Programın tamamını izlemek için:
Bu hafta dış politikada üç önemli konu vardı. Biri, Şam’daki Noel kutlaması. İç harp devam eden bir ülkede, böyle bir Noel kutlaması şaşırtıcı. Suriye’deki Hıristiyanlar başından beri Beşar Esad’ı destekliyor. Çünkü Müslüman Kardeşler’in şu ya da bu şekilde iktidara gelmesinin kendileri açısından ne kadar sakıncalı olacağını görüyorlar. Anlaşılan o ki Beşar Esad çok daha uzun bir süre farklı bir gelişme olmazsa Suriye’nin başında olacak.
İkinci dikkatimi çeken husus, Ermenistan ile ilişkilerdeki iyileşme adımları. 2010 Mayıs’ında bir protokol imzalanmıştı ama yürürlüğe girememişti. Şimdi her iki taraf da özel temsilci atadı. Muhtemelen bir yol haritası görüşecekler. Bu görüşmelerin Moskova’da yapılacak olması beni biraz şaşırttı. Ben olsam bunun İsviçre gibi tarafsız bir ülkede olmasını tercih ederdim. Umalım ki mutabakata varılacak olan protokol 2010’daki protokolün gerisine düşmez. O protokolde ortak bir tarih komisyonu kurulması önerilmişti soykırım iddiaları ile ilgili. Önemli bir gelişmeydi. Yeni protokolde de bunun yer almasını ben şahsen beklerim. Sınır açılması konusu halledilmiş vaziyette çünkü Azerbaycan işgal altındaki topraklarını geri kazandı.
Üçüncü dikkat çekici mesele; Rusya Federasyonu’nda bir kanun kabul edildi. Bu kanuna göre Cumhurbaşkanı sıfatını sadece Rusya Federasyonu Cumhurbaşkanı, yani şu anda Putin kullanabilecek. Bu neden oldu? Tataristan gibi bölge-devletleri cumhurbaşkanı sıfatını kullanıyorlardı. Artık kullanamayacaklar. Anlaşılan, orta ve uzun vadede Rusya Federasyonu bu tür otonom bölgelerin bağımsızlığa yönelebileceğinden endişeli. Çünkü Rusya’da Müslüman nüfus yükseliyor, Hıristiyan nüfus azalıyor. Zaten Rusya, Türkiye’nin Orta Asya’da etkin olmasından rahatsız. Çünkü Orta Asya’yı arka bahçesi gibi görüyor. Nasıl ki Kafkaslar’ı da arka bahçesi olarak görüyorsa…