Gelecek Partisi, ikinci kuruluş yıl dönümünü İstanbul Küçükçekmece’de bulunan Yahya Kemal Beyatlı Kültür Merkezi’nde gerçekleşen program ile kutladı. Etkinliğe İstanbul’un ve Türkiye’nin farklı noktalarından altı binin üzerinde Gelecek Partili katıldı. Program için gelen partililerin bir kısmının salonun kapasitesi dolduğu için dışarıda kaldığı görüldü.
Kutlama programında konuşan Gelecek Partisi Genel Başkanı Ahmet Davutoğlu’nun konuşmasından öne çıkan satırlar şu şekilde oldu:
Kimimizin evi kurşunlandı, kimimiz sokak ortasında saldırıya uğradı
“Bundan iki yıl önce 152 kurucumuzla birlikte, zorlu ama kutlu bir yola çıktık. Daha sonra bu yolda bana kadın, erkek, yaşlı , genç on binlerce vatan evladı umutla, azimle ve cesaretle katıldı.
“Kimimiz kurucumuz Mehmet Aşan dostumuz gibi menzili görmeden Hakka yürüdü; kimimiz Kovid yatağından faaliyetleri sürdürmeye çalıştı, kimimizin evi kurşunlandı, kimimiz sokak ortasında çakalların saldırısına uğradı, kimimiz trol çaylaklarının baskısı ile ifade vermeye çağrıldı, kimimiz kendilerini rızkın sahibi zanneden gafillerce işimizi aşımızı kaybetti; özetle her türlü baskıya maruz kaldık.”
Onlara baskı bize kararlılıkla direnmek düşer
“En sonunda kuruluş günümüz olan 12 Aralık için mutabakat sağladığım Haliç Kongre Merkezimizde yıldönümü kutlamamıza da, otobüsümüzün davet anonsu yapmasına da engel çıkarıldı. Onlara baskı, bize kararlılıkla direnmek, inançla yürümek düşer. İktidar baskıları da, medya ambargoları da, ismimizin yer almadığı anket formlarıyla kamuoyu yönlendirmesi yapan anket manipülatörleri de bizi engelleyemez. Bir gün onlar da Gelecek gerçeğini görmek zorunda kalacaklar.”
Bugün yarışan sadece siyasi partiler değil, siyasi zihniyetler
“Bugün sadece farklı siyasi partiler değil farklı siyasi zihniyetler yarışıyor.
“Bir tarafta farklı ideolojik kimlikler altında son bir yüzyılın gerilimleri, rövanşist kutuplaşmaları üzerinden iktidarlarını sürdürmek isteyenler; diğer tarafta bütün bu yaşananlardan ders çıkararak insan onuruna dayalı yeni bir ufka yürümek isteyenler var.”
Her türlü baskıcı yöntemi tecrübe ettik
“Geçtiğimiz yüzyılı maalesef otoriter yönetimlerle kaos dönemleri arasındaki gel-gitlerle kaybettik. Takrir-i Sükundan Tek Parti diktasına, Yassıada mahkemelerinden 12 Eylül darağaçlarına, 28 Şubat post-modern darbesinden 15 Temmuz hain darbe teşebbüsüne, otoriter yönetimleri meşrulaştıran geçiş dönemlerinden son yıllarda otoriterliği yapısal hale dönüştüren cumhurbaşkanlığı hükümet sistemine kadar her tür baskıcı yöntemi tecrübe ettik.
“Bu baskıcı yönetimleri meşrulaştıran kaos dönemlerinin ve tehdit senaryolarının acıları hâlâ hafızamızdadır. Sağdan soldan idealist gençlerin toprağa düştüğü yetmişli yıllarda her kış ‘komünizm gelecek’ tehditleri ile yaşadıktan sonra bir güz sabahı 12 Eylül diktasına uyandık. Türlü mizansenlerle süslenmiş ‘irtica gelecek’ senaryolarının işlendiği doksanlı yıllarda, bir karakışta 28 Şubat cuntasının yasaklarıyla ve baskılarıyla kuşatıldık. Son yıllarda da ‘milli bekamız tehlikede’ söyleminin örtmeye çalıştığı otoriter yolsuzluk düzeninin kıskacı altındayız. Son günlerde gündeme gelen, ekonomik krizden OHAL yönetimi çıkarma çabaları, bu kıskacın nasıl işlediğinin en çarpıcı örneklerinden birini oluşturmuştur.”
İktidar OHAL ilanının altyapısını hazırlıyor
“Bugün de iktidar kendisinin cehaleti ve ehil olmayan kadroları üzerinden oluşturduğu ekonomik krizi bir taraftan dış mihraklara bağlayarak örtmeye çalışmakta; diğer taraftan krizin varlığının bile tartışılamayacağı OHAL ilanının altyapısını hazırlamaya çaba sarf etmektedir.
“İşte buradan başta Sn. Erdoğan olmak üzere iktidar sahiplerine sesleniyorum: Devleti yöneten sizsiniz. Bugün tek bir sent, tek bir kuruş bir yerden bir yere havale edilse tespit edilebilen küresel bir ekonomik sistem var. MASAK, BDDK, SPK ve ekonomik istihbarat birimleri elinizde. Eğer birileri böylesi bir operasyon yapıyor da siz faili tespit edip ilan edemiyor ve cezalandıramıyorsanız acizsiniz; yok eğer böyle bir odak yok da siz kendi beceriksizliğinizi, cehaletinizi örtmek için bunları uyduruyorsanız halkı aldatıyorsunuz.
“Her iki halde de meşruiyetinizi kaybetmişsiniz demektir. Düşün artık bu milletin yakasından.”
Tarih sizin döneminizi zillet dönemi olarak yazacak
“Tarih sizin döneminizi devletin itibar kazandığı değil, Türkiye cumhurbaşkanına aptal olma diye hitap edildiği, yabancı devlet başkanlarının kapısında dakikalarca bekletildiği, 15 Temmuz hain darbe teşebbüsünün odağı olarak ilan ettiğiniz ülkelerden birkaç milyar dolar alabilmek için temenna çakılan, mazlum Uygur kardeşlerimizin can ve namuslarına tasallut edilmesine sessiz kalınan bir zillet dönemi olarak anacaktır.
“Bu vesile ile vicdanları körelmiş iktidar sahiplerine tekrar sesleniyorum. Bir kez olsun swap dolarlarının sesine değil de Uygur kardeşlerimizin feryatlarına kulak verin ve birçok ülkenin yaptığı gibi Şubat ayında yapılacak Pekin Kış Olimpiyatlarını boykot edin.
“Milliyetçiliği hamaset aracı olarak istismar eden Sayın Erdoğan ve Bahçeli, her fırsatta millete salladığınız parmaklarınızı bu güç merkezlerine sallayabilseydiniz bu zillet dönemi yaşanmazdı.
“Unutmayın; devletin itibarı racon kesmekle, hamaset yapmakla, slogan atmakla değil, bilgiyle, vakarla ve devlet nezaketi ile korunabilir.
“Bir siyasi iktidar değişiminde devletin zaaf göstereceği konusunda kara senaryolarla sizi statükoya mahkum etmek isteyenlere asla kulak asmayınız.”
Türkiye tekrardan kalıcı enflasyon dönemine sokulmuştur
“Her gün yoksullaşan halkımız enflasyon karşısında çaresiz bırakılmıştır. Kimse bütün dünyada enflasyon var demeye kalkmasın. Çarpıtılmış TÜİK rakamlarına göre bile Türkiye, dünya ortalamasının 4,5 katı, Avrupa ortalamasının 5,5 katı, bize benzeyen gelişmekte olan ülkelerin tam 4 katı enflasyon yaşamaktadır.
“Türk Lirasının değersizleşmesi ile Türkiye TÜİK rakamlarıyla bile % 40’ların üzerinde oluşacak yeni bir enflasyon patikasına girmiştir. Bu iktidar ülkeyi 1970’lerden itibaren 30 yıl boyunca ülkeye büyük zararlar veren ‘kalıcı yüksek enflasyon’ dönemine tekrar sokmuştur.”
Yeni sistem ile cehalet kurumsallaştı
“Ülke en temel ekonomi bilgisinden yoksun bir kadro tarafından yönetilmektedir. Ülkeyi tek bir akla teslim eden cumhurbaşkanlığı hükümet sistemi ile cehalet kurumsallaşmıştır. Bu cehalet lobisi ülkenin MB rezervlerini tüketmiş, bütçe kaynaklarını heba etmiştir. Tecrübe ve bilgi birikimine sahip kadrolar dışlanmış, kurumlar çökertilmiştir. Ülkenin dar kaynakları “otoriter yolsuzluk düzeni” ile yakınlara ve yandaş şirketlere aktarılmıştır. Vatandaş bütçesi yaklaşımının yerine iktidar yandaşları bütçesi yaklaşımı uygulanmıştır.”