Oral Çalışlar
Otoriter modernleşme
Türk modernleşmesi, “halk iradesi” ile “otoriterlik arayışı” arasında gidip geldi. AK Parti dönemi, otoriter modernleşmenin sonu gibi görünüyordu. Ancak bu kez muhafazakarlık, o çok karşı çıktığı otoriter modernleşmenin peşine düşmüş gibi görünüyor.
“Arkadan iş çeviren”ler
Erdoğan, AK Parti'yi, önüne koyduğu hedefler doğrultusunda, dinamik bir güç olarak, sürekli alarmda tutmak istiyor. Ancak: Türkiye gibi çok değişik toplumsal güçlerin bileşkesinden oluşan bir ülkede, "uygun adım" ve "tek ses"le yürümeyi sağlamanın kolay olmadığı bir gerçek.
“Bu kadar da dememiştik…”
İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Mevlüt Uysal, muhtemelen atamayla gelmenin baskısı içinde, Başbakan’ın ve de bazı bakanların katıldığı Arnavutköy AK Parti İlçe Kongresi’nde şunları söyleyebiliyor: "...Metroda da birinci önceliğimiz en fazla oy aldığımız yerler olacak inşallah.... Kongreler yenilenme diyorum. İnşallah bu yenilenme ile metro sözünü de verdik. Arnavutköy'den daha yüksek oy bekliyoruz diyorum."
Kararsızlar
Ortak tepki göstermeye başlayan önemli bir seçmen kitlesi, veya teknik bir ifadeyle söylersek yeni bir “seçmen davranışı” oluşmuş durumda. Daha çok bu değişimin muhafazakar seçmenlerde ortaya çıktığını da görüyoruz.
‘İstanbul’u kaybeden Türkiye’yi kaybeder’
Erdoğan da bu gerçeği gördüğü için İstanbul'a yükleniyor. İktidarın ve muhalefetin İstanbul belediye başkan adayları, bu nedenle giderek daha fazla önem kazanıyor.
Aydın Bey
Türkiye'nin en etkili yayın kuruluşlarına sahipseniz, siyasetin çelişmelerinden ve kavgasından uzakta bir yaşam sürmeniz, elbette mümkün değildir. Aydın Doğan da, özellikle son yıllarda, büyük altüst oluştan, fazlasıyla nasibini aldı. Son konuşmalarımızın birinde, "Artık torunlarımla oynamak istiyorum. Sakin bir yaşam sürmek istiyorum. Ama buna fırsat bulamıyorum. Her gün bir sorun çıkıyor." diyordu.
Yerel seçimler kritik eşik
Eğer yerel seçimlerde bir rüzgar yakalanırsa, muhalefet, "Başkanlık sistemine karşı parlamenter rejim" diyecek. Anketlere göre hala büyük çoğunluk kararsız. Bu kararsızlık belki de Erdoğan'ı korkutuyor. Çünkü, kararsızların iktidardan çekindiği için böyle konuşmuş olacağı düşünülebilir.
Avrupa düşman mı, dost mu?
Yıllar önceydi. Londra'ya bir konferans nedeniyle gitmiştim. Orada uzun zamandır siyasi mülteci olarak kalan eski bir tanıdığımla buluştuk. "Sen Avrupa Birliği üyeliğini savunuyorsun, değil...
Şahin Alpay, Mehmet Altan ve AİHM kararı
AB, demokrasi standartlarmız açısından, hala bir çıta oluşturuyor. AB, üyelik müzakereleri döneminde Türkiye'ye çok haksızlıklar da yapıldı. Öte yandan, düşünce özgürlüğü meselesinde, Batı'daki hassasiyetin, haklı olduğunu, bu yöndeki eleştirilerin Türkiye'deki demokratikleşmeye olumlu etki yaptığı, bir gerçek.
Beklenen çatışma olmadı, iyi oldu
Şurası bir gerçek ki, Kürtlerle Türklerin kaderleri ortak. Anlaştıkları zaman hayat kolaylaşıyor. Bölgeye huzur ve zenginlik geliyor.Ne yazık ki, Türkiye'ye egemen irade, yıllarca, Kürtlerin hak ve hukukunu dikkate almadı. İtiraz edeni şiddetle susturdu. Çözüm süreci, bu yolun devlet tarafından terk edilmesi için bir adımdı. Kürtler, sürece en büyük desteği verdiler.
Sapıklık diyerek geçebilir miyiz?
Bizim ülkemizdeki erkekler dünyasında cahil, içe kapanmacı, kadını yalnızca hizmetçi ve faydalanılması gereken bir cins olarak gören bir birikim var. Bunlar, din adına konuştukları iddiasıyla daha fazla taratftar toplamayı umuyorlar.
“Ahlak bekçileri”
Bu çağda, ahlak bekçiliğinin, sağcılık, solculuk, dindarlık, laiklikle o kadar doğrudan bir ilgisi yok. İdeolojileri aşan bir meseleyle karşı karşıyayız.
Müslümanlık…
Her çöküş, her yıkım, düşünsel kısırlığı da beraberinde getirdiği gibi, o kültürel zenginlik günleri de geride kaldı. Uzun lafın kısası, sorun, dinde Müslümanlıkta değil, din adına konuşan cahillerde ve yobazlarda.
Karamollaoğlu’nun yükselişi…
16 Nisan referandumu Türkiye'nin yapısal düzenini alt üst etti. Muhafazakar-demokrat kimliğe oy veren seçmen, çaresizlik ve seçeneksizlik nedeniyle itirazlarını alt perdeden ifade etti. Tepkisini sandıklarda küçük uyarılarla gösterdi. Şurası bir gerçek: Saadet Partisi, hoşnutsuz seçmenin derdinden anlıyor. Onların arayışlarına yakın bir yerde duruyor. Genel Başkan Karamollaoğlu, bir anda sahneye çıkmadı. Türkiye'nin daha farklı yönetilebileceği düşüncesi, AK Parti seçmeninde ve değişik kesimlerde yaygınlaştıkça, sakin çıkışlarıyla dikkatleri üzerine çekti.
ABD’yle tehlikeli sularda…
Afrin, yalnızca bir askeri mesele gibi görülebiliyor. Bunun böyle olmadığını, en iyi yönetenler biliyorlar. Operasyon haftalardır sürüyor. Daha da süreceği anlaşılıyor. Uluslararası toplumun bakışıyla bizim bakışımız arasında uçurumlar var. Ancak toplum farklı bir havaya sokuluyor.
Moritanyalı’nın gözleri
Afrika, ayağa kalkmaya, yoksulluğu yenmeye çabalıyor. Yerel zenginliklerine sahip çıkmaya çalışıyor. Bir yandan da demokrasi arayışı içinde. Yoksulluk, terörü besleyen en önemli unsur.
Senegal’de Ticaniler, Moritanya’da Karadenizliler
Cumhurbaşkanı Erdoğan “40’ın üzerinde balıkçı gemimiz Moritanya’da” dediğinde mesele daha iyi anlaşıldı. Moritanya’da nüfusu hızla artan Karadenizlilerden söz ediliyor. Balıkçılık yapıyorlar ve bir ayda Karadeniz'de yakaladıkları balığı bir günde Moritanya’da yakaladıkları söyleniyor.
Cezayir’deki Türkiye
İlişkilerin asıl canlanması ise Erdoğan döneminde oldu. Türkiye şu anda 3.5 milyar dolarlık kapasiteyle Cezayir'e en fazla yatırım yapan yabancı ülke durumunda. Bu gezinin amaçlarından biri de, Türkiye'den yeni yatırımcıların bu sürece katılması.
Kürt kartı
PYD'nin, "süper devletler kartı"nın o kadar da garantili bir kart olmayabileceğini bilmesi gerek. "Çözüm süreci"nde olduğu gibi, "Türkiye kartı"na dönmeleri, en çok Kürt halkının yararına olur.
CHP ile HDP ittifakı
HDP'ye, PKK'ya kızan Kürtler, AK Parti'yi tercih etmişlerdi. Önümüzdeki iki kritik seçimde ne yapacaklar? Kamuoyu yoklamaları ne gösteriyor? Bölgenin havasını az çok takip edebilen bir gazeteci olarak söyleyebilirim ki MHP'yle yapılan ittifak ve sonrası yükselen milliyetçi söylem, Kürt coğrafyasında bir hayal kırıklığı, bir umutsuzluk olarak ortaya çıkıyor.
Esad’la diyalog
Süper devletlerin gölgesinin çöktüğü bir bölgede hareket edebilmek, hele de sınır ötesi operasyona girişmek elbette kolay değildir. Ülke içinde, milliyetçi rüzgarın desteğinde, “Türkiye yapar” havası estirilse de işlerin aslında hiç de kolay olmadığı biliniyor. Rusya’nın önerisi: “Esad’la anlaşın.” Ankara buna nasıl bir cevap verecek? PYD’yi, Afrin ve Membiç’ten çıkarmayı önüne koymuşken, Esad’la hangi temelde anlaşabilecek?
‘Ağırlaştırılmış müebbet’
Ilıcak'ın, Altanların siyasi tercihleri üzerine çok şeyler söylenebilir. Gülencilerle olan ilişkileri nedeniyle yaklaşan tehlikeyi görmediklerine, görmek istemediklerine dikkat çekilebilir. Bunların tamamı, “siyasi tercih hatası” olarak, “aymazlık” olarak değerlendirilebilir, eleştirilebilir ve eleştirilmelidir. Bu gerekçelerle “ağırlaştırılmış müebbet”e hükmetmek ise hukuka aykırı ve düşünce hayatını sınırlıyor. Basın ve ifade özgürlüğünü yok etmeye, bir korku dünyası yaratmaya kimsenin hakkı yok.
Varna buluşması
Nazım, bu şiiri yazdığında, Bulgaristan, Sovyet sisteminin en bağımlı parçalarındandı. Türkiye ise, Batı kampının komünizme karşı ileri karakoluydu.Sovyet bloku dağıldı, Bulgaristan AB üyesi oldu. Türkiye hâlâ üyelik müzakereleri yürütmekle meşgul. Bu görüşmelere de Bulgaristan aracılık ediyor.
Liberaller
Kritik dönüşüm, 17-25 Aralık 2013'te yaşandı. Gülencilerin ilk müdahale girişimi olan bu operasyon, liberalleri böldü. Liberal olarak bilinen birçok isim, Erdoğan'la yolları ayırarak Gülencilerin etki alanı içine girdi. Temmuz'da ise ipler koptu. AK Parti, darbeyi savuşturmanın agresifliğiyle liberallerle de zıtlaştı. 28 Şubat'ta başlamış bir diyaloğun sona ermekte olduğunu görüyoruz.
HDP kongresinde Demirtaş sıkıntısı
Son kongreyle birlikte HDP'nin “batıda ağırlık kazanma” projesinin bir kırılmaya uğradığını görebiliyoruz: HDP'nin melezleşme atılımı, bir ölçüde başka bahara kaldı. 7 Haziran 2015’in kazanımlarını, PKK "özyönetim" ilanı yoluyla tasfiyeye başladı. Aynı anda devlete egemen olan "çatışmacı" zihniyet harekete geçti, Demirtaş ve arkadaşları tutuklandılar.
Görmezden geldiğimiz HDP
HDP Kongresi'nin, "bunun asıl sebebi devlettir" noktasına takılıp kalmak yerine, ciddi bir eleştiri-özeleştiri yapma cesaretini göstermesi, önem taşıyor. Zor ve ciddi günlerden geçiyoruz. Kürt meselesi, bölgenin çözülmeyen derdi olarak, orta yerde duruyor. Yasal zeminde ısrara, şiddeti reddeden siyasete ve hak temelli çözüme sarılmaya ihtiyaç var. HDP'nin ağır bir sorumluluğu bulunuyor.
CHP değişime öncülük edebilmeli…
Bütün bunlara rağmen, CHP'nin temel konularda ciddi değişim geçirdiğini söylemek zor. Kürt meselesinde, Ermeni, Kıbrıs, Suriyeli mülteciler, militarizm vb. bir çok konu başlığında; CHP'nin özgürlükçü, demokrat bir yerden konuştuğunu göremiyoruz...
CHP’nin yumuşak karnı….
Kılıçdaroğlu'nun da, İnce'nin de Afrin operasyonunda, tek eleştirileri ÖSO ile TSK'nın işbirliği. O kadar... Bu noktaya nasıl gelindiğini sorgulamıyorlar. CHP liderliği, Suriye krizinin arkasındaki asıl sorunu, ya bilmiyor, ya da bilmek istemiyor. CHP, demokrasi ve özgürlükler konusundaki istikrarsız tutumunu gözden geçirip, yeni bir kimlikle seçmenin karşısına çıkabilmelidir.
Türkiye’de demokrasi meselesi (2)
Geçmiş statükoyla mücadele içinde değişim isteyen, bir anlamda kurumları, zihniyeti değiştiren AK Parti, tersten bir değişime uğradı: Süreç içinde, değiştirici kimliğini büyük ölçüde yitirdi. Bazı yorumlara göre, devleti fethederken, kendisi de devlet tarafından fethedildi.
Siyaset militarize oluyor…
Siyasetin dilinin militarize olması; sorunların diyalogla, kurumların harekete geçirilmesiyle çözülme olanağını ortadan kaldırıyor. Siyaset alanını savaş alanına çeviren yaklaşımlar, siyaseti yok ediyor.