Berat Özipek

‘Ne olmuşsa ölenler görmüş’

Asıl asap bozucu olan, HDP’nin her yaptığına bir meşruiyet bulmaya çalışan, her günahını izah eden, edemediği noktada “AKP’nin bizi getirdiği nokta burası” diyen ahlakçı yazar-çizerlerin, “hak savunucuları” olarak tanıtılan isimlerin Dürümlü Katliamı karşısında içine düştükleri acıklı durum.

O kız çocuğu kapınızda

Nasıl oluyor da dünyanın en kırılgan insanları, eşitlik ve özgürlük edebiyatını kimselere bırakmayanlar tarafından böylesine horlanabiliyor?

Erdoğan’ı kimden koruyorlar?

Özellikle de bütün eksikliklerine rağmen bu ülkenin kadim sorunlarını çözmeye en yakın siyasi alternatifin Ak Parti olduğunu, diğer alternatiflerin hiç umut vermediğini düşünenlerin, tepkisel bir tutum almak yerine, her şeye rağmen ona söz söyleyebilecek bir mesafeden doğruları dile getirmeye devam etmeleri gerek.

Sokağın kalbi kırık

Davutoğlu, her şeyden önce iyi bir insan. Siyasi rakiplerinde bile saygı duygusu uyandıran bir başbakan. Nitekim kendisinden bekleneceği gibi asil ve zarif bir veda mesajı verdi ve önümüzdeki kongrede aday olmayacağını açıkladı.

Sevan Nişanyan adalet bekliyor

Hukukçu değilim. Ama her insan gibi ben de adaleti hissedebiliyorum ve onu herkes için istiyorum. Nişanyan için de.

Anayasada laiklik tartışmasına dair

Aslolan, din ve vicdan özgürlüğünü, inanan, inanmayan, farklı inanan, Müslüman, Hıristiyan, Alevi, Sünni, ateist… herkes ve her inanç grubu için eşit biçimde tanımak ve güvenceye almaktır.

Başkanlık sistemini konuşmak

İnsan onuruna dayalı özgürlükçü bir anayasanın içinde, yürütmeye abartılı yetkiler öngörmeyen ve bu sistemden beklenen asıl avantaja, yani gerçek kuvvetler ayrılığına yer veren bir başkanlık sistemini önermek, ülkedeki iklimi yeniden ılımlı hale getirebilir.

Sığınmacı dostlarıma

Maalesef bu dünyayı zalimlerle paylaşmak zorundayız. Ama bu, hiçbir şekilde onların kötülüğüne göz yummak anlamına gelmiyor. Kimse sizden, onları affetmenizi veya ihlallerine sessiz kalmanızı bekleyemez. Vicdanen affetseniz bile hukukun onları cezalandırmasını talep edebilirsiniz ve etmelisiniz.

MHP’ye kayyumun düşündürdükleri

MHP yönetimi Yargıtay’a temyiz başvurusunda bulunduğu için süreç henüz bitmiş değil ve bu tuhaflığı düzeltmek mümkün.

Panodaki veda mesajı

Oysa belki de sadece bir kelimelik bir söz veya sıcak bir gülümsemedir bize dokunan. Ya da kısacık bir mesaj, hiç beklemediğimiz bir anda bizi bulan.

Sığınmacı çocuğu bu zihniyetten korumalı

“Mülteci istemiyoruz dediğimizde esas olarak buna neden olan politikalardan AKP'nin vazgeçmesini istiyoruz” diyor Ağırman. Hayır, “mülteci istemiyoruz” dediğinizde, “mülteci istemiyoruz” demiş oluyorsunuz.

Obama’nın sözlerini nasıl okumalı?

Obama’nın veya başka bir liderin, demokrasi, insan hakları gibi konularda yönelttiği eleştiriler, söyleyenin kim olduğuna bakılmaksızın ciddiye alınmalı ve tartışılmalı. Mesela eski büyükelçilerin Cumhurbaşkanı Erdoğan’a hakaretten açılan davalara dair eleştirileri haklı. Daha önce ben de defalarca söyleyip yazdım, demokrasilerde siyasetçi ve üst düzey bürokratlara yönelik eleştirinin alanı geniş tutulur ve bu da doğrudur.

Gündemi demokrasi belirlemeli

Halk ne yaparsa doğrudur demiyorum, ama insanların akıl ve vicdan sahibi varlıklar olarak, kendileriyle ilgili kararları kendilerinin alması hem ahlakidir, hem de başkalarının onlar yerine alması durumuna kıyasla, kendi iyiliklerine de çok daha fazla hizmet eder.

Kiminle müzakere edecekler?

“Ver başkanlığı al özerkliği diyenler kusura bakmasın, biz demokrasi için mücadele ediyoruz. Sadece Kürde demokrasi olamaz” diyordu HDP eş başkanı. Bir saniye, şimdi o hendekler “demokratik özerklik” veya “öz yönetim” için değil demokrasi için miydi? O hendekler, silahlı çatışmalar, ölümler demokrasi adına mıydı?

Belki de günahı doğrularıdır

ABD Türkiye’den fazlasıyla rahatsız ve bunu Türkiye’yi Suriye üzerinden sıkıştırarak gösteriyor. PKK’nın Çözüm Süreci’ni sona erdirmesini beraberinde getiren süreç de bunun bir parçası. ABD Büyükelçisinin insan hakları konusundaki göz yaşartıcı duyarlılığı da.

Bombayı etkisiz hale getirmek

Bütün acımıza rağmen ayakta kalmayı, hayatın olağan akışını bozmamayı başararak ve parçalanmış insan bedenleri üzerinden siyasi kazanç elde etmeyi elimizin tersiyle iterek yapabiliriz bunu. Ve galiba ancak bunu yapabiliriz.

Terörist ahlaksıza güveniyor

Devleti, hükümeti, şunu bunu eleştirmeyin diyen yok. Bir bomba patlamış ve insanlar ölmüş, devlet kusurlu olsun veya olmasın, sonuçta koruma yükümlülüğünü yerine getirememiş, bunu konuşacaksınız. Ama bu cinayetin mazereti olarak değil. Bu cinayetten “hükümet istifa” fırsatçılığı devşirmek için değil.

Değer miydi?

Şimdi Sur’dan sonra sırada Hakkari var. Belki bir o kadar insan da orada ölecek. Ve sonra gündem değişecek, başka meseleler konuşulacak, ama giden hayatlar geri gelmeyecek.

Bu bahar ne olacak?

Aslında bütün bu olumsuzluklara rağmen, baharın nasıl geçeceği bize bağlı olabilir. Yeni bir demokratik reform iradesi, eski dertlere da deva olabilir.

Anayasa Mahkemesi: Üç soru

Mahkemenin sadece tutukluluk haline ilişkin itirazdan hareketle “kişi hürriyetini ihlal” sonucuna varmakla yetinmeyip, “ifade ve basın özgürlüklerinin [de] ihlal edildiğine” ilişkin açıklaması, yine eski kötü ve hukuka aykırı bir geleneğin nüksettiğini, Mahkemenin içeriğe girerek o konudaki delilleri de incelediği eleştirilerini gündeme getiriyor.

28 Şubat: Pişmanlık bile duyamamak

Acaba şimdi sayısız insanın günahını alanlar, milyonlarca kadının aşını, işini, hayallerini elinden alanlar, omuzlarındaki o ağır vebalden dolayı kendilerini zalim veya günahkar hissediyorlar mıdır?

Yeni bir ‘ters dalga’ mı?

“Makasın öbür ucu” olarak Rusya’yı görebiliriz yeni dönemde. Onun işlevsel önemi veya farkı, herhangi bir demokrasi iddiasının da olmamasından geliyor. Koruyor göründüğü üstün ahlaki değerler de yok. Yarın Esat gibi kendi halkından yüzbinlercesini katledecek başka bir diktatörü ayakta tutmayı tercih etmek gerektiğinde, elini temiz tutarak bunu yapmak isteyen “Batılı değerlerin taşıyıcısı” devletlerin de işine gelir bu.

Bu davalar divana kalmamalı

Eğer “bizden bişey olmaz”cılardan değilseniz, bu davaları yeniden ve hiçbir mağduriyeti gözardı etmeyecek bir perspektiften kurtarmanın yolunu yordamını yeniden konuşmak zorundasınız.

İstikrarsızlığın sürekliliği ABD’nin tercihi

Eğer 17-25 Aralık’ta hükümet yıkılmış olsaydı, çok muhtemeldir ki yeni hükümet, öncekini yıkan iradenin isteği doğrultusunda Suriye’ye sokulabilecekti. Belki de o süreçlerde hükümetin yıkılmaması, Türkiye’yi bu felaketten bugüne kadar korudu.

Namerde muhtaç etmemek için

Devletin atması gereken ilk adım, artık bu insanların önemli bir bölümünün dönecek ülkesi kalmadığı realitesinden hareketle, onlara vatandaşlık ve çalışma hakkı tanımak olmalı.

Kazım Berzeg’i tanır mısınız?

Dünya görüşü, onun için sadece bir aile mirası meselesi değildi. Kendisini yakından tanıyanların da kolaylıkla fark edebilecekleri gibi, kişiliği ile ideolojisi arasında bir uyum vardı.

Bize başka bir dil gerek

İslam’ın terör dini olduğu yargısı saçmadır elbette. Hıristiyanlığa terör dini demenin saçma olduğu gibi. Ama bunu tekrarladığınız ölçüde, o iki kelimeyi zihinlerde eşleştirmeye de hizmet edersiniz istemeden.

Gülay Göktürk

Gülay Göktürk Ak Partililer kendilerine iyi desinler veya köşe versinler diye inşa etmedi bu onurlu kariyeri. Bugün olsa aynısını yapar ve bunu onlar da bilir.

Sürecin psikolojisi ve dili

Bugün vicdan sahibi hiç kimse, Türk solundan nekrofil bazı akademisyen ve gazetecilerinden başka hiç kimse, o çocukların hendeklerde ölüme itilmesini yüceltip, ölümü kutsamayı içine sindiremiyor.

Bir tuhaflık var bu IŞİD meselesinde

Suriye ve Irak üzerinden bölgeye müdahil olmak isteyen herkes için meşru mazeret “IŞİD’le mücadele.” Yakında Çin de “durun, bir yol da ben IŞİD’le mücadele edeyim” dese kim karşı çıkabilir.