Ali Bayramoğlu

“Erdoğan rahat çünkü üç kritik bakanlıkta sadık ve şahsiliği öne çıkmayan isimler görevde”

“İçişleri, Dışişleri ve Savunma Bakanları’na muhtemelen Cumhurbaşkanı bundan önceki bakanlardan bir kademe daha fazla güveniyor ve daha fazla rahat ediyor. Bu bakanların üçü de kendilerine verilen politikayı uygulamak kadar bildikleri, ürettikleri, parçası oldukları bir politikanın parçası olarak sistemin içindeler. Aynı zamanda şahsilik izi kendilerinden önceki bakanlara göre daha az.”

“Bu YAŞ’ı normalleşmeden çok siyasetçi hükümranlığı ile tanımlamak mümkün”

Ali Bayramoğlu: “YAŞ'ta siyasi iktidarın tam bir hegemonya kurduğunu söylemek mümkün. Kara Kuvvetleri Komutanı emeklilik yaşı gelmiş, Erdoğan tarafından çok tercih edilmeyen biri olarak da telakki ediliyordu. Eski YAŞ olsaydı Musa Paşa doğal olarak Genelkurmay Başkanı olurdu. Bu sefer bunun olmayacağı belliydi. Veda görüntüsüne şöyle bir yorum yapmak mümkün; Kara Kuvvetleri Komutanı Genelkurmay Başkanlığı'nı hak ettiğini düşünen bir insandır muhtemelen. Ve onu arzu etmiş olan bir insandır. Fakat tercih edilmedi, tercih edilmeyince de yaptığı konuşma, "Bir asker olarak gelebileceği en yüksek yere geldim" sözleri biraz kendisine karşı, çevresine karşı savunması diye ben düşünüyorum”

Dünyada liberal değerler örseleniyor, Türkiye’de popülist otoriter iktidar normalleşiyor, muhalefet pusulasız

Ali Bayramoğlu: “Liberal ekonominin ve ona bağlı olarak bütün o liberal değerlerin bir örselenme yaşadığı muhakkak. Silahlanma, devlete önem verme, güçlü olma, güçlü lider üretme gibi toplumlardaki insanların güven duygusunun sistemden çok kişiye, şahsa yönelmeye başlaması, güce yönelmeye başlaması bunların sonuçlarından bir tanesi. Dünya 1980'lerde ve 1990'ların ilk yarısında çok kültürlülüğü veri alan, çok kültürlülüğün değer olarak skalanın en tepesine konduğu bir istikamette ilerliyordu. Bugün bunun tersini görüyoruz. Türkiye'de de benzer bir hal yok mu? Popülist ve otoriter iktidar tabiileşiyor, yavaş yavaş yerleşiyor. CHP ve İYİ Parti’deki pusulasızlık, şahısların daha çok vurgulanmasının da popülist dalga ve bunun izdüşümleriyle ilişkisi yok denemez.”

CHP’nin hastalığı yeniden nüksetti: “Siyaseti diğer partilere karşı değil, parti içi hiziplere karşı yapma”

“CHP’de tek parti geleneğinden kalan bir gen varsa, o gen o siyaseti diğer partilerle rekabet halinde değil, kendi içindeki gruplar arasındaki yarışma olarak algılanmasıdır. Son derece cemaatçi bir dokudan bahsediyoruz. Bunun Türkçesi şu: Toplulukçu anlayışta karşı cemaati, karşı topluluğu, karşı siyasi partiyi alt etme mücadelesinden daha fazla kendi partiniz içerisindeki konum ve yer mücadelesi ön plana çıkar. Bu, aynı zamanda tek partili bir düzenin siyaset anlayışıdır. CHP bunun tipik örneğidir.”

Bendeki Roni…

Ameliyat olduğu akşamdan itibaren eniştesi Nubar’la hemen her gün haberleştik. Ayrıntılı bilgi veriyordu, sağolsun Nubar. Kendine geldiği her an, her zamanki gibi, aksileşiyormuş Roni, oksijen hortumunu çekip atıyor, söyleniyormuş. Bir gün Nubar, “Ya Ali, şiirlerini bilmesem, bu aksi adamın duygu dolu olduğunu hiç tahmin edemezdim. Hele o aşk şiirleri…” dedi. Ben okumamıştım Roni’nin aşk şiirlerini. “Aa sen Elsa’yı bilmiyor musun, büyük aşkı, şiir kitabı yazdı onun için” dedi Nubar. Hemen o akşam Roni’nin Elsa için yazdığı kimi şiirleri bulup bir solukta okudum. Çarpıldım.

“Fransa’da yaşananlar bir demokrasi krizi: Yönetemezsen, otoriterleşirsin”

“Bu sorun, Fransa'yla değil Batı demokrasilerinin çoğuyla ilgili. Çok kültürlülüğün fiilen iflas etmesi ile kültürel kutuplaşma, göçmen karşıtlığı Batı ülkelerine egemen oldu. Kendi yoksullarını, kendi göçmenlerini eski sömürge unsurlarını ya da yeni gelen göçmenleri sistemlerin içine aktaramayan, kapitalizmin de sertleşmesiyle birlikte yoksullaşmanın tetiklendiği bu alanlarda önemli sorunlu ve dışlanmış bir nüfus grubu üreten bir öykünün Batı demokrasilerini sarstığını görebiliriz. Bu da bir demokrasi krizi olarak karşımızda. Yönetemezseniz, otoriterleşirsiniz.”

“Seçim sonuçları muhalefet üzerinde Erdoğanizm etkisi yaptı”

Ali Bayramoğlu: “Cumhuriyet Halk Partisi'nde ve İYİ Parti'de olan, şahıs merkezli yenilenme ya da şahıs merkezli bir derlenme - toplanma eğilimi. Bu eğilim aslında Erdoğanizme öykünmek. Bu bir tür güçlü lider, taşıyıcı lider öykünmesi. Seçim sonuçları muhalif partiler üzerinde bir Erdoğan modeli etkisi yaptı. Muhalefet darmadağın. Bulabildikleri tek çözüm siyasetsiz şahıs üstüne kurulu politikalar.”

“Saadet, Gelecek ve DEVA yeni ve ortak bir siyasi anlayış üretebilirse bu faydalı olur”

“Bu üç siyasi partinin bir araya gelip gelmeyecekleri bir ideolojik-politik sorun olmaktan çok bir fayda sorunu olarak karşımızdadır. Yani mecliste grup kurmanın getirileri, mecliste grup kurmanın o gruba, o siyasi partiye vermiş olduğu imkanlar ve haklar itibariyle bunu istemeleri normal Belki de yeni bir siyasi parti, yeni bir siyasi anlayış bütün seçim sonuçlarının da değerlendirilmesi bir hareketle ortak bir dil üretilebilir. Üretilirse de faydalı olur. Ayrı ayrı olmasında da ben hiçbir mahsur görmüyorum.”

“’Kılıçdaroğlu yaşlandı, daha enerjik biri gelsin’ dışında bir değişim tezi yok”

“Seçim yenilgisi bir siyasi partinin, bir stratejinin, programın başarısızlığından çok bir şahsın, Kılıçdaroğlu’nun başarısızlığı olarak lanse edildi. Değişim elbette önemlidir. Neyin değişimi? Nasıl değişim? Nasıl bir CHP? Nasıl bir liderlik? Bu soruların hiçbirinin cevabı yok. Yani, “Kılıçdaroğlu yaşlandı, eskidi, başarısız oldu. Daha enerjik bir kişi iktidara gelirse başarılı olabilir” iddiası dışında ortada bir şey yok. Bu siyasi partinin belli ilkeler içerisinde, belli yapılanmalar içinde, belli bir istikamette değişmesi gerekir, değişim yaşanacaksa. Yönetimi dahil. Kılıçdaroğlu da meseleye biraz böyle bakıyor.

“Türkiye’de başkanlık sistemi bu bakanlarla pekişti”

"Daha olgun insanların bakan olması, daha yumuşak bir dil, daha takdir edilen, saygı duyulan bakanlar, ekonomide daha rasyonelliğe dönüş bir dizi politika değişikliğini kendi başına içerir. Bunlar asli politika değişiklikleri olmamakla birlikte dil bakımından, söylem bakımından değişiklik olabilir. Kurumsal olanla kişisel olanın zaman zaman kesiştiği haller var. Hibrit bir model söz konusu. Mesela Yaşar Güler; Hem bir kurumda devamlılığı temsil ediyor hem de bir kişisel sadakati. Hakan Fidan'da da benzer bir şekilde. Türkiye'deki başkanlık sisteminin bu bakanlarla pekiştiğini görüyoruz. Kurucu oyuncular bu kez yönetici oyuncular haline gelmeye başladılar diye düşünüyorum. "

“Türkiye’de kaybedenin zaafı kadar kazananın gücünü görmemiz lazım”

“Mikro siyasi analizler, okumalar seçim öncesinde de seçim sonrasında da yapılır. Sonuçlara taraf gözlüğüyle bakmak bu tür analizleri tahrik eder. Muhalefet kesimde beklenti malumdu: “Türkiye çok kötüye gidiyor. Tayyip Erdoğan ekonomik kriz ve hukuk kriziyle karşı eridi, iktidar değişikliği son derece kaçılmazdır…” Ama olmadı. Muhalefet taraf gözlüğü takınca, bunun nedenini karşı tarafın gücünde değil, kendi eksikliklerinde arar. Şu çok açık: Türkiye'de kaybedenin zaafı kadar kazananın gücünü görmemiz lazım. Yani yüzde elli iki oy almış. Yani yirmi yedi milyon, yirmi sekiz milyona yakın seçmenin yüzde elli ikisinin oyunu almış bir siyasi partinin neden bu oyu aldığını sormak muhalefetin neden kazanamadığını sormak kadar önemli. Hatta daha önemli.”

“Kılıçdaroğlu’nun söylem değişikliği rahatsızlık yaratsa da oy davranışını etkilemeyebilir”

“İkinci turda Kılıçdaroğlu’nun söylem değişikliğinin etkisi ne oluyor ne oluyor diye baktığımız zaman rahatsızlık yaratsa da kimi kesimlerde oy davranışına çok etki eder mi, bilmiyorum. Belki katılım açısından olabilir diye düşünenler var. Bence son günlerde o ihtimal de bertaraf edilebilir. Özellikle Ümit Özdağ’ın destek açıklamasının ardından yeniden yenme, Tayyip Erdoğan’ı gönderebilme ihtimali doğarsa, bu Kılıçdaroğlu’nun dilinden daha önemli ve dikkat çekici olur ve seçmen tekrar sandığa gider. Dolayısıyla bu kampanya çok etkilemeyebilir Kılıçdaroğlu'nu. Peki seçmen çeker mi bu dil? Açıkçası bu dilin seçmen çekmesi çok kolay değil. Çünkü görüyoruz ki iki kutup arasında çok fazla oy geçişi yok. Güneydoğu'da katılımın azalması riski bile var bu milliyetçi dille beraber."

“Millet İttifakı’nın kampanyası beklediğimden daha iyi”

"Kılıçdaroğlu’nun arkasında yavaş yavaş bir kümelenme başlıyor. Adaylığına gelen çeşitli itirazların anlamını kaybetmeye başladığını ya da etkilerinin çok azaldığını görüyoruz. Bunu daha önce de konuşmuştuk, benim çok uzun süredir öngördüğüm bir şeydi. Konjonktür değişince, aday tek kalınca, karşıdaki adayla yarış başlayınca muhalefetin o adayın etrafında toplanması eğilimi her zaman daha güçlü olur diyordum. Oldu."

“Muharrem İnce, sistemik bir memnuniyetsizliğin merkezi durumunda”

“İnce'nin oy dokusuna baktığımız zaman, varsayıldığı gibi tümüyle CHP'den gelen seçmenlerin desteğini aldığını söyleyemeyiz. Kamuoyu araştırmalarına göre adeta eşit bir dağılım var. Üçte bir önceki seçimde AK Parti'ye, üçte bir CHP'ye oy vermiş kişiler ve üçte biri de ilk kez oy verecek seçmenler. Yani İnce'nin seçmeni sadece Kılıçdaroğlu'nun aday olmasına ya da İmamoğlu ve Yavaş'ın aday olmamasına itiraz edenlerden oluşmuyor. Demek ki sistemik bir memnuniyetsizliğin, bir rahatsızlığın merkezi durumunda İnce. Ortada bu sistemik memnuniyetsizliği temsil eden, özellikle genç kuşağın bir kısmını çeken bir siyasi parti varsa burada bir durup düşünmek gerekir.”

“Seccade meselesi seccadeden fazla bir şey: Tayyip Erdoğan’ın aynası”

“Kılıçdaroğlu özür diledi ama özür dilemesini bile ben fazla buldum. Çünkü özür dilenecek bir şey yapmadı. Örneğin camiye ayakkabılarıyla ya da kutsal bir mekâna, o mekâna uygun olmayan bir kıyafetle girmedi. Yanlışlıkla, görmeden, halının üstüne bırakılmış bir seccadeye bastı. Aslında Kılıçdaroğlu'nun söylemesi gereken şey şuydu: “Biz değerler barışı peşindeyiz. Siz kavga peşindesiniz.”

“Demirtaş’a Kürt hareketi içinden karşı çıkışlar, içerideki gerilimlerin dışa yansıması…”

“Kürt hareketi içinde bir dizi gerilim var. Bu gerilimlerin esası HDP'nin kendisiyle PKK arasında. PKK, şiddeti temsil eden taraf. HDP siyaset yolunu açmaya çalışan taraf. Bunlar arasında tabii bir geçişkenlik var. Örgüt ile siyasi parti arasında sosyolojik ve politik akrabalık olduğu muhakkak. Ancak gerilimin olduğu da muhakkak. Demirtaş bu gerilimin de merkezinde yer alan aktörlerden biri.”

“Oylarının firesiz şekilde Kılıçdaroğlu’na gelmesi için HDP Kılıçdaroğlu’na açık destek vermeliydi”

“HDP ya da Emek ve Özgürlük İttifakı henüz 'Kılıçdaroğlu'nu destekliyoruz' diye bir açıklama yapmadı. Sadece 'Cumhurbaşkanı adayı çıkarmadık' dediler. Kürt seçmende firesizliğe doğru gidiş yüksek sesle Kılıçdaroğlu'nun desteklendiğinin ilan edilmesini gerektirir. Bu neden yapılmadı? Daha sonraya mı bırakıldı? Yoksa içeride bazı küçük tartışmalar, pürüzler, ayrışmalar mı var? Bunları çok iyi bilmiyoruz ama olma ihtimali var.”

“HÜDA PAR da HDP gibi şiddet dışında bir siyaset yolu arayışı…”

“HÜDA PAR’ın geçmişi ve geçmişteki şiddetle ilişkisi üzerinden yapılan eleştirileri ben çok ahlaki bulmuyorum. Şiddet öyküsünden geliyor olsa da bir siyasi partinin şiddetten siyaset alanına geçmesinin değerli olduğunun da altını çizmek lazım. Bugün HDP nasıl şiddet dışında bir siyaset yolu arayışı olarak kollanıyor ya da analiz ediliyorsa, HÜDA PAR'a da öyle bakmak lazım.”

“Akşener, muhalefet için pimi çekilmiş bomba olma özelliğini sürdürüyor”

Ben Akşener'in masadan kalkmasıyla ortaya bir tür saflaşma, temizlenme tablosu çıktığını düşünmüştüm. Çünkü malum Akşener çeşitli riskler oluşturuyordu ve hâlâ da oluşturuyor. Akşener bu açıdan pimi çekilmiş bir el bombasıdır. Bu bomba varlığını sürdürmeye devam ediyor. Akşener'in geri dönüşüne duygusal bir tepki vermedim açıkçası. İlk verdiğim tepki, 'Keşke geri gelmeseydi' oldu. Ama bu samimi olarak söylemem gerekirse kişisel ve duygusal anlık bir tepkiydi. Bugünkü duruma bakınca oluşan tablo güçlü bir tablo aslında. Bunu da görmek lazım.

“’Seyircisiz maç oynansın’ diyebilmek, ‘insanlar toplanmasın’ demektir ve bu tipik faşist rejimlerde görülür”

“Maçlar seyircisiz oynansın, insanlar toplanmasın, çünkü bir araya gelen insanlar eleştiri yapabilirler ya da onların mantığıyla bir araya gelen insanlar her zaman provokasyona açıktırlar, kullanılabilirler. Tipik faşist rejimlerde, uygulamalarda gördüğümüz bir bakış açısıdır bu.”

“Olağanüstü hal ilanında ve askerlerin çalışmalara katılmasında geç bile kalındı”

“Olağanüstü hal ilanında geç bile kalındı. Olağanüstü halin o gece ilan edilmesi psikolojik olarak toplum üzerinde pozitif etki yapabilirdi. Bu koşullarda olağanüstü hal; devlet-millet-siyaset, siyaset-toplum, ne derseniz deyin adına, bütün bu güçlerin bütünleşmesi ve tek elden bir yaranın sarılmasına yönelik bir yönetme biçimidir. Asker meselesine gelince... Asker bu ülkenin önemli bir kurumu. Birliklerinde büyük imkânlar var, hiyerarşileri var. Tabii emir komuta askeri birlik komutasında kalır ama siyasetin hizmetinde, idarenin hizmetinde kamu gücü olarak devreye girer asker.”

“Bugünkü siyasal rejimin tanımı: Devlet ile siyasetin tam bütünlüğü ve bütünleşmesi”

“Son dönemde iki büyük gelişme yaşadık; darbe girişimi ve ondan hemen önce Kürt ayaklanması. Bu iki faktörün devreye girmesi ve 'devlet bunalımda, devlet elden gidiyor' kaygısıyla devlet siyaset çatışması yerini devlet siyaset ittifakına bıraktı. Bugünkü siyasal rejimin altında yatan en önemli husus sanırım budur: Devlet ile siyasetin tam bütünlüğü ve bütünleşmesi. Böylece devletin tehlikede olduğu iddiası üzerinden tam seferberlik, Türk milliyetçiliği, iç düşman temizliği, güçlü devlet, güçlü Türkiye gibi temalar öne çıktı.”

“Sinan Ateş cinayeti MHP’nin bir şiddet merkezi ve odağı haline gelmeye başladığını gösteriyor”

“Yargının siyasallaşmış haline rağmen bazı bağımsız adacıkların mevcudiyetini görüyoruz. Bu bağımsız adacıklar daha önce de vardı. Fakat bunlar iktidara uygun olmayan kararlar aldıklarında -örneğin Fethullah Gülen davalarında- hızlı bir şekilde görevden uzaklaştırılıyordu. Savcılığın gözaltıları şimdi de böyle bir adacığı akla getiriyor. Bu kez ortadan kaldırma imkânları ve ortam yok. Bir cinayet söz konusu. Gabriel Marquez'in Kırmızı Pazartesi romanındaki gibi adeta, faili belli. Dolayısıyla bunun üstünü örtmek AK Parti için çok kolay değil.”

“Altılı Masa’daki liderlerin karar mekanizmalarında olması eşyanın tabiatına uygun”

“Bu bir iktidar paylaşımı ve böyle bir çerçeve de doğal olarak bir iktidar işleyişi gerektirir. Bu paylaşımı eğer keskin bir paylaşım olarak düşünürseniz, yani bir yetkiyi, bir bakanlığı, bir partiye verdik, o bildiğini yapar derseniz, evet bu bir vesayete, bir vekalete dönüşebilir. Ama burada işin özünün o olmadığını, en azından şu ana kadar yapılan hazırlıklardan biliyoruz.”

“AYM, kapatılmasına karar verirse HDP Yeşil Sol Parti ile seçime girecek”

“Muhalefet çevreleri, muhalif basın çok heyecanlandı bu karardan. 2019 yerel yönetim seçimlerindeki seçim iptali kararına benzetilmesi söz konusu oldu. Nasıl İmamoğlu orada bir ivme kazandıysa, burada da bir ivme kazanır ve AK Parti kaybeder, Tayyip Erdoğan kendi ayağına sıkmıştır yorumları yapılıyor. Aslında aceleci yorumlar bunlar. Çünkü gerçekten bu İmamoğlu'nun başkan adayı olmasını beraberinde getirecek bir karar mı? Çok tartışılır…”

Altı yaşında nikâh: İnanç, siyaset, gelenek

“Bu bir kadına, kıza verilen rol, konumla ilgili bir durum. Ve geleneğin yarattığı büyük tahribatlardan bir tanesi. Gelenek her zaman tahribat yaratmaz ama bu tür istismarı da içerebilir. Kız çocuğu ailedeki bir değişim malzemesi olarak kullanılıyor. Bir babanın altı yaşındaki çocuğunu evlendirmesinin bu anlamda bir sirkülasyonu ifade ettiği, baba için kız çocuğunun evlenecek ve oradaki gerekli bağlantıları sağlayacak bir nesne olduğu görülüyor. İstismar daha onu mümkün kılan rol tanımlarıyla başlıyor.“

“HDP hâlâ birleşik bir muhalefetin mümkün olduğu görüşünde”

"Önceki önerileri sonuç üretmeyen HDP şimdi biz birinci turda kendi adayımızı çıkaralım, Altılı Masa da çıkarsın, sonra duruma bakalım… diyor. (…) “HDP genel merkezi en azından şimdilik 'Siyasetin dışında kalmak, ayrı bir kutup oluşturmak’ istemiyor. Dışarı atılmakla birlikte içeriye girmek için bütün koşulları zorluyorum' diyor.”

“Anayasa işin armonisi ama melodi insanlara heyecan verir”

Ali Bayramoğlu: “Anayasa metni siyaseti ikame etmez. Anayasa metni siyasi zeminin ne olacağını söyler. Ben bu bakımdan değerli buluyorum ve eleştirilere katılmıyorum. Bir müzik parçasında iki tane yapı vardır. Biri armonik yapıdır, biri melodik yapıdır. Bu işin armonisi. Armoni olmadan sırf melodiyle bu işin karşılığı yok. Ama melodi olmadan armonin de manası yok. Melodi insanlara heyecan verecek. Melodi siyasetin kanlı canlı kısmıdır. Sezen Aksu bir şarkı söyler. Yeni bir melodiyi söyler. İki dakika sonra tekrar söylese bütün salon onu tekrar eder. Melodi böyle akılda kalan bir şeydir. Hissedilen bir şeydir. Bu eksik ve bunun da çeşitli nedenleri var.”

“Türkiye şahsileşmiş bir iktidardan çok çekti, muhalefetin de bir şahıs üstünden dirilmesini sağlamak yanlış olur”

“İmamoğlu’nun adaylığına bakışım negatif. Türkiye, muhalif kesim, şahsileşmiş bir iktidar deneyimine son vermek istiyor. Tayyip Erdoğan bunun en önemli simgelerinden biri. Yeniden bir şahıs üstünden muhalefetin dirilmesini sağlamak ve bir şahıs ve onun popülaritesi üzerinden yol almak benim siyaset anlayışıma biraz aykırı. Ben siyasetin daha örgün, daha toplumla ilişkili olmasının; toplum siyaset ilişkilerinin imaja değil, içeriğe dayanan istikamette şekillenmesinin Türkiye için daha hayırlı olduğu kanaatindeyim.”

“Ziyaret ne HDP ile yakınlaşmanın ne de siyaseten bir yumuşamanın göstergesi…”

“Bahçeli’nin AK Parti-HDP görüşmesine itiraz etmemesine hiç şaşırmadım. İlk defa olmuyor bu. Bahçeli akıllı ve deneyimli bir siyasetçi. Partisini konumlandırdığı yer belli. Siyaseten varlığı AK Parti'ye endeksli. İttifak ihtiyacı açık. Yüzde altı, yüzde yedilerde dolaşan bir siyasi partiden bahsediyoruz…” “Ziyaret ne iktidarı HDP’ye yaklaştırır ne de muhalefeti cesaretlendirir.”