Programın tamamını izlemek için:
Seçime yaklaşık 50 gün kaldı. İttifaklar netleşiyor, adaylık başvuruları yapılıyor, milletvekili listeleri üzerinde çalışmalar sürüyor… Siz bu süreçte ittifaklardaki son durumu nasıl değerlendiriyorsunuz?
Siyasi dengeleri etkileyebilecek kimi sorunlar ve kırılmalar, beklenmedik gelişmeler var. Önce Millet İttifakı açısından bakalım.
Bir kere, bu cephede HDP işi çok önemli. Çünkü başından beri anahtar sorular şunlardı: HDP aday çıkaracak mı, çıkarmayacak mı? HDP aday çıkarırsa Kürt seçmen bölünecek mi? Kılıçdaroğlu’na Kürt oyları kayacak mı, kaymayacak mı? HDP seçmeninin firesiz bir şekilde muhalefetin cumhurbaşkanı adayı Kılıçdaroğlu’na kayması, Kılıçdaroğlu’nun seçimleri kazanması açısından son derece önemli. Bunu biliyoruz. Bu yola girildi. HDP aday çıkartmadığını açıkladı. Geçtiğimiz günlerde CHP’yle HDP arasında Meclis’te bir görüşme oldu. Burada aktörlerin yaptığı açıklamalar Türkleri de Kürtleri de, milliyetçileri de liberalleri de rahatsız etmeyecek, tedirgin etmeyecek, işin içine alacak kuşatıcı konuşmalardı. Bu bakımdan bir bütünleşme eğilimi görüyoruz.
Bununla birlikte HDP ya da Emek ve Özgürlük İttifakı henüz ‘Kılıçdaroğlu’nu destekliyoruz’ diye bir açıklama yapmadı. Sadece ‘Cumhurbaşkanı adayı çıkarmadık’ dediler. Kürt seçmende firesizliğe doğru gidiş yüksek sesle Kılıçdaroğlu’nun desteklendiğinin ilan edilmesini gerektirir. Bu neden yapılmadı? Daha sonraya mı bırakıldı? Yoksa içeride bazı küçük tartışmalar, pürüzler, ayrışmalar mı var? Bunları çok iyi bilmiyoruz ama olma ihtimali var. Bunun göstergelerinden bir tanesi de CHP-HDP buluşmasının biraz yangından mal kaçırır gibi yapılmış olması. Birçoğumuz son dakikada öğrendik bu görüşmeyi. Önceden ilan edilmedi. Demek ki orada bazı tedirginlikler, bazı hızlı davranma ya da gafil avlama gerekleri söz konusuydu diye düşünüyorum.
Newroz konuşmalarında Sırrı Süreyya’nın, Ahmet Türk’ün Öcalan vurguları, önümüzdeki dönem Öcalan’ın özgürlük dönemi olacaktır tarzı vurgular, içerideki bir kaynamayı gösteriyor. Yine biliyoruz ki sol partilerle seçime dair bazı konularda tam uzlaşma yok. Dolayısıyla adımlar yavaş ve temkinli. Bu temkinli adımlar Kılıçdaroğlu’nu destekliyoruz noktasına henüz gelmedi. Gelmesi gerekir.
İkinci mesele, bu ittifak babında baktığımız zaman Altılı Masa’daki dengenin yani İmamoğlu, Yavaş, Akşener, Kılıçdaroğlu dengesinin çok hassas olduğunu da bilmemiz lazım. Bunu o ünlü Akşener’in masadan kalkıp geri döndüğü toplantılar serisinden biliyoruz. Bazı belediye başkanlarının -İmamoğlu’nun örneğin- hem başkanlığı korumak, hem cumhurbaşkanı yardımcısı olmak arzusunun dışa yansımasından biliyoruz. Orada bir dizi kırılgan nokta var.
Üçüncü sorun odağı ise şu: Altılı ittifak muhalefetin bütün enerjisini, bütün seçmenini toplayabilecek mi? Öngörüler, daha önce HDP’nin destek vermesi halinde bu soruya evet yanıtı veriyordu. Bazı küçük partilerin -Zafer Partisi gibi, Memleket Partisi gibi- çok kayda değer bir oy oranını temsil etmedikleri varsayılıyordu. Fakat gelin görün ki yapılan bazı anketler -henüz kamuoyuna tam yansımadı- Muharrem İnce’yi bir dönemin Genç Parti’si gibi kuvvetli bir çıkış içinde gösteriyor. İnce, Memleket Partisi’nin oy oranının üstünde bir güce sahip. Cumhurbaşkanlığı yarışında üçüncü kişi olacak anketlere göre. İnce’nin adaylıktan vazgeçirilmesinin çok kolay olmadığını Fatih Altaylı’yla önceki gün yapılan röportajında görmüş olduk. Diline, söylemine baktığımız zaman Türk ortalama seçmeninin sevdiği babayiğit bir tarzı ve biraz meydan okuyucu popülizan bir dili var.
Altılı Masa yapısı, istenilen büyük kabarmayı, seferberliği, kenetlenmeyi tam olarak sağlamıyor olsa gerek ki, yüzde yedi, yüzde sekiz, yüzde dokuz, yüzde onlarla ifade edilen bir İnce oyundan bahsediliyor.
Bu bir tepki vakası. Bunun arkasını okumak gerekir. Bu tepkiler neler olabilir diye baktığımız zaman ilk düşüneceğimiz şey, bazı muhalifler için Kılıçdaroğlu’nun adaylığından duyulan memnuniyetsizlik ya da onun çok çekici gelmemesi olabilir. Genç Parti döneminde olduğu gibi gençlerin tamamen reaktif, sistemik karşıtlığının siyasi davranışı olabilir. Kimi Kemalist grupların arayışı ve tepkisi olabilir.
Dolayısıyla Millet İttifakı tarafına baktığımız zaman işler bir yönüyle istendiği gibi giderken diğer taraftan tam da hesaplandığı gibi gitmiyor.
Burada temel soru şudur. Kılıçdaroğlu’nun adaylığı büyük bir seferberlik yaratacak mı? Bir kabarma yaratacak mı? Bir psikolojik üstünlüğü iyice vurgulayacak mı? Kendisine oy vermeyecek kesimleri de -küçük gruplar olsa da- kendisine çekebilecek bir cazibe yaratabilecek mi?
Bu mümkün. Çünkü daha zaman var. Daha yeni başladı görüşmeler, kampanyalar, milletvekili listeleri. 14 Mayıs’a kadar bu kenetlenme, bu toparlanma olabilir. Olmayabilir de tabii. Muhalefetin gücünü veya zaafını bize gösterecek.
Diğer tarafa, Cumhur İttifakı’na baktığımız zaman orada da yol kazaları yaşanıyor. İşler tam olarak istedikleri istikamette gitmiyor. Özellikle Yeniden Refah Partisi yani Erbakan’ın partisinin Cumhur İttifakı’na katılmaması önemli; Tayyip Erdoğan’ın muhafazakâr dindar alanı bütünleştirme ve tam tahkimat oluşturma arayışlarının önünde bir engel yaratıyor. İkincisi tabii ikinci turda bu seçmen ne yapar? Erbakan’a ilk turda oy verecek olan seçmen ikinci turda muhtemelen yine Erdoğan’a yönelebilir. Ama ilk turda isteyecekleri o büyük performansı, onların da o psikolojik avantajı kaybetmeme arayışlarını kırabilecek, engelleyebilecek bir şey bu.
Bunun söylentisi bile bu istikamette gidiyor zaten: Erdoğan istediğini yapamıyor, istediği aktörleri etrafına toplayamıyor ve Yeniden Refah Partisi bunun en önemli göstergesi diye konuşuluyor. “İşte Mehmet Şimşek de partiye katılmayı reddetti” deniyor.
Liderler henüz sahada değiller, adaylar. Tayyip Erdoğan’ın tam bir kampanya başlattığını söyleyemeyiz. Sesini çok kuvvetli duymuyoruz. Kılıçdaroğlu bazı çıkışlar yapıyor, sosyal medyayı kullanıyor ve kendisini tarif etmeye başladı. Bu önemli bir şey bir başkan adayı için. Deprem bölgelerine gidiyor. Yanına diğer siyasi partilerin başkanlarını da alıyor. Ama o da daha yeteri kadar efektif bir kampanya olarak kamuoyuna yansımış değil. Bunlar geçtiğimiz günlerde böyle oldu. Gelecek günlerde nasıl olacak hep beraber göreceğiz. Ama bence hâlâ denge değişmedi. Hâlâ Cumhur İttifakı’na oranla Millet İttifakı bir adım önde gözüküyor. Özellikle HDP’nin aldığı karardan sonra bir rahatlama olduğunu söyleyebiliriz.