Mustafa Yeneroglu

Bir Cezaevi ziyareti: ‘’Beni buraya getirdilerse Türkiye’de herkesi buraya getirebilirler.’’

İki görevlinin ittirdiği tekerlekli sandalyesinde 79 yaşındaki Melek İpek Hanım kapıdan göründü. Ayağa kalktım, yanıma yaklaştığında bana tutunarak ayağa kalkmaya çalıştı. Eskiden Melek Anne diye eline sarılanların bugün köşe bucak kaçtığı bu kişinin kim olduğunu düşünüyordum. Melek Hanım’ın elinden hiç menemen yememiştim. Ne Ankara’daki çiftliklerinin müdavimiydim ne de İpek ailesine ait olan Türkiye’nin en pahalı otelinde -üstelik ücretsiz- kalmışlığım vardı! Melek Hanım’ın oğlu bildiği başbakanlar, bakanlar, belediye başkanları ve milletvekillerinden biri değildim.

Adaletsizliklerin ezip geçtiği sayısız aileden biri: Boydak’lar

Memduh Boydak’ın ve dosyalarını okuduğum Boydak ailesinin fertlerinin terör örgütü veya suç örgütü suçunu oluşturacak eylemleri bulunmamasına rağmen, hukuk devletinin en temel ilkelerinden yoksun bırakılarak mahkûm edilmişler ve milyarlarca dolar malvarlıklarına el konularak devlet gücüyle hayatları çalınmıştır. Bu ülkede Cumhurbaşkanlarının, Başbakanların, Bakanların, üst düzey bürokratların ve milletvekillerinin o zamanki tanımıyla ‘cemaate’ verdikleri desteklerin daha fazlasını vermemiş olmalarına, hatta vaktiyle onların teşvik ve yönlendirmeleriyle ‘cemaate’ destek olmuş olmalarına rağmen bin bir türlü hukuksuzlukla baş başa kalmış durumda Boydak ailesi.

Hayvanları koruma kanununda önerilen değişiklikler neden çözüm değil?

Teklifte öngörülen ötenazi şartlarının uygulamada kötüye kullanılmaması ve söz konusu hassas dengenin bozulmaması için etkili bir denetim ve caydırıcı cezaları esas alan bir sistem kurulmuyor. Toplum sağlığı ve güvenliği ile hayvanların yaşamını ilgilendiren böyle hassas bir konuda yetersiz bir kanun teklifinin oldu bittiye getirilerek Meclis’ten geçirilmesini doğru bulmuyorum. Bu sebeple de kanun teklifine ret oyu vereceğim.

Mustafa Yeneroğlu yazdı: TBMM İnsan Hakları Komisyonu’nda birkaç saat…

2,5 saatten fazla bir vakit sonra; sıramı beklediğim, ikaz ettiğim, sonra adım sıralamada okunmasa bile sabırla beklediğim ama nedense şaşırmadığım cümle geldi: “Bundan sonra söz isteyen vekillere 2 dakika vereceğim.” Bu onur kırıcı davranışlara ve insan haklarına kayıtsız hale daha fazla katlanmamak üzere toplantı salonunu terk ettim.

Beşizlerin annesi ve babası gerçekten terörist mi?

Bu yazıyı, geçtiğimiz aylarda kamuoyuna yansıyan görüntülerde anne ve babası tutuklanmasın diye hıçkırıklara boğulan altı tane çocuğun omuzlarında taşıdığı ağır yükün sorumluluğunu taşımaya mecali yetmeyen bir hukukçu ve bir milletvekili olarak kaleme alıyorum.

Türkiye’nin demokrasi sınavı: Ya tamam ya devam

DEVA Partisi Hukuk ve Adalet Politikaları Başkanı, İstanbul Milletvekili Mustafa Yeneroğlu Serbestiyet için yazdı: “Türkiye ekonomiden sağlığa, eğitimden dış politikaya birçok büyük sorunla karşı karşıyadır. Ve tüm bu sorunların temelinde demokrasi kazanımlarımızın yok sayılması yatmaktadır. Ülkemiz bu karanlık günlerden ancak güç yozlaşması yaşayan tüm iktidarlardan gerekli dersleri çıkartarak ve tüm toplumsal kesimlerin hak ve özgürlüklerinin temin edildiği yeni bir sayfa açarak çıkabilir. Önümüzdeki süreç ve özellikle 2023 seçimleri ülkemiz için bir yol ayırımıdır.”

Kan kanseri Hakan’ın annesi neden yanında değil?

11 yaşındaki Hakan Dağdeviren, “T Hücreli ALL” hastası, yani akut kan kanseri. Halen Eskişehir Osmangazi Üniversitesi hastanesinde yatan ve kemik iliği nakli bekleyen Hakan, ne yazık ki -mevzuata uygun bir yargılama yapılsaydı beraat etmesi gereken fakat şimdi hükümlü olarak cezaevinde olan- annesine en çok ihtiyacı olduğu bir anda yapayalnız. Mesele merhamet değil, sadece ve sadece adalettir.

Mevzuattan kaynaklanmayan sorunlar, mevzuat değişiklikleriyle çözülemez

İhlaller her şeyden önce mevcut hükümetin zihniyetinden kaynaklanmaktadır. Anayasa Mahkemesi Başkan ve üyelerini itham ve tehdit edebilen, AİHM kararı açıklandığında “Karşı hamlemizi yaparız” diyen, “Şüpheli ve suçluların bacaklarını kırın, suçu bana atın” diyen, vatandaşları yerli yersiz terör örgütü üyesi olmakla itham edip farklı düşünenlere nefret diliyle hitap eden iktidar zihniyeti hak ihlallerinin başlıca sorumlusudur.