Vahap Coşkun

Can simidi

İktidar güç kaybediyor ve düştüğü kuyudan kendi çabasıyla çıkması zor görünüyor. Buna mukabil, CHP’de olan-bitenlerin gösterdiği üzere, Türkiye’de muhalefetin iktidara can simidi uzatmada göz kamaştıran bir maharete sahip olduğunu da unutmamak gerekiyor.

Korkmayın, Kürtçe yemin de kabul edilir!

Diyarbakır Barosu’nda stajını başarı ile tamamlayan bir avukatın, yemin töreni esnasında yemin metnini önce Kürtçe, ardından Avukatlık Kanunu’nun 9’uncu maddesinde belirtilen şekilde Türkçe okumasının ardından bir fırtına koptu. Oysa bu yeni bir durum değildi. Dileyen avukat anadilinde de yemini edebiliyordu. Ancak bu sene, muhtemelen memleketin üstüne çöken milliyetçi havanın da tesiriyle, Kürtçe bu kez de bir yemin vesile kılınarak kriminalize edilmeye çalışıldı. Akabinde Diyarbakır Barosu bir bombardımana tabi tutuldu. Ne yazık ki Ankara 2 Nolu Barosu da bu bombardımanda en önde konumlandı. Bu, kendine “baro” diyen bir yapı için gurur duyulacak bir hal olmasa gerek!

Yolun Bittiği Yerde

Yolun Bittiği Yerde, Muhsin Kızılkaya’nın içinde Hakkâri geçen denemelerinin bir kısmını bir araya getiren bir kitap. İçindeki denemelerin tamamı Hakkâri’ye dair olan kitabın adı, şehrin çok da uzak olmayan geçmiş halini tasvir eder.

Ört ki ölem

AK Parti, iktidar yolculuğunda birbirine tamamen zıt iki yol takip etti. İlk yol ülkenin önünü açarken, ikici yol ülkeyi çıkmaza soktu. Ancak buna rağmen seçmen Mart 2024’e kadar AK Parti’yi ilk sırada tutmaya devam etti. Bunun bir sebebi iç ve dış tehditlerin ciddi görülmesi ve önceliğin bu tehditlerin bertaraf edilmesine verilmesiydi. İkincisi ise, muhalefetin seçmen çoğunluğunda, ülkeyi idare edebileceğine dair yeterli güveni oluşturamamasıydı.

“Banliyösü Fransa olan bir şehir”

Victor Hugo, Sefiller adlı eserinde “1862’nin Paris’i, banliyösü Fransa olan bir şehirdir” der. Bütün bir Fransa kenar mahalle, şehir olan bir tek Paris! Lakin bu şehrin de kendi kenar mahalleri vardır ve Hugo, Paris’i ve Parislileri anlamak için bizi bu kenar mahallelere davet eder.

Edebiyat Devrimi

Evet, devlet güçlü olabilir. Kendine bağlı aydınlarla seferberlik ruhu içinde hareket edebilir. Ama bu, tamamen yeni, kendisini idealize ettiği bir dili yaratabileceği anlamına gelmez. Zorlamayla ve emir-komutayla yeni bir dil yaratılamaz. Velhasıl dil, emir ile hizaya sokulamaz. “Edebiyat Devrimi” de bunu bütün açıklığıyla ortaya koyar bir eser.

Mevsim normalleri

MHP ile ortaklığı devam ettiği müddetçe AK Parti’nin kutuplaşma çarkından çıkması mümkün değildir. Nitekim Bahçeli rest çekince Erdoğan’ın frene basmak mecburiyetinde kalması ve memlekette siyasi havaların mevsim normallerine dönmesi de bunun teyidi niteliğindedir.

Sevgili Atatürkçüğüm

İlkokul eğitim müfredatında Atatürk anlatısı, eşzamanlı olarak iki taraflı ilerler: Bir taraftan, Cumhuriyet’in, devletin, toplumun, halkın varlığı Atatürk’e bağlanır; o olmasaydı, bugün sahip olduğumuz hiçbir şeye sahip olmayacağımız düşüncesi çocukların zihnine kazınır. Diğer taraftan da Atatürk’ün ölümsüz olduğu, gönüllerde yaşadığı, onları (çocukları) her zaman izlediği ve onlardan çok şey beklediği vurgulanır.

Kurbağa Manastırı

Kemal Gözler’in sunuş ve çevirisiyle Türkçeye kazandırdığı Kurbağa Manastırı, bir kurmaca, alegorik bir eser. Ülkemizin önde gelen anayasa hukuku hocalarından biri olan Gözler, içinde bulunulan vaziyeti pür bir hukuki metinle tasvir etmek yerine edebiyatla anlatmayı seçmiş. 14’üncü yüzyılda bir dünya kurmuş ve Türkiye’de üniversitenin başına gelenleri bir manastır ve bir rahip üzerinden Latince aktarmış.

İspanya kazanınca, biz de kazanmış sayıldık

Maçtan sonra İngiliz hoca, kendine uzatılan mikrofonlara, İspanya’nın kupanın en iyi takımı olduğunu, finalde de çok iyi bir futbol sergilediklerini ve şampiyonluğu sonuna kadar hak ettiklerini söyler. Herkesin duygularına tercüman olur. Gerçekten de sağından soluna, sıkı taraftarından göz ucuyla bakanına, uzmanından müptelasına herkes, ilk gününden son gününe kadar kupaya İspanya’nın futbolu damga vurduğu ve şampiyonluk tacının İspanya’nın hakkı olduğu noktasında hemfikirdi. Böylesine bir uzlaşı, futbolda çok rastlanılır bir şey değildir!

Türkiye’nin linç rejimi

Günah keçisi haline getirilenleri linç etmeye hazır bir kitle, kışkırtma çıkarmakta mahir gruplar ve kötülüğü harekete geçirmeyi gaye edinmiş siyasiler ortalıkta kol geziyor. Küçük bir kıvılcım şehirleri bir yangın topuna çevirebilir ve o top geçip gittiği her yeri küle çevirebilir. Ve ne yazık ki Türkiye’nin tarihi bu türden meşum hadiselere yabancı değil, bu ülkede insanlar birçok linçe ya da linç girişimine tanık oldu.

Bu soyadı alınmamış ise…

Devletlerin, hem modern öncesi dönemde hem de modern dönemde yönetimi altında bulunanların isimlerine müdahale ettikleri görülür. Meltem Türköz, “Bu soyadı alınmamış ise…” başlıklı çalışmasında, Türkiye’deki 1934 tarihli Soyadı Kanunu’nu bu çerçevede ele alır.

Raydan çıkınca

Siyasi alanda kalem oynatan bir yazarın tesiri, günü ve geleceği ciddi ve düzgün okuyabilme becerilerine bağlıdır. Daha doğrusu, öyle olmalıdır. Normali budur. Ancak Türkiye’de normalden sapan bir durum var.

Annemizin liginde vaziyet

Annemizin ligi, geçen yıl dengeden yoksundu. Galatasaray 102 puanla şampiyon, Fenerbahçe 99 puanla ikinci oldu. Galatasaray ile üçüncü olan Trabzonspor arasındaki tam 35 puanlık fark, ligin dengesizliğini gözler önüne seriyordu.

Eğrisi doğrusuna

İki farklı galibiyet, Türkiye için harika bir başlangıç oldu. Ama giden-gelen bir maç oldu. Türkiye ezici bir üstünlük kurarak kazanmadı. Her iki devrede de iki farklı Türkiye vardı. Maç berabere de bitebilir, hatta kaybedilebilirdi de. Türkiye adına en müspet husus, takımın coşkusunun yerinde olmasıydı. Kazanma arzusu ve mücadele azmi üst seviyedeydi. Ayrıca takımdaki yetenek-tecrübe dengesi de kıvamında; Arda ve Kenan gibi çok parlak bir gelecek vaat eden yetenekler ile Hakan, Orkun, Salih gibi zorlu liglerin tozunu yutmuş tecrübeliler var. Onların daha uyumlu hale gelmesi, takımın daha başarılı sonuçlara götürebilir.

Bilanço

İyisiyle kötüsüyle, acısıyla tatlısıyla, doğrusuyla yanlışıyla bir futbol sezonunu daha geride bıraktık. Şampiyonlar taçlarını taktı, kupalar müzelerini buldu, düşenler de bahtlarına yandı. O halde topun peşinde geçen bir senenin bilançosunu çıkarmanın vaktidir…

Beş ders

Türkiye uzunca bir süredir normalini kaybeden bir ülke görünümünde; oysa seçmenin büyük bir kısmının başat isteği normalleşme. Seçim sonuçlarında da bu isteğin payı büyük; seçmenin AK Parti’ye sert bir uyarı vermesinin nedeni de normalleşme, CHP’ye geniş bir kredi tanımasının da. Bir başka ifadeyle; AK Parti normalden uzaklaştığı için cezalandırıldı, CHP ise geçmişe kıyasla siyasetine daha normal bir tını verdiği için ödüllendirildi.

Zamana yayılmış intihar

Normalde AK Parti’nin zaaflarını görüp siyasetini yenilemesi gerekirdi. Ancak AK Parti kendisine kaybettiren tercihlerde ısrar ediyor.. Kayyumluğun tekrar devreye sokulması, bir taraftan AK Parti’nin normalleşme söyleminin ve yeni anayasa talebenin altını boşaltırken, diğer taraftan AK Parti’nin Kürt zemininde telafisi imkânsız bir daralmaya yol açıyor.

Cumhuriyet’in 100 yılı ve Kürtler

Kürt aktörlere göre, Kürt meselesinin çözümü için özelde iktidarın, genelde Türkiye siyasetinin demokratik bir hatta girmesi bir mecburiyet. Ama sadece bu değil, Kürt siyaseti de değişmeli. Zira ancak sivil, diplomatik ve müzakereyi esas alan bir Kürt siyaseti çözüme katkı sunabilir ve gelecekte bir söz sahibi olabilir.

Eski tas eski hamam

İktidar, Demirtaş’ı cezalandırarak ne kendi sıkışmışlığını aşabilir ne de Demirtaş’ın etkisini kırabilir. Tersine iktidar bu kafayla devam ettiği sürece, hem alanını daraltmış hem de -arzusu hilafına- Demirtaş’ın rakipsiz konumunu kendi eliyle tahkim etmiş olur.

Ağrı İsyanı’nda İstanbullu bir kadın

Ağrı İsyanı’nın lideri İhsan Nuri Paşa’nın eşi Yaşar Hanım’ın İstanbullu mazbut bir küçük hanım iken kanla bastırılan bir isyanın liderinin eşine dönüşen hayatındaki belli başlı kilometre taşlarını anlattığı ‘Ağrı İsyanı’nda İstanbullu Bir Kadın’ adlı kitap, gerek siyasi arka planı ve gerek insanı saran yönüyle o döneme dair bakış açımızı genişleten, çok önemli bir kaynak niteliği taşıyor.

Makbul misafirlik

Şampiyonluğun çok yakıştığı taraftar kimliğiyle Amedspor, 1. Lig’e de çok değer katacak. Ancak şehriyle ve seyircisiyle bu takım, 1. Lig’i bir geçici bir yer olarak görüp asıl ikametgâhı olacak olan Süper Lig için planını ve programını yapmalı. Bir takımdan ötesine işaret eden potansiyeli var Amedspor’un. Lakin bu potansiyelin hakkını vermek ve daha da büyütmek için yakalanan ivmeyi sürdürmek lazım.

Rutinin dışında

Devlet yetkisini kullanan kişileri hukuktan azade kılmak; Susurluk Çetesi benzeri yapıların devlet içinde yuvalanmasını sağlamış, memleketi bir yargısız infazlar çukuruna ve faili meçhul cinayetler mezarlığına döndürmüştür. Devletin rutin dışına çıkmasına cevaz vermek, bu kara tabloya onay vermekten başka bir mana taşımaz. Zira hukukla bağı kopmuş bir devletin çürümesi, yozlaşması ve çeteleşmesi kaçınılmazdır.

Birkaç gömlek büyük

Pazar sabahı üç yarım otobüs dolusu taraftar ile Soma’ya doğru hareket ettik. Soma’ya vardığımızda küçük bir Diyarbakır ile karşılaştık. Soma’da Amedspor da taraftarı da çok iyi karşılandı. Belediye Başkanı maça geldi, bütün heyeti tebrik etti. Soma taraftarı da çok sağduyulu davrandı; Emniyet güçleri, gerek maç öncesinde ve gerek maç sonrasında çok nazik, çok kibarlardı. Bugün Bayram Bozyel ile hasbihal ederken olan-biteni çok hoş özetleyen bir anekdot dinledim ondan. Maç ve sonrasını takip eden bir Suriye Kürdü arkadaşı Bayram Abi’ye “Te bê mey, Amedî tev serxweṣ kirin/ Amedspor, bütün Amedlileri alkolsüz sarhoş etti” demiş. Doğru söze ne denir?

Garsona kaba davranana güvenme!

“Bana karşı nazik olup bir garsona kaba davranan kişiye güvenmem. Çünkü garsonun yerinde ben olsaydım, bana da aynı şekilde davranacaktı” der Muhammed Ali. Haklı, hem de sonuna kadar. Mültecilere kötü davrananlara da güvenilmez. Çünkü hâalihazırda mülteciler için uygun gördükleri kötülükleri, yarın koşullar değişip de zayıf halka konumuna düştüğünüzde sizin başınıza getirmekten imtina etmeyeceklerdir.

Yatırım kredisi

Özgür Özel, 31 Mart’ı değerlendirirken yerinde bir benzetmeyle milletin kendilerine tüketim değil yatırım kredisi verdiğini söyledi. CHP bu krediyi har vurup harman savurursa millet onu tez elden ve en ağır biçimde cezalandırır. Ama çok çalışır da bu kredinin hakkını verirse, o vakit millet de onu daha büyük krediyle ödüllendirir. Bir başka deyimle; CHP’nin önünde ceza da var ödül de…

Şehirde bahar havası

Amedspor’a güçlük çıkartmayı marifet bilen kayyımlar için, anlamlı bir kapak oldu bu! Heyecanla maçı seyreden Diyarbakırlılar, Kastamonu Stadı’na adeta Diyarbakır’a taşıdılar. Her park bir stadyuma döndü. Son düdük çalınıp da maçın sonu ilan edildiğinde ise şehre bir bayram havası yayıldı.Bir kahraman edasıyla karşılanan futbolcuları taşıyan takım otobüsünün, binlerce taraftarın eşliğinde kulüp tesislerine varması saatleri aldı. Amedspor’un başarısının bu derece sahiplenilmesinin altında, herhalde, Kürtlerde bir zafere duyulan ihtiyacın büyüklüğü yatıyor olsa gerek. Artık bir el atıldığında yakalanacak kadar yakın olan şampiyonluk, bu ihtiyacın giderilmesini, zafer hasretin dindirilmesini simgeliyor.

Pirus zaferinin sonu

2023’te AK Parti, muhalefetin her biri ders olabilecek boyuttaki yanlışları sayesinde Cumhurbaşkanlığı seçimini kazandı. Ancak bu bir Pirus zaferiydi. Seçmen uyarısını yapmış ve AK Parti için tehlike çanlarını çalmıştı. Fakat Beştepe ve Söğütözü’ndeki kulaklar bu çan seslerini duymazlıktan gelince bir yıl önceki Pirus zaferinin yerini acı bir mağlubiyet aldı.

Konuş sen nerelisin?

“Konuş, sen nerelisin?” diye çıkışan bir yaşlı Kürdün önünden başı önünde ve sessizlikle geçen asker ve polislerin görüntüsü, bu seçimin hafızlara kazınan görüntüsü oldu. Taşıma suyla değirmen dönmeyeceği gibi taşıma seçmenle de siyaset yapılmaz. 2024’te Kars’ın dışında kayyım atanan belediyelerin tamamına yakınında yönetime yeniden DEM Parti geldi. Kayyımlığın AK Parti’nin dibini oyduğu ortada. Buna rağmen kayyımlığa tekrar başvurursa, AK Parti bölgedeki silinişini hızlandırır.

31 Mart ve sonrası: AK Parti ve CHP

AK Parti için bu seçimlerde iki kerteriz noktası olduğu söylenebilir: Birincisi, Türkiye genelinde alacağı oy oranı; ikincisi, büyükşehirlerde nasıl bir performans göstereceğidir. CHP ise gerçekte sahip olduğundan daha fazla oy oranına ulaşabilir. Ancak bu, CHP sayesinde değil, çoğu yerde CHP’ye rağmen gerçekleşen bir başarı olur.