Programın tamamını izlemek için:
Muhalefetin dış politikada etkin eleştiriler yapmadığına, dış politikada bir ‘ürkeklik’ içerisinde olduğuna dair değerlendirmeler yapılıyor. Örneğin Zaho saldırısı sonrasında bu konu tekrar konuşulmaya başladı. Sizin buna cevabınız nedir? Sizce muhalefet dış politikada korkak mı davranıyor?
Hayır. Öyle bir şey söz konusu değil elbette. Zaho olayıyla ilgili muhalefet en baştan itibaren ‘Ayrıntılı bir çalışma yapılsın ve bunun aslında Türkiye’yi böylesine rencide edecek şekilde Türkiye aleyhine bir propaganda haline dönüşmesinin önüne geçilsin’ dedi. Bunu aşağı yukarı bütün muhalefet partileri değişik şekillerde dile getirdiler.
Zaho olaylarının ne olduğunun anlaşılması için geniş kapsamlı bir araştırma gerekiyor. MSB ve Dışişleri Bakanlığı zaten bunun en kısa sürede yapılmasına taraf olduklarını söylediler ama karşı tarafa yeterince güven verememiş olmaktan kaynaklanan şekilde karşı taraf bunu reddetti.
Muhalefet bunun ötesinde ne yapabilir? Muhalefetin kendisinin imkanları veya muhatap olunan ülkelerle birtakım komisyonlar kurabilme imkanları maalesef ki yok. Muhalefet ancak hükümete bunun en kısa sürede araştırılması ve Türkiye’nin imajına zarar verecek şekilde kullanılmasının önüne geçilmesi çağrısında bulunabilir. Bu bir korkaklık falan değil, dürüstlüktür. Türkiye’nin böyle bir yükümlülüğü vardır ve bunu elbette hükümet yapacaktır. Muhalefetin de ancak bu çağrıyı yapabilme imkanı vardır. Bunun daha ötesinde yapabileceği bir şey yoktur.
Kemal Kılıçdaroğlu, Suriyeli göçmenlerle ilgili 4 aşamalı bir plandan söz ediyor. Nasıl gönderileceklerine ilişkin muhalefet cephesinin kurduğu altılı masada da bir tartışma yapılıyor. Hemen, bir an önce gitsinler diyen partiler de var. Kılıçdaroğlu ise onların gönderilmesine ilişkin Suriye yönetimiyle bir anlaşma yapılması gerektiğini söyledi Balıkesir mitinginde. Nasıl bir anlaşma yapılacak? Türkiye’de başta Suriyelilere olmak üzere yoğun bir yabancı düşmanlığı var. Bir yandan bu yabancı düşmanlığı ile nasıl mücadele etmeyi düşünüyorsunuz? Suriyeli mültecileri göndermeyi bir seçim kartı gibi gören partiler de var. Sizin Suriyeli mültecileri gönderme planınız nedir?
Sayın genel başkanın Balıkesir’de ifade ettiği plan aslında uzun zamandan beri dile getirdiği bir plan. Biz başından beri, 2011 yılının Nisan ayından beri tutumumuzu belirli bir çizgide sürdürdük. Biz diyoruz ki, bu göç meselesinde geçici sığınmacı olarak gelen insanların kendi ülkelerine dönebilmelerinin şartını ararken öncelikle Suriye yönetimi ile mutlaka diyalog içinde olunmalı. Bu, bizi iktidardan en başta ayıran unsur.
İkincisi, biz yine diyoruz ki dönüş gönüllü olmak zorundadır. Belirli uluslararası hukuk kuralları var. Gönüllülük esasına göre insanlar geri dönmek istemedikleri takdirde kimseyi zorla geri gönderemezsiniz. Gönüllülük esası CHP’nin başından beri savunduğu unsurlardan biri ve Suriyeli geçici korunma altındaki insanların ülkelerine dönmesi için kabul edilen ikinci konu.
Genel başkan bu iki unsuru söyledikten sonra üçüncü olarak bu insanların gönüllü olarak kendi ülkelerine dönmeyi tercih ettikleri zaman yaşamlarını sürdürülebilir kılacak imkanların sağlanması gerektiğini söylüyor. Bunun için de Türkiye’deki iş insanlarının ve özellikle Suriye sınırımızda iş sahibi olan insanlarımızın Suriye topraklarında çeşitli imkanlar yaratarak onlara iş sahaları açmalarını ve döndükleri zaman da döndükleri yerde yaşamlarını sürdürebilecek hale gelmesini dile getiriyor.
Dördüncüsü ise tüm bunların yapılabilmesi için çok ciddi bir fonlamaya ihtiyaç var. Bu fonlamanın da Türkiye’nin tek başına altından kalkabileceği bir şey olmadığını, bunun mutlaka uluslararası bir dayanışma ile gerçekleştirilmesi gerektiğini, örneğin AB ile, örneğin BM Kalkınma Programı ile. Bu şekilde bir çalışma yapılması gerekiyor. Aşamadan ziyade dört unsuru olan bir plandan söz ediyoruz.
Geri dönüşün en önemli koşullarından biri de dönmeyi tercih eden insanların herhangi bir cezai tahkikata maruz kalmayacaklarının güvencesinin alınması. Bunun için de Suriye yönetimi ile mutlaka konuşmak zorundasınız.
Bu gönüllü dönüşün bir ayrıntısı daha var, iktidar ile muhalefet arasındaki görüş ayrılığını oluşturan unsurlardan biri olarak. Biz, Türkiye’nin askeri harekatlar sonucunda Suriye toprakları üzerinde kontrol altında bulundurduğu alanlara dönüşü kast etmiyoruz. Biz diyoruz ki Suriyeliler Türkiye’ye gelmeden önce nerede yaşıyorlarsa, eskiden yaşadıkları yerlere dönebilme hak ve serbestliğine kavuşturulmalıdır.
Az önce önemli bir konudan daha bahsettiniz. Seçim kampanyasında bu Suriyeliler konusu bir seçim malzemesi yapılacak mı? CHP açısından ya da altılı masa açısından böyle bir düşünce yok. Ama bazı ırkçı ve aşırı yaklaşımlar bunu seçim kampanyası sırasında bir malzeme olarak kullanma eğilimi içerisinde. Bunu görüyoruz. Birtakım marjinal partilerin bu gayret içerisinde olduğunu görüyoruz. Bu partilerden ve başlarındaki kişilerden duyduğumuz ifadeler hiçbir şekilde uluslararası hukuka ve insani anlayışlara sığacak şekilde dile getirilmiyor. Zorunlu olarak gönderilme şeklinde bir yoruma işaret ediyor. İşte önemli olan fark budur. Bunu yapmadığınız takdirde iç politika malzemesi haline dönüşmesini de engellersiniz. Eğer planlı bir şekilde hareket ederseniz ve bu planlamayı zamana yayarsanız, çünkü bunun iktidar değiştiğinde hemen 3-5 gün içerisinde olabileceğini de herhalde hiç kimse beklemiyor. Bunun belirli bir zaman içerisinde belirli bir plan ve strateji içerisinde yürütülmesi gerekiyor. Biz iktidar değiştikten sonra muhalefet partilerinin bunu kolaylıkla yapabileceğine inanıyoruz.
Gönüllülük esası altılı masanın da temel kriteri midir?
Evet, temel kriter gönüllülüktür. Biliyorsunuz biz ilk defa altılı masa olarak 28 Şubat’ta güçlendirilmiş parlamenter sisteme geçişle ilgili bir belge yayınlamıştık. Ondan sonra da ekonomi masası bir araya gelerek çalıştı. Son bir ayda ise yeni bir çalışma başlattık ülkemizde bulunan yabancıların ve geçici sığınma altındaki kişilerin kendi ülkelerine dönüşleri ile ilgili ortak çalışma zemini arayışı üzerine. Partilerin göç ve sığınmacı meselesiyle ilgili olan görevlileri şimdiye kadar 3 toplantı yaptı. Orada da bir ortak anlayışın ortaya çıkması için çalışılıyor. Önümüzdeki Ağustos ayında bir toplantı daha yapılacak ve sonra bir ortak tutum belgesi belirlenecek. Yani muhalefet partileri sığınmacılar meselesini çok ciddiye alıyor ve bunun bazı aşırıcı yaklaşımlar sebebiyle bir iç politika malzemesi haline dönüştürülmesinden de Türkiye’deki siyaseti arındırmaya çalışıyorlar.
CHP, iktidar olması durumunda Suriye’deki, Libya’daki Türk askerlerinin geri çekilmesini isteyecek mi? Nasıl bir tavır ortaya koyacak oradaki askerlerin varlığı ile ilgili?
Türkiye’nin dış politikasında çok dikkat çeken önemli bir dönüşüm oldu. O da dış politikayı diplomasi veya diyalog üzerinden sorunlara çözüm aramaktan çıkartarak askerileştirmektir.
İktidar değiştikten sonra bir şekilde bu dış politikadaki askerileştirmenin yumuşatılması ve yeniden diplomasi üzerinden diyaloğa ve sorunların barışçı yollardan çözülmesi anlayışına dönülmesi gerekiyor. Tüm bu operasyonların yapıldığı ülkeler ile ilişkilerdeki sorunların barışçıl yollardan diplomasi ve diyalog ile çözülmesi halinde orada daha fazla asker bulundurmaya ihtiyaç kalmadığı anlaşılacak.
Bunu hemen bugünden yarına olabilecek bir şey gibi düşünmemek lazım. Zaman içerisinde Türkiye’nin yeniden diplomasiye dönmesinin sağlandığı bir ortamda eğer Türkiye’nin askerlerini çekmesi hem kabul eden ülke ve Türkiye tarafından uygun bulunursa elbette bu şekilde bir sonuç ortaya çıkacaktır.
Bunu şimdiden ‘İktidar değiştiğinde askerler mutlaka geri çekilecektir’ şeklinde bir ilke ya da prensip olarak düşünmemek lazım. Şartlara bağlı olarak gelişecektir.