Oral Çalışlar

Almanya ile döner krizi

Almanya’da dönerciler artık popüler yeme-içme mekanları olmanın yanında, çok ciddi sosyal etkileşim alanları. Örneğin Türkiye toplumunun siyasi havasını koklamak isteyen bir Alman vatandaşı için en kolay yol, mahalledeki tanıdık dönerciye gidip, oradaki Türklerle hatta bizzat dönercinin kendisiyle fikir alışverişi yapmaktan geçiyor bazen. Türklerin İsrail-Filistin konusuna yaklaşımının nabzını dönercilerden tutan Alman gazeteciler bile var. Tabii döner fiyatları da Almanya’da toplumun en çok ilgisini çeken konular arasında. Meclis’e önergeler veriliyor, yasa tasarıları hazırlanıyor.

Kızlık soyadı açmazı

Başlangıçta hukuka, demokratik değerlere gösterilen titizlik zaafa uğradı. “İnancımız böyle emrediyor” şeklinde ifadesini bulan bir geri dönüş başladı. AK Parti kadroları, bu değişimden iki taraflı etkilendi. Bir kesim dini mesajları daha çok öne çıkarırken, diğer bir kesim de sekülerleşti. Şu açık: AK Partili kadınların bir kesimi, haklarını korumak konusunda duyarlı. Erkek egemen sistemi anlamak noktasında da önemli tecrübeler edindiler.

Tuğrul Türkeş: “Ben, hayatının 7 yılını, ömrünün 10’da 1’ini cezaevinde geçirmiş bir babanın çocuğuyum”

Tuğrul’u, 12 Eylül’de Merkez Komutanlığı’nda tutuklu babasını ziyarete geldiğinde tanımıştım. Osman Kavala’nın 7 yıl tutuklu kalmasına neden duyarlı olduğunu da bu bağlamda açıklıyor: “Ben, hayatının 7 yılını, ömrünün 10’da 1’ini cezaevinde geçirmiş bir babanın çocuğuyum.” Kavala davasındaki bazı hukuksuzluklara şöyle dikkat çekiyor: “16 sayfalık bir dilekçeyi ben yaklaşık 1 saatte okudum. Yarım saat içinde savcıdan mütalaa almışlar. Halbuki adam 7 senedir içeride, 7 gün daha beklerdi.“

Adalılar değişik tepkileri olan özel bir topluluktur

Adaya yıllar önce gelip yerleşmişler ve şehirliden farklı bir yaşam ve davranış biçimi geliştirmişler. İşte bu insanların sesine kulak vermelisiniz. Gördüğünüz gibi, protestoları bırakıp gitmediler. Adalı ısrarcıdır… Sessiz gibi görünür gerektiğinde hak aramak için harekete geçer. Adalı olmak farklı bir yaşam tarzını benimsemektir. Bunu anlamak gerek.

Trump’ı neden bu kadar seviyorsunuz?

Trump döneminde ABD ile ikili ilişkilerimizi incelersek, böyle bir sempatiyi gerektirecek çok da bir veri bulamayabiliriz. İsrail’in Gazze saldırıları üzerine söylediklerine baktığımızda, herhangi bir yakınlık beslemenin hiç de kolay olmadığını görebiliriz. Netenyahu’ya tam destek veren Trump, “Filistin yanlısı gösterileri bastırıp, öğrencileri sınır dışı edeceğiz” diyor. Trump’ın ABD Başkanlığı yaptığı 4 yıl boyunca da Türkiye ile ilişkiler, çok zor günler yaşadı. Kalıcı birçok tehdit ve uygulama, o dönemden miras kaldı.

Rus maçolarını kızdıran Türk dizileri

Türk dizileri Rus kanallarında Amerikan ve Rus dizileriyle yarışıyor. Dizilerin kadın ve erkek oyuncuları Rus kamuoyunda büyük ilgi görüyor. Rusya’da Türk dizilerine rağbet öyle bir noktaya varmış durumda ki Türk dizilerinin Rus adaptasyonları da üretilmeye başlanmış: Örneğin, İstanbul’da geçen bir dizi, Moskova’ya uyarlanarak yeniden çekiliyor.

Erken seçim zamanı geldi mi?

Bir kere gerçekçi olalım, iktidar istemedikçe bugünkü Meclis aritmetiği içinde muhalefetin erken seçim kararı alması mümkün değildir. Meclis çoğunluğu AK Parti-MHP ittifakındadır. Bu nedenle toplumda da bir erken seçim havası görünmüyor. Burada birkaç ihtimal bulunuyor. Bir ihtimal Cumhurbaşkanı, tekrar aday olmasının önünü açabilmek amacıyla Meclis’i feshedebilir. Ne zaman seçim olacağını da o belirler.

Fransa sağ gösterip sol vurdu

Avrupa’nın sağcılarına göre; Avrupa’daki kurulu düzeni solcular ve liberaller temsil ediyor. Yani sağcılar da kendilerince kurulu düzene isyan ettiklerini düşünüyor. Fransız seçimleri, önemli bir testti. Fransız halkı, bir kararın eşiğindeydi. İlk turun sonuçlarına bakanlar, Avrupa’yı sarabilecek bir faşizm ve nazizm tehlikesinden söz ediyordu.

Özgür Özel’in açılım çizgisi CHP olmadan olmaz…

22 yıllık AK Parti iktidarında üst üste yaşanılan seçim yenilgileri de CHP’yi kendi dışındaki siyasi güçlerle ittifaka zorladı. Kılıçdaroğlu, “Bizim yüzde 25 oyumuz var, iktidara gelebilmek için bir yüzde 25’e daha ihtiyacımız olduğunu görüyoruz” diyerek “Geniş cephe” sürecini başlattı. “Helalleşme” bu sürecin önemli sloganıydı.

Türkiye ile milli maçta ‘tarafsızım’ diyen Avusturyalı siyasetçi

Avusturya’da milliyetçilik her zaman çok büyük bir güce sahip olmuştur. Türkiye’yle kıyaslandığında, daha yoğun bir milliyetçilikten söz edilebilir. Bu yüzden Lamp’a tepki gösterenler de var. O, bu çıkışıyla bir siyasi risk alıyor. Ancak gelen tepkiler genelde makul ölçüler içinde seyrediyor. Türkiye’de bir belediye başkanı “ben tarafsızım” demeye kalksa acaba nasıl bir tepki görebilir? Avusturya’daki tepkiler daha çok sağcı politikacılardan geliyor.

İYİ Parti neden olmadı?

Kürtleri hesaba katmadan sağda bir siyasi merkez inşa etmek mümkün değildir. Akşener bu noktada gereken cesareti, atılganlığı, entelektüel tavrı gösteremedi. Frene bastı. Geleneksel ülkücü söylemden pek kopamadı. Geleneksel ülkücülerden tek farkı ülkedeki kadınların sorunlarını biraz daha fazla gündeme getirmesi oldu. Sonuç olarak, yeni şeyler bekleyen merkez sağcı seçmen hayal kırıklığı yaşadı.

Sosyal medyayı sallamak ya da sallamamak

Artık “basın” sözcüğü akla eski anlamıyla basını değil “dokunmatik ekrana basın” talimatını getiriyor. Yazılı basın; gazete okuyan belli bir kitleye hitap ederken, sosyal medyanın etki alanı çok daha geniş ve değişik. Herkesin cep telefonu var, herkes her şeyi yapabiliyor. Geçmişte gazeteciliğin en önemli haberleri siyaset ve Ankara üzerineydi. Günümüzde trend topic diye öne çıkan ve çok izlenen haberlerin birçoğunun siyasetle iligisi olmuyor.

‘Gömleğimin rengi mavi’

1982 Anayasası “evet-hayır” oylamasına sunulduğunda iki renk kullanılmıştı. “Evet” diyenler beyaz renkli kartı zarfa atacaktı, “hayır” diyenler ise mavi kartı.Ancak propaganda aşamasında “hayır” demek, o doğrultuda yazı yazmak yasaktı. “Mavi” diye ortalıkta dolaşmak, bu rengi öne çıkaran konuşmalar yapmak da yasaktı. Ancak siyasetçiler bunu işlevsiz hale getirebilmek için miting meydanlarına mavi gömleklerle çıkıyorlardı.

‘Bidon kafalı’ya CHP’den özel cevap

Özgür Özel onun “Bidon kafalılar” diyerek seçmenlerin önemli bir kesimine hakaret eden yazısını gündeme getirince kıyamet koptu. Özdil cevap yerine ağır hakaretlerde bulunarak durumu geçiştirmeye çalışıyor. Özgür Özel eleştirilerini şöyle sürdürüyor: “Geçmişte ‘Bidon Kafa’ diye köşe yazısı yazmış arkadaş, seçimin ertesi günü. Bir yerde sular kesilmiş, ‘Hadi bakalım bidon kafalılar, bu iktidarı siz seçtiniz şimdi gidin su sırasına girin’ diyor.

Basübadelmevt: Öldükten sonra dirilmek

Her canlı varlığın bir sonu ve bittiği an vardır. Gündelik küçük hırslarımız, hayattaki başarı ve başarısızlıklarımız milyonlarca belki de milyarlarca yıllık tarih içinde bir küçük nokta bile değil. Bütün bu konuları gündeme getirmemin sebebi yaşadığımız hayat. Öldükten sonra dirilmek meselesindeki sorun, bu dünyadaki hesaplaşmaların bilinmez bir tarihe erteleniyor olması. “Öte dünyada bunun hesabını vereceksin” cümlesi, gerçeklerden kaçmamıza, hak aramaktan vazgeçmemize neden olabilir mi?

Çevik kuvvet Adalar’da

CHP’yi bugünlere getiren ve birinci parti olmasını sağlayan; çoğulculuk, demokrasi, ötekileştirme gibi konularda önemli bir değişimdi. CHP son seçimlerde kendisi gibi düşünmeyen çevrelerden de oy alabildi. Bu, CHP’nin eski devletçi ve otoriter görüşlerden uzaklaşmasının da bir sonucuydu. Ancak minibüs olayı gösterdi ki CHP hala derin bir konu.

Adaları koruyalım efendiler!

Biz Adalılar, Adalar üzerine söylenenleri, yapılanları unutmayız. İmamoğlu’nun sözleri de aklımızda. Ancak yerel seçimlerden beri tedirginlik içindeyiz. Kartal-Maltepe dolmuşlarının en büyüklerinin adaya geleceklerini öğrendik. “Azman” minibüsler yeni ulaşım aracımız olacakmış. Şaşırdık. İtirazlarımızı İETT Genel Müdürü’ne ilettik. Adalar Belediye Başkanı, bir toplantı tertipledi, Adalıların ve sivil toplum örgütlerinin de katıldığı toplantıda, 200 kişi vardı. Adalar’da yaşayan, aralarında tarih, çevre, deniz üzerine ihtisas yapmış akademisyenlerin de olduğu topluluk bu minibüslerin yol açacağı tahribata dikkat çekti.

Kıyılar tartışması. Bakan Özhaseki ile Muğla Büyükşehir Başkanı Aras, Oral Çalışlar’a konuştu

“Pilot bölge olarak Göçek’i seçiyoruz. Göçek’in kirlendiğini görüyorum. Arada bir ben de oraya gidiyorum. Orada konuştuğum kaptanlar diyorlar ki. ‘15-20 sene önce içilecek gibiydi bu sular’. 15 gün önce gittiğimde gördüm. Hatta biraz soğuktu ama denize girdim. Deniz bitleri ısırdı. Şimdiden deniz bitleri ısırıyorsa orası yaşanmaz hale gelmiş demektir. Mavi kart diye bir uygulama var. Atık suyu belli merkezlere teslim etmek amacıyla kurulan sistem bir fayda sağladı. Buna rağmen atıkları hala oraya vermiyoruz. Ne yapıyorsunuz dedim Göceklilere. Buralarda demir atmış olanlar, kirli suyu bulunduğu yere veriyor. Benim konuştuğum kaptan ‘Ben de biraz açığa çıkıyorum ve olduğu gibi denize veriyorum’ dedi. Kendi kendimizi zehirliyoruz. Bir taraftan ağaçlara bağlıyorlar yatları. O ağaçlar kırılıyor, dökülüyor. Denize attıkları çapa dibi mahvediyor.

Muğla Büyükşehir Belediye Başkanı Ahmet Aras: Kıyılar belediyelere devredilmeli

Konaklama, yeme içme fiyatlarındaki artışlar bizi ciddi etkiliyor. Aslına bakarsanız bugüne kadarki rezervasyonlar, ön rezervasyonlar çok iyi. Enflasyon olmasaydı, Türkiye bu alandaki bütün rekorları kırabilecekti. Bakanımız da bunu zaman zaman ifade ediyor. Buna rağmen şu anda iyi gidiyor. Yılın ilk çeyreğinde 5 milyon turist Antalya havalimanından giriş yapmış.

Bodrum sıcağında terleten sorular

“Yazlık tatil kentleri” olarak bilinen Bodrum, Marmaris, Fethiye artık birer koca şehir. Bodrumspor, Süper Lig’e çıktı. Nüfusu birçok il merkezinden daha fazla. Bodrum, 30-40 yıldan beri, en önemli turizm gelirlerini elde ettiğimiz yerlerin başında geliyor. Ama Bodrum bir il değil. Bodrum ilçesi, belediyecilik olarak, idari yönetim olarak, Muğla’ya bağlı.

‘Azman’ minibüsler: Bir belediyecilik sınavı…

Bu minibüs örneğini ele alalım. Bu minibüsler, Adalar’a getirilme kararı verilmeden önce, Adalılara gösterildi mi? Adadaki hayatı toptan etkileyebilecek bu minibüs; bırakın seçmeni, belediye başkanı, kaymakam gibi idarecilere gösterildi mi? Minibüs kararı sıradan bir karar değil. CHP’nin belediyecilik anlayışının sınandığı bir durumla karşı karşıyayız…

Adalar’da ‘azman’ minibüs sıkıntısı

Önce korsan akülü taşıyıcılar harekete geçiyor. Kendi içinde bir sıra düzeni bile kurulmuş durumda. Ne devletin kolluk gücü ne Adalıların tepkisi, bu “etkinliğe” bir çare bulamıyor. Seçim sonrasında, bu “faaliyet”e çare beklenirken, İETT “azman” minibüsleriyle karşımıza dikildi. “Yağmurdan kaçarken doluya tutulmak” misali, Kartal-Maltepe minibüslerinden ilham alınarak üretildiği belli bir “sevimsizlik”, önümüze geldi.

Ankara kriterleri nasıl olacak?

Belli ki bunlar AK Parti kurmayları tarafından tartışılan, yani onların kendi aralarında konuştukları konular. Peki yeniden adalet ve hukuku gündeme alan bir adım nasıl atılacak? AK Parti bu değişimleri yapabilecek çoğunluğa sahip değil. Ya MHP ile bu konuyu ele alacaklar ya da muhalefetle. MHP ise görebildiğimiz kadarıyla daha fazla demokrasi değil bilakis daha sıkı bir rejim istiyor.

CHP değişiyor, Türkiye ‘normalleşiyor’ mu?

CHP’nin lideri kim olursa olsun, var olan çizgiyi devam ettirmek durumunda. İmamoğlu da modernist kesimlerle muhafazakar kesimleri bir arada tutmaya yatkın bir siyaset izliyor. Bir anlamda 6’lı masayla şekillenen siyaset devam edecek gibi görünüyor. Özgür Özel, Cumhurbaşkanı Erdoğan’la görüşmesinde, bir dizi meseleyi gündeme getirdi, iç politikanın bazı sorunlarını sıraladı. Şimdi sorun “normalleşme” beklentisi içindeki kitlelerin ihtiyaçlarının nasıl kaşılanacağı.

Benim için iki şampiyon var artık

Fenerbahçe’yi, Galatasaray’ı, Adana Şehir Stadı’nda izledim. 1950’lerde İstanbul Mahalli Ligi vardı. 3 büyüklerin yanında, ünlü semt takımları İstanbul liglerine renk katardı: Vefa, Beykoz, Feriköy, Beyoğluspor, Taksim, Adalet, Emniyet, Sarıyer önemli kulüpler arasındaydı. Daha sonra “Milli Lig” kuruldu Ankara, İzmir ve Adana takımları da yarışmaya katıldı. Kulüplerin imkanları sınırlıydı. Öyle özel uçaklar falan nerede…

Ahmet Kaya taksi şoförlüğünü neden bıraktı?

Ahmet Kaya’nın güzel bir taksicilik anısı vardır. Ünlü sanatçı bir dönem geçimini sağlamak amacıyla taksicilik yapar. Bazen parayı alamaz, bırakır gider. Bazen de müşteriler arabadan atlayıp kaçar. Bir keresinde de İstanbul’un bir ucundan öbür ucuna götürdüğü müşterinin züğürt olduğu anlaşılır. Ahmet kızar, “Beni buralara getirmeseydin be adam” der. Müşteri hafif sırıtarak “Peki o zaman beni aldığın yere geri götür” der ve Ahmet Kaya taksiciliği bırakır.

Devletin ölüm listesindeki bakan: Ziya Halis

Halis, devletin Kürtleri yok sayan tutumunun karşısındadır. Kürt-Alevi kimliğinin hakkını hukukunu savunur. Çorum, Sivas, Maraş, Elazığ, Malatya katliamlarına tanıklık eder. CHP, SHP, EDP’de siyaset yapar. Güneydoğu Anadolu’da 40 bine yakın insanımızın yaşamını yitirdiği çatışmaların sona ermesi için çalışır. Tansu Çiller’in başbakanlık, Mehmet Ağar’ın içişleri bakanlığı yaptığı yıllardır. Aralarında Behçet Cantürk, Savaş Buldan’ın da olduğu birçok Kürt aydını, faili meçhul cinayetlerin kurbanı olmaktadır...Ankara kulislerinde, bir ölüm listesinden söz edilir. Ziya Halis’in de adı ölüm listesindedir.

Boğa güreşine dönüşen rekabet

Bir FB’li olarak GS’lilerin sevincine gıpta ettim. Bu kadar ezici bir havayı ilk kez soluyordum. FB tarihinin en iyi maçlarını çıkardığı bir sezonda bazı küçük “aksilikler” ve hakem hataları yüzünden bir adım geride kaldı. Şampiyonluk şansını da büyük ölçüde kaybetmiş gibiydi (FB yönetimi ve Başkan Ali Koç, bunların aksilik olmadığı, kasıt olduğu düşüncesinde. Yaşanılan haksızlıkları olay olay, gün gün sayıyor). İki tarihi rakip GS ve FB, şampiyonluğun belirleneceği bir maça çıktı. GS’liler kendilerinden emin, FB’liler sessizdi.

Kobani kararları ve “yumuşama”

Kobani kararlarındaki ağır hapis cezaları, değişim bekleyenleri hayal kırıklığına uğrattı. “Yumuşamak” sözcüğünü kullanmak çok kolay ama gerçekten “yumuşamak” o kadar kolay değil. 20 yıllık bir siyaset formatının tek bir yerel seçimle değişmesi elbette çok kolay değil.

‘I am Jose Mourinho’

Jose Mourinho şu anda 4 aydır boşta. Fenerbahçe’de hayal kırıklığı içinde geçen bir sezonun ardından ismi gündeme geldi. Yıldırım, “Göreve geldiğim takdirde Jose Mourinho’yu Fenerbahçe'ye getireceğim” dedi. Jose, ünlü bir futbol insanı olarak, sade bir hayat yaşıyor. “İyi bir baba” olarak tanınmak istiyor.