Cahit Koytak
Kötü şiirle gizli sanatlar
...aptallığını saklama sanatı, açgözlülüğünü gizleme sanatı, ihtiraslarını gizleme sanatı, hakettiğinden fazla saygı uyandırma sanatı,
‘İbrahimce’ Sorular
...hani şu, başkasına göstermek, başkasının gözüyle de doğrulamak için, sevgi biçimine, sanat biçimine, zekâ biçimine,
Yanlızlığa eleji
Nice şehirleri silip süpüren zaman Senin ebedi yalnızlığını mı Anlatmak istiyor, Sırasını bekleyen şehirlere Ve yalnız şehirlilere?
‘Şen maneviyat’ ya da dağcılık dersi
damarda dolaşan iğne değil, fitilde yürüyen ateş de değil, meyveyi kızartan güneş ve göğe tımanan çiçekli yol bu!
Genç şaire yol azığı
ne yazarsan yaz - sokağın çocukları onun bahçe duvarını aşarak meyve toplayabilsinler ağaçlardan;
Eve döner gibi
...kendi küçük yalnızlığını bir şapka, bir şemsiye gibi vapurda, metroda unutup eve dönercesine,
‘Büyük proje’
Kadınlardan, erkeklerden seçilmiş Bir özgür ruhlar, özgür kafalar çetesi kurmalıyız, belki, dostlarım,
‘Zamanın ruhu’
Ve o, işte o, her neyse, / Şairin gönlü gibi / Yerde, gökte yaşayan, soluk alan / Her şeyin yüreğinde
Gülmek, ağlamak
Ama gülmek haramdır sanki, / Gülmek, eğlenmek, kimi şaire. / Gökle de ağlarlar onlar, yerle de, / Cennetle de, cehannemle de...
Şan dersi
bakarsın, yalnız insanlar değil o zaman, / aklın üstünde uçan kuşlar da, / filler de, karıncalar da dinler türkünü.
İçimde bir kalabalık
hem üç değil, beş değil, en az kırk şair, / kırk deli ve kırk aşık... / ve ben böyle yetmişime merdiven / dayamışken üstelik!
İyilik & kötülük
ve şehre varıncaya kadar, / “hayır, hayır, hayır, / iyilik, en çok kötülere yakışır.” kıvamına varıyor.
Arabanın atları
araba bomboştu, sürücüsü de yoktu, / tıngır mıngır dolaşıp duruyorlardı o gece / sokaklarında bomboş bir şehrin.
Siz de yapabilirsiniz
Dualarınızla taşları konuşturabilir, / Küçük dağları yürütebilir / Ölüleri diriltebilirsiniz belki, / Ölü gibi yaşayanları, / Ölümüne yaşayanları, / Hayata susayanları, hayatın dibinde, / İnsana susayanları, insanın elinde...
Öğrenmenin yaşı yok
açar açmaz Sana gönlümün kapısını / hastalık olur diye, içimi kaplayan, / katlanmayı öğreniyorum / bu yaşta, yeni baştan;
Profan
Bugün bir peygamber gelecek olsaydı, / Nasıl bir hayatı olurdu onun? / Bizimki gibi mi? Duman rengi mi, / Yağmaya hazır bulut rengi mi?
Şairin ölümü (I)
“Haydaaa! Yine büyük iş çıktı al işte bize! / Yeniden silinip süpürülecek şimdi,” diye yakındı, / “Yeniden dizilip koşulacak yer gök al baştan.”
Cennette çete kurmak
“Bu şanlı çetenin işi, / Cennetle cehennem arasında / Gizli bir geçit, bir tünel kazıp, / Her gün şafak sökerken / Cehennemdeki harlı ateşten / Günahkâr kaçırmak olacak cennete
Dostluk peşinde
Seninle dostluk kurmayı becerirsem, / Kısaltır mı, kısaltır mı, bu, tanrım, / Kendimle dostluğun yollarını önümde?
Şiir: Dokuzuncu çocuk
ve ağlıyor, ağlıyor gece gündüz / hem, sözün tufanıyla boğuşan / hayırsız oğlu için, hem de, Cüdi dağına / ömür boyu bir türlü varamayan / şiir sefinesi için.
Bahçıvanın duası
kendi bahçemden getirdiğim / bu bir kucak yeryüzü toprağına / kendi ruhumu ekeceğim.”
Bahar duası
biz göremiyoruz, ama / erguvan ağacının dalları arasında / gözden gizlenen bülbül, / görebildiği için mi Senin yüzünü, / baygın bir neşeyle şakıyıp duruyor böyle?
Delilik, divanelik
ve ben, yükümü hafifletmek, / uzatabildiğim kadar da uzatmak için / yolumu, Senin aşkınla, Tanrım,
Balçıktan rüzgâr yapmak, bulut yapmak, yağmur yapmak…
ve düşüne düşüne delice, / günün birinde, deli düşüncelerin / bir yılkı halinde koştuğu vadilerde / o taylardan birini yakalayıp / sırtına atlamanın yolunu ara.