Vahap Coşkun
Çözüm Kürtlerle konuşmakta (*)
Soçi bildirgesinde, terörizm ile mücadele veya başka bir gerekçeyle Suriye’nin toprak bütünlüğüne ve egemenliğine zarar verecek herhangi bir girişime müsamaha gösterilmeyeceği, herkesin anlayabileceği bir berraklıkta ifade edildi. Metnin altında Türkiye’nin de imzası vardı. Lâkin bu ifadenin hedefi, doğrudan doğruya Türkiye’ydi.
Demokrasiyi zehirlemek (*)
Siyasi partilerin kapatılmasında asıl belirleyici faktör, partinin şiddet karşısındaki pozisyonu ve şiddetle ilişkisidir. Venedik Komisyonu’nun 1999’da hazırladığı bir rapora göre, siyasi partilerin yasaklanması, ancak demokratik düzeni devirecek, böylece anayasanın güvence altına aldığı hakları ve tahrip edecek bir siyasal araç olarak şiddet kullanımını savunan ve şiddet kullanan partiler bakımından haklı görülebilir.
Aslolan hayatı savunmaktır (*)
Ben açlık grevlerine (ve ölüm oruçlarına) ilkesel olarak karşıyım. Meseleye bakışımın özü, insanın hayatıdır. Ben bu eylemlere, doğrudan insan hayatını tehdit ettikleri için karşıyım. Uzadıkları ölçüde insan sağlığı üzerinde telâfisi imkansız hasarlara sebebiyet verdikleri için karşıyım. İnsanı ve sağlığını bütün politikalardan daha ehemmiyetli gördüğüm için karşıyım. Tek bir bireyin hayatının hiçbir siyasi hedef için feda edilemeyeceğini düşündüğüm için karşıyım.
Kapsayıcı siyaset ile dışlayıcı siyaset arasında CHP (2)
AK Parti, özellikle İzmir’de laik seçmenlere hitap etme ihtiyacı duyuyor, onların gönlünü kazanmak için çıkışlarda bulunuyor. Bu çıkışlara ne parti yönetimi ne de taban bir tepki gösteriyor. Aksine, bunlar son derece doğal karşılanıyor. CHP’de ise muhafazakâr-mütedeyyin seçmenlere dönük bir atak olduğunda hemen rahatsızlık nidaları yükseliyor.
PYD’nin Esed rejimiyle müzakeresi (*)
Mevcut halde, ibrenin rejimden yana olduğunu düşünüyorum. Çünkü zaman içinde Esed rejimi kuvvetini tahkim ederken PYD/YPG’nin hareket alanı daraldı. Dolayısıyla PYD/YPG’ye oranla Esed daha avantajlı bir konuma geldi. ABD’nin çekilme kararıyla birlikte de zaman rejimin lehine akmaya başladı.
Yetimliğin yaşı yok
Ailede kız çocuğunu okula ilk gönderen o oldu. Keza evliliğin bir “zor işi” değil bir “gönül işi” olduğuna inanıyordu. Bunun için, ailesi ve kardeşlerini karşısına alma pahasına, kızının geleneğin emrettiği kişi ile değil istediği kişi ile evlenmesini sağlayan da o oldu. O günün şartlarında bunlar “devrimci” bir çıkıştı. Ablamın arkasında dağ gibi durdu. Onun açtığı yoldan ailenin diğer kızları ilerledi.
İntikamın ekşi tadı (*)
“İntikam, güçsüz olduğunuzda ve güçsüz olduğunuz için kalkışmak istediğiniz bir eylemdir; acizlik hissi geçer geçmez intikam arzusu da onunla buharlaşır.”
Güvenli bölge için üç plan (*)
ABD, Fransa ve İngiltere ile de güvenlik bölgesindeki askeri rollerini görüşüyor. Son bilgiler, ABD’nin; Türkiye, Fransa ve İngiltere’nin beraber hareket edecekleri bir model geliştirmeye çalıştığına işaret ediyor. Buna göre, her üç ülkenin askeri güçleri kent merkezlerine girmeyecekler ve kırsal bölgelerde birlikte devriye görevi yapacaklar. Güvenlik, bu dört ülkenin işbirliği ve koordinasyonuyla sağlanacak.
Kapsayıcı siyaset ile dışlayıcı siyaset arasında CHP (1)
Baykal’ın dışlayıcı siyaseti, CHP’ye bir gelecek kazandırmadı. Defalarca tecrübe edildi ama her seferinde gidip duvara çarptı. İktidar mücadelesinde partiyi sürekli geride bıraktı. Baykal’ın tarzından ne dün bir şey çıktı, ne de yarın bir şey çıkabilir. Eğer CHP ileri gidebilecekse, bu ancak Kılıçdaroğlu’nun geliştirmeye çalıştığı kapsayıcı siyaset ile olabilir. Ancak onun da önünde, iki büyük güçlük duruyor.
Güvenli bölge (*)
ABD ne Türkiye’yi ne de SDG’yi gözden çıkarma niyetinde. Trump’ın son görüşmede Erdoğan’a söylediklerinin benzerlerini Pompeo uzun süredir her vesileyle dillendiriyor. Türkiye ile köprüleri atmak da ABD’nin işine gelmiyor, SDG’yi tamamen Suriye ve Rusya’nın kucağına itmek de. Bu nedenle ABD, iki tarafın asgarî de olsa mutabık olabileceği bir formül üretmeye çalışıyor.
Bir ileri, bir geri
OHAL Komisyonu, Mehmet Altan’ın kamu görevinden ihraç edilmesine karşı yaptığı başvuruyu reddetti. Ne AYM ve AİHM’nin Altan lehine kararlarını dikkate aldı, ne de yargılamanın sonuçlanmasını bekledi. Altan ve avukatlarının ilk kez duyduğu ve itirazlarının alınmadığı bir idari soruşturma raporu ile kesinleşmemiş bir mahkeme kararına dayanarak Altan’ın başvurusunu geri çevirdi. Bu kararın da hukuktan döneceği kanısındayım.
Taşlar yerinden oynarken – 3 (*)
SDG’yi SDG yapan ABD oldu. ABD, Türkiye’ye rağmen, SDG’ye hem askeri hem de siyasi olarak büyük bir destek verdi, eğitti ve silâhlandırdı. Böylece SDG, Suriye’de dikkate alınması gereken bir güce erişti. Kendisinin var ettiği bu gücün elinin içinden rakip gördüğü bir bloka kayıp gitmesi, ABD açısından bir fiyasko mânâsına gelir.
Temkinli iyimserlik
Gol bulmada sıkıntı yaşamıyor TS. İlk yarıda Kasımpaşa’nın (37 gol) ardından 32 gol ile ikinci sırada. Yani takımın ofansif gücü tatminkâr -- ama defansta problem var. TS, ilk yarıda 22 gol yemiş. Lider Başakşehir’in sadece 8 gol yediği düşünüldüğünde, yenilen gol sayısının çok fazla olduğu daha net anlaşılır.
Taşlar yerinden oynarken-2 (*)
Ankara bu kararla birlikte IŞİD ile mücadeleyi de üstlendi. Gerek Trump’ın gerek Erdoğan’ın beyanları, IŞİD ile mücadelede ihalenin Türkiye’ye kaldığını gösteriyor. Her iki lider peş peşe, IŞİD’in kökünün kazınması konusunda kararlılıklarını dillendirdiler. Velhasıl IŞİD’e karşı mücadelede kritik rol artık Ankara’nın. Bu rol hem bir fırsat hem de risk içeriyor.
Taşlar yerinden oynarken – 1 (*)
Fırat’ın Doğusu çok zor bir bölge; zorluk, oraya müdahil olan aktörlerin sayısının fazlalığından kaynaklanıyor. İttifaklar geçici; bugün dost olanlar yarın düşmana dönüşebiliyor. Erdoğan daha dün Trump hakkında “Eyyy” nidalarıyla başlayan cümleler kuruyordu. Şimdi ise her ikisi de ne kadar güçlü ve iyi dost olduklarını vurguluyorlar.
31 Mart’a giderken (*)
Türkiye 31 Mart’ta aslında yerel seçim görünümlü bir genel seçim yapacak. İktidar değişmeyecek elbet; ancak çıkacak sonuçlar iktidar ve muhalefet kanadının mimarisine doğrudan tesir edecek.
Süreci mahkûm etmek (*)
Devlet, sürece özgü bir kanun da çıkardı. Bu kanun kapsamındaki görevleri yerine getiren kişilerin idari, hukuki ve cezai sorumluluklarının doğmayacağını hüküm altına aldı. Fakat böyle olmadı. Sürecin yaşandığı günlerde Erdoğan’ın “kandan nemalanmak”la suçladığı Bahçeli çizgisi geldi, Türkiye’ye hâkim oldu. O çizgi şimdi eski defterleri kendisinin uygun gördüğü yerden açıyor ve hesap soruyor.
Siyasî ayak oyunlarına hukukî kılıf
Cumhurbaşkanı Erdoğan, Demirtaş ile ilgili sürece başından beri müdahil oldu. AİHM’nin Demirtaş’ın tutuksuz yargılanması gerektiğini belirten kararından sonra Erdoğan’ın “AİHM’nin kararı bizi bağlamaz. Gerekli hamleyi yaparız. İşi bitiririz” sözleri, hem Demirtaş’ı içerde tutmaya dönük bir siyasi iradenin varlığını, hem de bu irade doğrultusunda yargıya yapılan bir müdahaleyi yansıtıyordu.
Çözümden korkanlar ve çözümü bekleyenler (*)
Üçüncü grubun alâmeti farikası, iktidar ile aralarına herhangi bir mesafe koymamaları. İktidarın arkasında durduğu bir politikayı göğe çıkarıyor, karşı durduğu bir politikayı ise yerin dibine batırıyorlar. Duracakları yeri iktidara göre ayarlıyorlar.
“Akil İnsanlar”: Meşruiyete açılan kapı (*)
Çatışma çözümü disiplininde birçok modelden bahsedilir -- İspanya Modeli, Güney Afrika Modeli, Kolombiya Modeli, Kuzey İrlanda Modeli gibi. Eğer ilerde bir “Türkiye Modeli”nden bahsedilecekse, Akil İnsanlar bu modelin çok önemli yapı taşlarından biri olacak.
Dönüşü muhteşem oldu
FB maçının en güzel taraflarından biri de, TS’nin ilk onbirinde altyapıdan gelen dört oyuncunun forma giymesiydi. Abdulkadir ve Yusuf’a artık aşinayız. Bir maçla erken hüküm vermek doğru değil ama Uğurcan’ın kalede, Hüseyin’in de savunmanın ortasında sırıtmadığını gördük. Onlarda ısrar edilmeli, hatalarında yanlarında durulmalı. Gerek onların zihni/fiziki gelişimlerini sağlamak ve gerek diğer gençlerin önünü açmak için altyapının üzerine daha fazla eğilmeli.
AİHM’nin “ağır” Demirtaş kararı*
Türkiye, AİHM kararının temyiz edileceğinden ve henüz kesinleşmediğinden bahisle, Demirtaş’ı içerde tutmayı sürdürebilir. Ancak, Demirtaş’ın tutukluluğunun devamının bir hak ihlali oluşturduğunun AİHM’de oybirliğiyle tespit edildiği unutulmamalıdır. Tutukluluğun devam ettirilmesi, bir taraftan Demirtaş’ın mağduriyeti uzatacak diğer taraftan da Türkiye’yi yükümlülüklerini ısrarla ihlal eden bir ülke durumuna sürükleyecektir.
Malatya (2): “Baba, Real Madrid de buraya gelir mi?”
Peşi sıra gelen galibiyetler Malatya’yı havaya sokmuş. Taraftar gözünü yukarı dikmiş. Maç bitmiş. Malatyalılar sevinçli, ben boynu bükük, stattan ayrılıyoruz. Önümde bir baba-oğul; çocuk 12-13 yaşlarında. Sarı-kırmızılı kaşkolü bağlamış boynuna, babasının yanında hoplaya zıplaya hoplaya zıplaya ilerliyor. Bir yandan da soru yağmuruna tutuyor babasını. Hafiften kulak kabartıyorum ona.
Hukuksuzlukta yeni perde
Operasyon, akla ziyan; evvela yapılma yöntemiyle. Zira Savcılıktan bir davet almaları durumunda bu insanların davete icabet edecekleri ve gidip ifade verecekleri tartışma götürmez. Onları çok tehlikeli suçlularmış ve suçüstü ele geçirilmişlermiş gibi böyle gece yarılarında veya sabahın kör saatlerinde evlerini basarak gözaltına almak öncelikle hukuka aykırı. Ayrıca ayıp da.
Ödül ve gözdağı (*)
Türkiye’de bazı yorumcular, bu kararı bir “göz boyama” olarak niteliyor. Oysa PKK, bunun bir göz boyama ya da boş bir tehdit olmadığının ayırdındadır. Nihayetinde Öcalan’ı dünyanın bir ucundan alıp Türkiye’ye veren de ABD idi.
Malatya (1) BİLSAM ve kayısı ezmesi
Her şeyden önce burası bir tartışma mekânı; kentin, bölgenin, ülkenin ve dünyanın gündemindeki konular burada derinlemesine masaya yatırılıyor. Öyle hep aynı sesin yankılandığı bir yer de değil; aksine, konferanslarda, sempozyumlarda, panellerde farklı perspektifler karşı karşıya geliyor. Karşıt görüşlerin mensupları yan yana durabiliyor, aynı masa etrafında bir konuyu enine boyuna müzakere edebiliyor.
Son iki yılda HDP ve Demirtaş*
HDP’de oluşturulan yeni mimari, Demirtaş’ın HDP’deki etkinliğini azaltmaya çalışıyor. Demirtaş’ın HDP dışında bir yolu yok; zaman zaman cezaevinden yaptığı müdahaleleri, onun bu harekette söyleyecek sözü olduğunu ve kendisini işlevsizleştirmeye dönük faaliyetlere karşı durmaya devam edeceğini gösterme çabası olarak değerlendirmek mümkün.
İttifakta çatlak*
MHP’nin Mart’ta yalnız başına kantara çıkacak olması son seçimdeki seçmen eğilimlerinin devam edip etmediğini göstermesi açısından oldukça önemlidir. Eğer 24 Haziran’da olduğu gibi akış AK Parti’den MHP’ye doğru olursa MHP’nin gücü artar. Ancak akış terse döner de MHP belediyelerini kaybeder ve seçimden düşük bir oyla çıkarsa, partinin siyasetteki yeri yeniden tartışma konusu olur.
Çözüm süreçlerinde medyanın sorumluluğu*
Kolombiya’da barış anlaşmasının aleyhtarı olan medya, FARC liderlerinin kışkırtıcı ifadelerini büyüterek veriyordu. Kolombiya halkının küçük düşürülme duygusunu ve korkularını körüklüyordu. Toplumun büyük kesimi FARC’tan nefret ediyordu. FARC’tan gelen provokatif açıklamalar, muhalefete arayıp da bulamadığı bir fırsat tanıyordu.
Siyasete ayarlı hukuk*
Büyükada, Yücel, Brunson ve Kavala davaları birlikte değerlendirildiğinde şöyle bir noktaya varılıyor: İktidarın iç ve dış siyasette bazı ihtiyaçları doğuyor. Güvenlik ve yargı makamları bu ihtiyaçlara binaen soruşturmalar yürütüyorlar, davalar açıyorlar. Bu davaların seyrini ve sanıklarının hukuki durumlarını –doğal olarak- yine bu siyasi ihtiyaçlar tayin ediyor. Eğer sanıkların tutuklu olmasında bir fayda umuluyorsa, sanıklar içerde tutuluyorlar. Yok, eğer sanıkların salıverilmesinin siyaseten daha işlevsel olacağı düşünülüyorsa o zaman tahliye kararları veriliyor.