Derik’in Kale Mahallesinde bulunan Surp Kevork Kilisesi, kilise kayıtlarına göre 1650 yılında inşa edildi. 1915 yılındaki Ermeni tehcirinden sonra Devlet Hazinesi’ne devredilen bina, yıllarca değişik amaçlarla kullandı. İlçedeki Ermenilerin sayısının artması üzerine 1957 yılında kilise Ermeni Cemaatine satıldı. 2004 yılında restore edilen kilise Başpiskopos Aram Ateşyan tarafından kutsanıp yeniden ibadete açıldı. Ancak sadece iki Ermeni’nin yaşadığı ilçede kilise de cemaatsiz kaldı. Kiliseye yıllarca aynı mahallede yaşayan Hatun Çaçur baktı. Kilisenin temizliğini, bahçesinin bakımını yapan Çaçur, yaşlılık ve hastalık nedeniyle, kiliseye bakamaz oldu. Ancak kilise sahipsiz kalmadı.
Kilise Müslüman anne kıza emanet
Çaçur’un ardından kiliseye yine mahallenin kadınları sahip çıktı. Özellikle Necla Pirsin ve kızı Emine Pirsin, kilisenin gönüllü bakıcıları adeta. VOA Türkçe’ye konuşan Anne Pirsin, kilisenin kendileri için kutsal olduğunu söyledi. 66 yaşındaki Pirsin, eskiden beri Ermeni komşularıyla iyi ilişkileri olduğunu ifade ederek, kilise için ellerinden geleni yaptıklarını vurguladı. Pirsin, “Burası bizim de ziyaretimizdir, o yüzden temizliği ile ilgileniyoruz. Ben gözümü açtığımdan beri bu kilise burada var. Eskiden bu kilise dolup taşıyordu. Burada yaşayan Ermeni komşularımızın hepsi gitti. Tatile gelenler olursa, gelip ziyaret ediyorlar. Kiliseye ne hizmet olursa, yapıyoruz. Elimizden geleni yapıyoruz. Bahçesini temizliyoruz, ağaçları suluyoruz, içini temizliyoruz ve elimizden geldikçe korumaya çalışıyoruz” dedi.
Yedi kiliseden geriye bir tane kaldı
İlçede yaşayan son Ermenilerden Zekeriya Sabunci, kilisede ibadet eden tek kişi. VOA Türkçe’nin sorularını yanıtlayan Sabunci, yıllar öncesine kadar yedi kilisenin olduğu ilçede, tek kilise kaldığını söyledi. Sabunci, “Kiliselerden bazıları ev oldu, bazıları harabeye döndü ama yerleri bellidir. Kimisi konak oldu, kimisi Cami oldu, kimisi hapishane, okul oldu. Bir tek burası elimizde kaldı. Vaktiyle parayla almışlar. 1915 olaylarından sonra devlet el koyuyor, cemaat oluşunca elbirliğiyle kiliseyi satın alıp, onarıyorlar” diye konuştu.
Eski günleri özlemle yad eden Sabunci, yaşadıkları şu cümlelerle anlattı; “Papaz Diyarbakır’dan gelirdi, bizim evde kalırdı, cemaatin haberi olurdu, gelir ziyaret ederlerdi. Kiliseye gidiyorduk, yardımcısı geliyor dua ediyordu, cemaat oraya gidiyordu. Ayinden sonra eve gelirdik, misafirleri ağırladık. Yemekler ikram ederdik, çay, kahve içer, sohbet ederlerdi. Vaftiz olmayan çocuklar toplandığı zaman onların vaftizi yapılıyordu. Her bayram böyle oluyordu.”