Programın tamamını Serbest TV’de izlemek için:
Bu haftanın en önemli dış politika meselesi tezkere tartışmasının yansımaları. Bu mesele aynı zamanda bir ölçüde iç politika meselesi oldu. CHP, aleyhte oy verdi. Açıklarken de özellikle tezkeredeki ‘yabancı güçlerin Türkiye’de konumlandırılabileceği’ maddesine işaret edildi. Bu konuda hükümetin açıklamaları doğrusu ikna edici olmadı. Bir açıklama geldi ama pek çok kişi bu açıklamadan ikna olmuş değil.
Tabii Türkiye’nin en önemli sorunu, komşuları ile olan ilişkilerini bizzat bozan ülke olması. Özellikle Suriye ve Mısır buna örnek gösterilebilir. İlişkiler bozulunca boşluğa Yunanistan girdi ve Yunanistan bir dostluk ağı, aynı zamanda ticari ağ kurmaya başladı. Bu durum Türkiye’yi rahatsız ediyor ama Türkiye’nin kendisine yaptığı bir şey bu.
Aslına bakarsanız 2011’den beri, yani Suriye krizi ve arkasından Mısır krizi, bu askeri faaliyetler ve ilişkilerin bozulması rahatlıkla Türkiye’ye 100 milyar dolara mal oldu denebilir.
Türkiye’nin ikinci sorunu, Rusya ile de giderek ilişkilerin eskisi kadar büyük bir iş birliği göstermemesi. Burada Türkiye, Rusya ile Amerika arasında sıkışmış gibi gözüküyor. ABD’ye verilen mesajda ‘Biz sizin sadık müttefikiniziz’ denirken, Rusya’ya verilen mesaj ‘Biz sizinle iş birliğini genişletmeye hazırız’ şeklinde. Bu tabii kolay oynanan bir oyun değil. Adeta Türkiye’nin birini öbürüne karşı koz olarak kullandığı izlenimini veriyor ki bu her iki ülke bakımından da rahatsız edici.
ABD ile ilişkileri soğutan bir başka neden ise bu ülkenin Türkiye yerine Yunanistan’ı koymuş olması. Amerikan askerleri, Amerikan deniz ve hava kuvvetleri yoğunlaşıyor Yunanistan’da. Bu da Türkiye’nin Yunanistan’a karşı caydırıcılık vasfını zayıflatıyor. Yani Türkiye Yunanistan’ı tehdit eden mesajları eskisi gibi kolayca veremiyor. Nitekim Savunma Bakanı Hulusi Akar da, Yunanistan ile ilişkilerin bir askeri harcama yarışına dönüşmemesi gerektiği, meselelerin görüşerek halledilebileceği yönünde açıklamalar yaptı.
Aslında deniz hukukuna göre hatların, münhasır bölgelerin çizilmesi görüşmeler yoluyla olacak. Gene 1982 Deniz Hukuku Sözleşmesi’ne göre eğer görüşmeler yoluyla halledilemezse bunun Uluslararası Adalet Divanı’na sevk edilmesi gerekecek.
Bu mesele tabii sadece Yunanistan ile Türkiye arasında bir mesele değil. Bölge ülkelerini de ilgilendiriyor. Özellikle Kıbrıs sorunu, Mısır’la ilişkiler, Libya ile ilişkiler ve hatta İsrail ile ilişkiler bu bağlamda önemli. Bu ülkelerle ilişkiler iyi durumda değil. Türkiye, kendi yarattığı sıkıntının içinde sıkışmış durumda.
İlginç bir şey; Türkiye, ‘iç işlerimize insan hakları bakımından karışılamaz’ diyor ama aynı zamanda Suriye’nin iç işlerine tam anlamıyla karışmış vaziyette. Keza Mısır’daki darbeden sonra Mısır’la ilişkileri bu yüzden bozdu. Demek ki ‘insan hakları konusunda iç işlerine karışılamaz’ sözü artık geçerli değil, özellikle Türkiye için hiç geçerli değil.
10 Kasım Büyük Atatürk’ün ölüm günüydü. Hepimizin başı tekrar sağ olsun. Onun yolundan ayrılmama temeli bizim iç ve dış politikamızın esasını teşkil etmeli.