Kurtuluş Tayiz
‘Her sabah kapımızı çalıp bizi ölüme götürüyorlardı’
PKK’nın hendek terörünü başlatmasının ardından en çok adından söz ettiren yer Diyarbakır’ın Sur İlçesi. Güvenlik sağlandıkça Sur’da yaşananlar da ortaya çıkmaya başladı. O cehennemin içinde hapsedilen Kürt vatandaşların isyanını, Diyarbakırlı gazeteci Sidar Basut, dün kendi blog sayfasına taşıdı. Suriçi’nde yaşayan aileler, PKK’nın kendilerini canlı kalkan olarak kullandığını anlatıyorlar. İşte Suriçi’nin PKK’ya isyanı:
Kim muhatap, kim değil?
PKK’nın silah zoruyla ele geçirmeye çalıştığı bu statüyü devlet, gönül rızasıyla, bir de Kürtler adına bu örgüte veremez. Kürtlerle yaşanan sorun Kürtlerle çözülmeli, PKK’yla değil.
Hrant’ı katleden örgüt…
Davanın geldiği noktada net olarak açığa çıkan gerçek, Hrant’ı suikastını organize edenin paralel örgüt olduğu gerçeğidir.
Kürtler terk ediyor, aydınlar sahip çıkıyor
7 Haziran sonrası PKK’yı sahaya süren akıl, örgüte iç savaş çıkarabilmesi için gerekli olan toplum desteğini sağlamayı ihmal etmemişti. Diyarbakır, Ankara, Suruç bombaları çözüm sürecinde devletle arasındaki buzları eriten Kürtleri korkutup yeniden PKK’nın peşine takmayı amaçlıyordu.
İmzacı aydınlar, terör ve yargı
Kamuoyu, imzacı aydınlara cezayı, hukuk adamlarından önce ahlaki olarak kesti. Savcıların devreye girerek terörü öven ve teşvik eden imzacı aydınları gözaltına alması ise bu havayı tersine çevirdi.
İmzacı aydınlar şimdi ne düşünüyor?
DAEŞ’in canlı bomba saldırıları karşısında yeri göğü inleten bu aydınlar, PKK’nın bomba yüklü arabalarla saldırmasında, çocuk kadın ayrımı yapmadan insanları katletmesinde bir sorun görmüyor. DAEŞ’in Paris’te gerçekleştirdiği katliam için yas tutarken, PKK’nın Güneydoğu’daki vahşeti karşısında sessizliğe bürünüyorlar.
Doğru olsaydı biriniz yeterdi
Kürtlere karşı bir katliam yürütülüyorsa bunu uygulayan PKK, engellemeye çalışan ise devlettir. Bunu anlamak istemiyor ve görmüyorsanız PKK vurmasın diye kaçarken kamyonlara saklanan Kürtlerin, kendilerini kartonların altına sakladığı fotoğraflara bakmanız kâfi.
Teşekkürler Ayşe Öğretmen…
“Ayşe Öğretmen” ve onu destekleyen Beyaz Show zihniyetinin sorunu, sivil ölümler konusunda yanlış adrese öfke duymaları. Bu zihniyet, terör örgütünün neden olduğu fenalıkları bildiği halde sırf devlet, hükümet ve Erdoğan karşıtlığı sebebiyle o fenalıkları örtüyor, dile getirmekten bile imtina ediyor. İş bu halde vicdandan, insaftan, dahası insanlıktan bahsetmeleri namertçe ve ikiyüzlüce.
Öptüğün ellerin tek marifeti tetik çekmek
Yaşatılan bu acılar Türkiye'ye ve bu insanlara ne için yaşatılmakta? Bir siyasi parti lideri öldürmekten, katletmekten, yıkmaktan, acı vermekten başka bir iş yapmayan o elleri öpebiliyorsa düşünce ufku ve amacı nice fenalıklara gebe demektir.
PKK’nın ‘iç savaş’ senaryosu
Yeni bir “iç savaş” senaryosu hazırlayan örgüt, terörü Güneydoğu’dan büyük şehirlere taşımayı planlıyor. Kandil, uzun süredir kendi kamplarında eğittiği sol örgütleri de kullanarak metropollerde yeni saldırı dalgası başlatmayı hedefliyor.
İç savaşa toplumsal destek sağlamak düşünce suçu mu?
Terörü teşvik eden, terörizm övgüsü yapanları koruyan bir hukuk sistemi olamaz, olmamalı. Hendek terörünü savunan, öven, destekleyen ve bunun da ötesinde gençleri “hendek direnişine” davet eden siyasilerin ölümlerde en az PKK kadar sorumluluğu var. Gençleri teröre, hendeğe davet etmek düşünce ve ifade özgürlüğü kapsamının dışında görülmeli.
‘Hitler’ yalanına sarıldılar
Yakın tarih bize şunu öğretti: Bu ülkede en büyük yalanları, en ‘saygın’ olanlara söylettiler ve söyletiyorlar; yine bugüne kadar medyada yer alan en gayriciddi iddiaları, en ‘ciddi’ insanlara söylettiler ve söyletiyorlar.
Sözcü’nün ölüm falı
Sözcü’nün arkasındaki güç, Erdoğan’a “2016’da da yakandan düşmeyeceğiz” mesajını veriyor. Tabii hafife alınacak bir mesaj değil bu; Sözcü’nün yaptığı Cumhurbaşkanı’nı doğrudan ölümle tehdit etmek!
Sancılı bir yıl bizi bekliyor
Türkiye, kendi barışını kendisi sağlamak zorunda. Ne PKK’ya, ne HDP’ye güvenerek iç barışı kurmamız mümkün değil. PKK/HDP ile Kürtler arasındaki makas gittikçe açılıyor. Yeni anayasa, Kürtleri kazanmanın sihirli anahtarı olabilir.
Preparing for “civil war” during the solution process
The PKK used the solution process that started in 2013 as an opportunity to come down from the mountains into the cities. In Sur and all other counties where “self-government” was eventually proclaimed, preparations started long beforehand. It was at this time that the urban gangs called the YDG-H were trained and organized. Guns, bombs and rocket-launchers came to be stockpiled.
‘Özerklik’ günahlarınızı örter mi?
“Özerklik” ve “ayrı devlet” talep eden Kürtler değil, PKK ve HDP’dir. Kürtler adına birşey istemek PKK ve HDP’yi Kürtlerin temsilcisi yapmadığı gibi meşru da kılmaz. PKK’nın “Özerklik” talebi, Güneydoğu’yu tümden rehin almayı hedefleyen siyasi bir programın parçası.
Apo could be in for far worse than his brother
Apo is silent because he feels his leadership to be threatened. Any statement or declaration that is not to the liking of those in power on Kandil and over the HDP could be the end of Apo once and for all. (...) What happened to his brother Osman Öcalan was actually a threat aimed at Apo himself.
‘Kürdistan’ hayali mi, Amerikan rüyası mı?
“Kürdistan” Kürtlerin hayali değil, bir Amerikan rüyasıdır; PKK ve HDP ise bu rüyanın sadece taşeronları. PKK’nın çözüm sürecine, HDP’nin ise siyasete yüz çevirmesi, bu nedenledir.
‘İmralı heyeti’ dansözlü partide
Güneydoğu yanarken, HDP’li vekillerin Batı’da dansözlü partilerde eğlenmesi korkunç bir düşkünlüğü gösteriyor. Üstelik bu gece partisine teşrif edenlerin başında “İmralı heyeti”nde yer alan Sırrı Süreyya Önder geliyor.
Çözüm sürecinde ‘iç savaş’ hazırlığı…
PKK, 2013’te başlayan çözüm sürecini dağdan şehirlere inmek için bir fırsat olarak kullandı. Diyarbakır Sur başta olmak üzere “özyönetim” ilan edilen tüm ilçelerde önceden hazırlık yapıldı. YDG-H adı verilen şehir çeteleri, bu dönemde eğitilip örgütlendirildi. Şehirlere bomba, roket ve silahlar yığıldı.
Madalyonun iki yüzü: Paralel ve PKK
Siyasi ve toplumsal alanda birbirinden farklı yüzler biçiminde tezahür etseler de paralel örgüt ile PKK aynı madalyonun parçası. Devleti içeriden ele geçirmeye hedefleyen paralel örgüt, 17-25 Aralık’ta başarısız olunca daha “dışarıda” duran, yedekte bekletilen PKK harekete geçirildi.
Apo’yu kardeşinden beter ederler
Apo’nun sessizliği liderliğini tehdit altında hissetmesinden kaynaklanıyor. Kandil ve HDP’ye hâkim olan güçlerin hoşuna gitmeyecek bir söz, bir açıklama Apo’yu sonsuza kadar bitirebilir. (...) Kardeşi Osman Öcalan’ın başına gelenler aslında Apo’ya yönelik bir gözdağıydı.
Milletin değil, PKK’nın sinesindesiniz
Selahattin Demirtaş, partisinin duruşunu “Milletin sinesindeyiz” diyerek, açıkladı. Hangi milletin sinesi bu, merak ediyorum. Evlerini eli silahlı çetelerin mevzilerine çevirdiğiniz milletten mi bahsediyoruz?
Dün Paralel örgüt, bugün PKK
Gülen grubu ve PKK arasındaki yakınlaşmanın 17-25 Aralık darbe girişiminin hemen sonrasında başlaması tesadüf değil; bu yakınlaşma, darbenin atlı değiştirmesine benziyor. Karşıt uçlarda konumlanıyor olmalarına rağmen PKK ve Paralel yapı arasındaki ‘uçurum’ bir günde ortadan kalktı.
PKK, paralelin etnik bir kopyası
PKK, 40 yıllık bir proje; paralel yapının etnik bir kopyası. Arkalarındaki güç de aynı. Kürt sosyolojisini kontrol etmek için üretilmiş bir yapılanma. Abdullah Öcalan’ın “Türkiye’de sadece bir koldan değil, üç koldan süren parelel yapı çalışması var” sözleri, PKK gerçeğini de anlatıyor.
‘Özyönetim’ çılgınlığı Kürtleri vurdu
Sur’da önceki gün 17 saatliğine kaldırılan sokağa çıkma yasağı üzerine siviller panik halinde evlerini boşalttı. Ancak Sur içi bölgesi tümden sivillerden arındırılmış değil. Bunun sebebi de PKK’nın sivilleri canlı kalkan olarak kullanmak istemesi.
Paralel devletin derin şubesi
Hrant Dink davasında kamuoyunu maniple etmeyi başardılar. Bunda, C5 Şubesi’nin uzantısı gibi davranan medyanın ve solcu-liberal takımının büyük payı var.
HDP’deki ‘gizli Erdoğancılar’
Demirtaş’ın parti içinde “Gizli Erdoğancılar var” çıkışı, bir ay sonra gerçekleşecek olan HDP kongresine yönelik bir hazırlık. HDP içinde Demirtaş’ı, çözüm sürecini rayından çıkarmakla eleştiren ve yeniden eşbaşkan olmasına itiraz eden ciddi bir muhalefet var.
Eşbaşkanlar neden bu kadar çok yalan konuşuyor?
“Gerçeği” kovmadan kendilerine yer açmaları mümkün değil galiba. “Doğru”yla açıklanabilecek hiçbir yanları yok. Gerçeği ters yüz ederek ancak varlıklarına alan açıyorlar.
‘Diktatör’den ‘Tayyip Bey’e…
Cumhurbaşkanı Erdoğan’a “diktatör” diyerek yola çıkan HDP Eşbaşkanı Selahattin Demirtaş, ABD dönüşü “Tayyip Bey” demeye basladı.