“Bir bütün haline geldi, bir gelecek, bir miras… her şey o. Ve bugün insanlar onun mesajını iyi kavrıyor. Çünkü bu Hz. Muhammed’in mesajı.”
“Yemen direnişi, İmam Hüseyin’in mirası…”
Müslüman ve Şii dünyasına bu övgülerin sahibi, başında siyah örtüsü ve “Ya Hüseyin” yazılı yeşil bandajıyla İran medyasında sıkça görülen Catherine-Perez Shakdam, başta Hamaney’in web sitesi olmak üzere Press TV, Tasnim, hatta Rus RT’de çok sayıda makalesi olan bir İngiliz köşe yazarıydı.
“İngiltere doğumlu, Yemenli Müslüman eşi üzerinden İslam’a ve Ortadoğu’ya ilgi duymuş, Batı’yı ve bilhassa İsrail’i eleştiren Yahudi asıllı Shakdam’ın hikâyesi”ni İranlılar çok sevmişti.
Tam sekiz sene boyunca rejimin en üst düzey bakanlarıyla içli dışlı olmuş; Cumhurbaşkanı Reisi, seçimlerden önce ona özel bir röportaj vermişti.
Ama son aylarda Shakdam birden sessizliğe büründü. Sonrasında İran medyasında onun tarafından yazılmış, çizilmiş, çekilmiş ne varsa teker teker silinmeye başladı.
2021 Kasım’ında aynı isimde birinin Times of Israel sitesinde ilk yazısı yayımlandı. Fotoğraftaki oydu evet, ama örtü de bandaj da gitmişti.
Bir hafta sonraki yazısında ise Reisi’yle röportajından başlayarak İran’daki hikâyesini anlattı. Meğer Shakdam çok tehlikeli bir oyun oynamış:
“Yemenli bir Müslümanla daha önce yaptığım evlilik sayesinde birçok İslam ülkesine serbest geçiş hakkı kazandım. Ortadoğu çalışan bir siyasi analist olmam, Suudi Arabistan’ı İslami radikalizmin kaynağı olarak tanımlamam birçok çevreden, bilhassa Şia dünyasından isimlerin bana güvenmesini kolaylaştırıyordu.
“İçeri girmek için can atıyordum. Gerçek niyetimi ne konuştum ne de ifşa ettim… Gerçekten bu bölgede neler olduğunu anlamak için birinci elden tanık olmak istiyorsam, en iyisi aralarına karışayım ve kulak vereyim dedim.”
Fakat o eninde sonunda bir Yahudiydi. Buna rağmen “aralarına karışıp kulak vermeyi” nasıl başardı?
“Şans da diyebilirsiniz, fakat işimi asıl İran’ın, Batılı düşünürleri İran’ın kutlu davasında kendi tarafına çekme konusundaki o şiddetli açlığı kolaylaştırdı…
“(Geçmişim hakkında) detaylı bir araştırma da yaptılar ama yine de Canavarın Karnına doğru yürüdüm. ‘Canavarın Karnı’, evet, çünkü davet bizzat hükümetten, mottosu tüm Yahudilerin ölümünü ve İsrail’in yok edilmesini isteyen bir rejimden geliyordu.
“İslami bir toplumda, kadının benliğini kocasının kimliğine ekleyip yok sayma eğiliminin, onların gözünde beni de ‘kendi atalarımdan azat etmede’ ne kadar yardımcı olduğunu görmek inanılmazdı.
“Kendi halkımdan nefret etseler de, kayınvalidem bir Yahudi olduğumu her defasında hatırlatsa da, oradakiler beni kesinlikle Müslüman bir adamın herhangi bir tehdit oluşturamayacak karısı olarak görüyordu. Ne de olsa benim uymamı istedikleri kalıba yeniden girecektim. Bu mantığı hiçbir zaman anlayabileceğimi sanmıyorum. Ama neyse…”
Catherine Perez-Shakdam’ın bu çok ilginç yazısı, İran’ın bundan sonrasına ve Cumhurbaşkanı Reisi’ye dair değerlendirmelerle devam ediyor. Son cümleleri şöyle:
“İsrail’in İran’ın nükleer çalışmalarını gözünde aşırı büyüttüğünü düşünürdüm. Ama yanılmışım. Tehdit çok gerçek ve İran’ın nükleer rüyası sivil amaçlarla kullanımla sınırlı değil… Felsefesi gereği yayılmacı olan ve gerçekten düşmanlarını yok etmeye niyetli bir rejimle karşı karşıyayız.”
Bu makaleler İran’ı biraz gecikmeli olsa da karıştırdı. Özellikle eski cumhurbaşkanı Ahmedinejad taraftarları Telegram’da “Liderliğin burnunun dibine kadar girmesine müsaade edilmiş bir İsrail ajanı; hepinizi kandırmış” diyerek çok büyük bir istihbarat açığı verildiğini iddia ettiler.
Devlet ajansına konuşan Devrim Muhafızları yetkilisi ise “İddialar gazetecilik fantezileri ve gerçek olmayan bir propaganda ve siyasi senaryodur” dedi, Shakdam’ın topu topu 18 gün İran’da kaldığını iddia etti.
Shakdam Pazartesi günü (7 mart) BBC Farsi’ye verdiği röportajda “Ajan değilim, Yahudi olduğumu da hiçbir zaman saklamadım” dedi.