anayasa değişikliği söz konusu oldu. Bütün siyasi partiler eşit olarak oraya milletvekili verdiler. Bizim grup başkanvekilimiz Müsavat Dervişoğlu’nun açıklamasına da elbette katılıyorum.
Sayın Sezai Temelli çıkıp dedi ki, ‘Biz başat aktör değiliz, muhatap İmralı’dır.’ Ondan sonraki fasılda HDP’nin yöneticileri ‘HDP’nin aktörlüğü’ konusunu kabul ettiler, İmralı’yı da meşru muhatap olarak ortaya koydular. Sayın Kılıçdaroğlu da‘İmralı-Kandil muhatap değildir’ dedi. Ne çıktı ortaya?
Sayın Kılıçdaroğlu başından itibaren buralara HDP’nin mesafe koymasını söyledi bugüne kadar. Biz de böyle bakılması gerektiğini söyledik. Bir şey çıktı ortaya, İmralı’nın mektubunu okutan bir Cumhur İttifakı, Abdullah Öcalan’ın kardeşini TRT’ye seçim alabilmek için çıkaran bir Cumhur İttifakı…
Bahçeli’nin ‘bebek katili’ dediği Apo’ya ‘Öcalan’ın mektubuna değer verin’ dediği bir süreçte ortaya çıkan resim şu; İmralı’yı Millet İttifakı’nın bugünkü iki bileşeni olarak biz İmralı ya da Kandil’i muhatap kabul etmiyoruz.”
“Bahçeli ve Erdoğan, İmralı ve Kandil ile aralarına mesafe koysunlar”
“Cumhur İttifakı’nın 2 bileşeni ve HDP’nin yöneticileri de İmralı’yı yarın Kandil de dahil olmak üzere muhatap kabul ediyor. Abdullah Öcalan’ı muhatap kabul edilen bir sistem çıktı ortaya. Buradan Bahçeli ve Erdoğan’a bir tavsiyede bulunmak istiyorum. İmralı ve Kandil ile aralarına mesafe koysunlar.”