Çağdaş Küpeli
İzmir Grevi: Bir toplu iş sözleşmesinin ötesinde toplumsal bir yüzleşme
İzmir Büyükşehir Belediyesi işçilerinin sürdürdüğü grev, yalnızca bir toplu iş sözleşmesi uyuşmazlığı değil; Türkiye’deki sınıf ilişkilerinin, kimlik siyasetinin ve orta sınıfın dönüşen ruh halinin çarpıcı bir ifşasıdır. Grevdeki işçiler ne ayrıcalık istiyor ne de astronomik bir ücret; yalnızca aynı işi yapan ve başka şirketlerde çalışan işçilerle eşit ücret talep ediyorlardı. “Eşit işe eşit ücret” ilkesi savunuluyordu. Toplu sözleşme masası bizzat belediye yönetimi tarafından devrildi. Ardından belediye, hem grev hakkını kriminalize eden bir söylem kurdu, hem de işçileri ve sendikayı hedef tahtasına oturttu.
Konya’da taziye çadırından izlenimler: “Yalnız sandılar ve bunu yaptılar, bizim sorumluluğumuz çok büyük”
“Taziye çadırında gördüğüm fotoğraf şuydu: Herkes birbirinin yüzüne acıyla bakıyor ve sanki kendini biraz suçlu hissediyordu. Çadırdakilerin ‘imam’ dediği, duaları okutan bir akraba çok açık konuştu: ‘Biz de yapılan saldırıdan sonra topluca gidip sahip çıkmadık, tek tek geçmiş olsun demeye gittik. Yalnız sandılar, yalnız gördüler, bunu yaptılar, o yüzden bizim sorumluluğumuz çok büyük.’”
Milyonlarca işçi kapanmadan muaf, salgından değil
Hükümet “tam kapanma” dönemine geçildiğini açıkladı, DİSK ise “Tam kapanma yok, sınıf ayrımcılığı var” dedi ve kamuoyuna bununla ilgili bir araştırma sundu. DİSK yaptığı çalışmada, getirilen 42 istisna ile başta sanayi ve inşaat işçileri olmak üzere zorunlu olmayan mal ve hizmet üretiminde çalışan milyonlarca işçinin kapanmadan muaf tutulduğunu ortaya koydu.
Ahlak ve iyi niyet dışı bir uygulama: ‘Ahlak ve iyi niyet kurallarına aykırı’ işten çıkarma
“İşçinin ahlak ve iyi niyet kurallarına uymadığı koşullarda işten çıkartılabileceğini” düzenleyen istisna, bugüne kadar hiç olmadığı ölçüde istismar edilerek, işverenlerin işçileri işten çıkarmak için kullandıkları genel bir yöntem halini almaya başladı.
Çalışanlar olmadan reform olur mu?
Hükümetin işveren örgütleriyle ekonomik reform hususunu görüşmesinde bir sorun yok ama koca bir eksiklik var: Milyonlarca çalışanın temsilcisi olan sendikalar bu görüşmelerde yer almadı. Ne bir işçi ne de memur örgütü temsilcisi herhangi bir tartışmanın tarafı olabildi.
Milyonları güvencesiz çalıştırma yasası (*)
İktidarın, bir torba yasa içinde sunduğu “İşsizlik Sigortası Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi” bugün (3 Kasım) TBMM’de görüşülecek. Yasanın en kritik maddesi 25 yaş altı ve 50 yaş üstündeki toplam 9 milyon çalışanı ilgilendiriyor. Yasa tasarısı kanunlaşırsa milyonlarca işçi birçok kazanılmış hakkını kaybedecek.