Abdullah Kıran

Trump için kolay, ABD için zor bir karar

ABD gibi bir süper gücün, Monroe Doktrini (2 Aralık 1823) gibi izolasyonist bir politikaya gelip de 21. yüzyılda sarılması, kısacası bütün dünyadan geri geri gidip kabuğuna çekilmesi, kabul edilemez. Dolayısıyla Trump’ın bu kararının hayata geçip geçmeyeceği diye bir sorun var. Başkan Trump’ı zor günler bekliyor.

Büyük İskender ve Helenizm

İskender, Dareios’un değerli eşyalar ve mücevherlerle süslenmiş çadırına girince şaşırır. Altın leğenler, ibrikler, taslar; değerli taşlarla süslü eşyalar, her yanı saran güzel kokular, yüksek tavanlı çadır ve işlemeli sedirler, oymalı masa ve sandalyeler, değerli kumaşlardan yapılmış perdeleri görünce, arkadaşlarına dönüp, “demek krallar böyle yaşarmış” der.

Büyük İskender, Aristoteles ve Diogenes

Asya seferindeki bir ziyafet sırasında, ikisi de sarhoşken çocukluk arkadaşı Kleitos ile büyük bir tartışmaya giren İskender, kendini tutamayarak muhafızlardan birinin mızrağını alıp fırlattı ve Kleitos’u göğsünden vurdu. Dört ayrı anlatıya göre, bütün geceyi ve ertesi günü ağlayarak geçirdi. Lord Acton’un, “iktidar insanı yozlaştırır, mutlak iktidar ise mutlak surette yozlaştırır” sözü, artık İskender için de geçerliydi.

“İlmi Siyasi” ve Kaşıkçı cinayeti

(1) Suudi Arabistan, ben hiç kimseyi ve arkasındaki hiçbir gücü takmam mesajını muhaliflerine iletmek amacıyla, bilerek, taammüden cinayeti bu şekilde işledi. (2) Suudi Arabistan, bu cinayeti Türkiye’de işleyerek, Türkiye’yi başta ABD olmak üzere uluslararası toplum nezdinde zor durumda bırakmak istedi. Eğer Türkiye Kaşıkçı’nın konsolosluğa girişini kamera ile tespit etmemiş olsaydı, bu plan tutabilirdi.

Bir kölelik belâmız vardı

Şüphesiz kölelik İslâm dünyasının da bir realitesi durumundaydı; önceki İbrahimî dinlerde olduğu gibi İslâmda da, bir hukukî statü olarak kölelik kurumu mevcuttu. Lâkin İslâm dünyasında köle ekonomisi, ancak istisnaî olarak görüldü. Herhalde bunun da, köleler konusunda daha insani ve ılımlı bir bakış açısı oluşmasına katkısı oldu.

Bir Abbasi halifesi

Çok merhametsiz, çok kandökücüydü ve öldürdüğü kişiyi seyretmeye bayılırdı. Adamlarına ve etrafındakilere son derece heybetli ve korkutucu gözükür, hepsi zulmünden korkup çekinirdi. Geçmiş güllük gülistanlık değil. 902’de vefat ettiğinde, yerine geçen oğlu Müktefi-Billah’ın ilk işi, babasının kurduğu işkencehaneyi yıktırıp tutukları serbest bırakmak oldu.

Bir Pers diplomasi geleneği

Nasıl ki Persler, rakip ve düşmanlarını siyasi hile ve komplolarla ortadan kaldırmaya çalışıyorduysa, günümüz İran devleti de bu politikayı aynen devam ettiriyor. Maalesef İran yönetimi, uluslararası ilişkiler ve uluslararası hukukta temel bir ilke olan ahde vefa (pacta sund servanda) prensibini keyfice uygulamak veya uygulamamakta herhangi bir mahzur görmemektedir.

Astyages veya bir diğer Antik Dünya hikâyesi

İlkçağ mitolojisinde (a) babasını öldürüp yerine geçecek olan çocuk; (b) bunu önlemek için, daha bebekken öldürülen veya öldürülmek istenen çocuk; (c) intikam uğruna, öldürülüp pişirilerek eti babasına yedirilen çocuk motiflerine hayli sık rastlanır. Bu efsanelerden biri de Medlerden Perslere geçişi çevreler.

Kroisos veya bir Antik Dünya hikâyesi

“Evet, görüyorum sen çok zenginsin, çok insana hükmediyorsun, ama benden istediğin şeye gene de cevap veremem; çünkü önce ömrünün güzel bir sona bağlandığını görmem gerekir… O ki ömrü boyunca her zenginliğe erişir ve en son dünyadan hoşnut ayrılır, işte o, bana göre, ey kral, mutlu insan adını hak eder. Her şeyin sonuna bakılmalıdır; Tanrı çok insana mutluluğu yem olarak sunar, sonra da çeker alır elinden.”

Irak seçimleri ve hükümet kurma denklemi

Öyle veya böyle, Irak seçimleri Kürtlere tekrar anahtar bir rol oynama şansı sunmuş bulunuyor. Ancak bu kez Kürtlerin, gelirlerin adil paylaşılması ve Anayasanın 140. maddesinde dile getirildiği şekilde Kerkük’te referandum yapılması sözünü almadan, yeni kurulacak hükümette görev almamaları muhtemeldir.

Kudüs üç dallı bir ağaca benzer (6)

Eriha ve Batı Şeria’daki bütün Filistin yerleşimlerinde en dikkat çekici şey, sokakların alabildiğine kirli olması. Haydi bütün diğer olumsuzlukların sebebi İsrail’dir diyelim; Filistin yerel yönetimlerinin sokaklardaki çöpleri toplayacak gücü yok mu?

Kudüs üç dallı bir ağaca benzer (5)

Beytlehem minibüsünde tanık olduklarım iki noktaya işaret edebilir: (1) İsrail’de konuşma ve düşünce özgürlüğü var; eylem ve şiddet boyutlu değilse, herkes düşüncesini ifade etmekte serbest. (2) Ülkedeki bütün Araplar İsrail’i düşman olarak gördüğünden, herkes açıkça İsrail aleyhine konuşur, konuşuyor.

Kudüs üç dallı bir ağaca benzer (4)

Azap Yolu, Hz. İsa’nın çarmıha gerilerek idam edilme cezasına çarptırıldıktan sonra haçını kendi sırtında taşıyarak çıktığına inanılan yokuş. Eski şehirde, Müslüman mahallesinden başlıyor ve bugün Via Dolorosa caddesi diye adlandırılan yol boyunca devam ediyor. Azap Yolu’nun ikinci durağında, Aslanlı Kapı’nın girişinde, Hıristiyan inancına göre Hz. İsa’nın eziyete uğradığı Kırbaçlanma Kilisesi yer alıyor.

Kudüs üç dallı bir ağaca benzer (3)

Hacer-i Muallak ile ilgili iki rivayet anlatılır. İlk rivayete göre bu taş, Hz. İbrahim’in, oğlu İsmail’i (Kutsal Kitaba göre İshak’ı) kurban etmek için çıkardığı kayadır. İkinci rivayete göre bu taş, Hz. Muhammed’in Miraca yükselirken basmış olduğu taştır.

Kudüs bir ağaca benzer (2)

Hiç kuşkusuz Kudüs’ün çehresini asıl değiştiren kişi, 684 yılında dokuzuncu halife (ya da beşinci Emevi halifesi) olarak tahta çıkan Abdülmelik İbn Mervan oldu. Arapçayı bütün imparatorluğun resmi yönetim dili yaptı. Kendi adına dinar kestirdi. İbn Mervan’ın Kudüs’e ve İslâm alemine en büyük hediyesi, Kubbet-üs Sahra gibi dünyanın en muazzam eserlerinden birini inşa ettirmesi oldu.

Kudüs üç dallı bir ağaca benzer (1)

Bu üç dalın her birinde üç ayrı yuva var. Bu üç yuvanın birinde Yahudiler, birinde Hıristiyanlar ve birinde Müslümanlar ikamet eder. Bu üç dal arasındaki âhenk bozulmaya başladığı anda, dünyadaki barış ve huzur yerini savaş ve çatışmaya bırakır.

Afrin harekâtı, İran ve Rusya

Rusya ve İran, Şii nüfusun egemen olduğu eski Suriye’yi tercih etmekte. Türkiye ise Sünni Arap nüfusun egemen olduğu birleşik bir Suriye’yi kendi çıkarlarına daha uygun görmekte. Ancak sahadaki gerçek, ne Türkiye, ne de Rusya ve İran’ın istediklerini hayata geçirmesine elverişli.

Moğollar ve Abbasi halifeliğinin sonu

Memlûk adıyla anılan askerî köleler (ve onlardan oluşan hassa ordusu), son Eyyûbi sultanını tahtan indirdiğinde, artık Suriye ve Mısır aynı ellerde değildi; Moğollara karşı kuzeyden güneye uzanan birleşik bir barikat kalmamıştı. Bağdat’taki halifeler ise dışarıdan gelecek tehditleri bertaraf edebilecek ferasetten uzaktı. Başka şeylerle meşguldüler.

Hülagû, Nasırüddin Tûsi ve Bağdat’ın işgali

Bilim insanları, her zaman medeniyetin ilerlemesine katkı sağlamaz; bazen buluşları, bazen fikirleriyle medeniyetin yıkılışına da sebep olabilirler. _x000D_ _x000D_

Nureddin ve Selahaddin’le başlayan ittifak

Ortadoğu henüz, Naim Baban’ın “Frenk hastalığı” ve Süleyman Nazif’in “Cengiz hastalığı” diye eleştirdiği kavmiyetçilik illetinden çok uzaktı. Ne Nureddin’de, ne de Selahaddin-i Eyyubi’de, zerre kadar kavmiyetçilik vardı.

Selahaddin-i Eyyubi ve Kudüs

“Amcam Şirkuh [Şêrgo] bana doğru dönüp şöyle dedi: ‘Yusuf, eşyalarını topla, gidiyoruz!’ Bu emri alır almaz kalbime bir hançer yemiş gibi sarsıldım ve şu cevabı verdim: ‘Allahım, bana tüm Mısır krallığını verseler yine de gitmezdim!’”_x000D_ _x000D_

Friedrich Barbarossa ve tarihte liderin rolü

Steven Runciman, “Haçlı Seferleri Tarihi” adlı üç ciltlik çalışmasında, Friedrich Barbarossa’nın ölümünden söz ederken şöyle bir belirlemede bulunur: “Fakat daima bir Führer’e tapmaktan hoşlanan Almanlar… bu Führer ortadan çekilir çekilmez bütün mücadele güçlerini yitirirler.”

Tarihte iz bırakmış bir komutan: Şirkuh (Şêrgo)

Bir askeri deha, stratejist ve komutan olarak Şirkuh, tarihte büyük izler bırakan Makedonyalı Büyük İskender, Kartacalı Hannibal, Selahaddin Eyyubi ve Napoleon Bonaparte ile aynı kategoride yer alabilirdi. Ancak en büyük “talihsizliği” Selahaddin Eyyubi’nin amcası olmasıydı.

Deprem, dağılmış Irak’a son darbeyi vurdu

Haydar Abadi, depremde ölen veya yaralanan Kürdistan halkı için tek kelime etmedi. Yardım vaadinde bulunmadı ve başsağlığı mesajı yayınlamadı. İran, ölen Kürt vatandaşları için bir günlük ulusal yas ilan eder, depremin ertesi günü ulusal gazeteler “Wax Kurdewar” (Vah Kürt ülkesi) gibi Kürtçe manşetlerle çıkarken, Irak kılını bile kıpırdatmadı.

İran İsrail’e komşu olurken

Kasım Süleymani’nin Mısır, Lübnan ve Suriye’nin adını vererek “sınırlarımız genişledi” demesi başlı başına anlamlıdır. Zira bu ülkelerin Pers İmparatorluğu’nun (MÖ 558-330) sınırları dâhilinde yer aldığını unutmamak gerekir.

Referandum hukuken meşru, siyaseten yanlıştı

Mesut Barzani ve Kürt yönetimi referandumda ısrar edeceğine şunu yapmalıymış: 2014’te ellerine geçen tartışmalı Kürt topraklarını geri almak için merkezi yönetimin zora başvurmasını beklemek. Bu zaman zarfında, başta Türkiye olmak üzere uluslararası toplumla sağlam diplomatik ilişkiler kurmak.

Kürdün Kürtten başka düşmanı yok

Akif Beki durumu güzel özetlemiş: “Sanırsın ki Kerkük’ü Ayetullah’ın Haşdi Şabi milisleri değil de Başbuğ’un ülkücü timleri aldı…”

Kerkük İran’a Geçerken

Kürtlerin kendi aralarındaki iç bölünmesi Kerkük’ün İran nüfuz alanına geçmesine yol açmış olabilir; ancak İran’ın, nüfusunun yüzde 65’i Kürt olan bu kenti idare etmesi hiç de kolay olmayacaktır. Türkiye’ye gelince; bugün çoğu medya organlarımıza Kerkük’ün Haşdi Şabi güçlerince denetim altına alınmış olmasının sevinci yansımış. Bugün Türkiye’de Kerkük’ün işgaline sevinen, yarın kendi ekmeğinin biraz daha küçüldüğünü geç de olsa anlayacaktır.

Aristoteles ve kölelik

Aristo’ya göre doğaldı, yaradılışın emriydi. Tüm medeniyetler kölelerin omuzlarında yükselmişti. Kölelerin olmadığı bir medeniyeti düşünmek mümkün değildi. _x000D_ _x000D_

Referandum meselesinin iç politika boyutu

Bir Kürt bilgesi bna şöyle dedi: “Bir daha yer ve gök bir araya gelse, Kürtler ne CHP’ye ve ne de CHP’nin işaret ettiği bir adaya oy verir. Bütün partiler Kürtlerin bağımsızlık referandumuna tepki gösterdi. Lâkin Öztürk Yılmaz’ın şahsında, aynen Ulubatlı Hasan gibi kaleye ilk bayrağı diken ve Kürtlerle var olan ipleri ilelebet koparan CHP oldu.”_x000D_ _x000D_