Yıldıray Oğur
Bu terörist kime benziyor?
Taleb Abdulmohsen, terör uzmanlarını bile şok eden bir terörist profili.Kimse Almanya’ya fazlasıyla entegre olmuş, ateist, Batılılar gibi olmuş bir psikiyatrın katliam yapabileceğini herhalde düşünmezdi. Halbuki nefretin tek bir biçimi yok. Her türlü derin nefret şiddeti doğurur. Kendisinden, kendi kimliğinden nefret de tehlikeli ve yıkıcı bir duygu.Bu self-nefret münferit değil. Avrupa siyasetinde bile pek çok örneği var artık. Türkiye’nin radikal modernleşme ve Batılılaşma deneyimi de bu profilden çok fazla insan yetiştirdi.
Coğrafi konumundan memnun olmayanlar…
Muhalefet 13 yıldır Suriye’yi AK Parti iktidarının karıştırdığını, silahlı gruplara, ‘çetelere’, ‘teröristlere’ destek verdiğini, savunuyordu. Ama şimdi aynı muhalifler Esad’ı devirince Türkiye’nin ne alakası var, bunu İsrail ile ABD yaptı diyorlar. Trump bile tersini söylerken. Bu sadece muhaliflikten kaynaklı göze inen bir perde değil, Türkiye’nin coğrafi konumuyla ilgili bir mutsuzluk da.
Suriye’de düşen, Suriye’de kalkabilir mi?
Türkiye eğer Suriye’deki gücünü hevesli bir yayılmacılıkla değil de, emperyal bir soğukkanlıkla kullanırsa, Kuzey Suriye ve bölünmeye değil, Şam’a ve büyümeye yoğunlaşırsa bir taşla iki kuş vurabilir.
En azından bu şartlar PKK’nın Türkiye’ye karşı bir silah bırakma kararı almasını sağlayabilir.
Ya beklenmedik olan olduysa?
Peki, HTŞ sahiden Şam’a kadar gidip Esad’ı devireceğini planlayarak mı bu işe girmişti?
Operasyonun adı hiç de öyle demiyor: Saldırganlığı Önleme Operasyonu. Kaplanın kağıttan olduğunu gördükçe ilerlemeye devam ettiler.ABD’nin ve İsrail o sırada ne yaptı peki? Muhalifler henüz Halep’e girmişken bölgede İsrail’in en yakın müttefiki BAE’nin emir seviyesinde Esad’a destek verdi ve ABD-BAE Esad’a ambargoyu kaldırmaya çalıştı
Eş-şaab yurid ıskat’en-nizam!
Adnan Kassar, ailesi Şam'ın tek binicilik kulübü olan Al-Dimas'ı kurmuş, milli bir biniciydi.1993’de Basil Esad’la Suriye’yi temsil ettiği Akdeniz Oyunları’nda tek suçu Basil’den daha iyi bir binici olmaktı. Bir anda kendini bir suikast soruşturmasıyla hapiste buldu. 21 yıl sonra çıkabildi. Raghid Ahmed Al- Tatari Suriye Hava Kuvvetleri’nde jet pilotuydu. 1982 Hama Katliamı’nda şehri bombalama emrine uymayınca hapse atıldı. 40 yıl sonra çıkabildi. Şimdi bu Suriyelilere siz alternatifi daha kötü diyorsunuz. 61 yılın, son 13 yılın ne kadar berbat olduğu malum.
Alternatifin ne olacağı ise belirsiz. Bu bile iyimserlik için yeterli bir neden.
Mezhepçiliğin kısa bir tarihi…
İktidar Suriye ve Esad politikasını bir mezhep taassubu ile belirlemedi. Öyle olsaydı, sünni diktatörler Bin Ali, Kaddafi ya da Mübarek’e de destek çıkması beklenirdi.
Ana ortada mezhebi ya da ideolojik bir taassupla 50 yıllık bir aile diktatörlüğünü, kendi şehirlerini bombalayan eli kanlı diktatörü destekleyen muhalifler olduğu açık. Üstelik Nusayrilere karşı mezhepçiliğin Cumhuriyet tarihindeki izleri hala arşivlerde dururken.
Nereden çıktı bu Esadçılık?
Tek istedikleri 40 yıllık bir diktatörlüğün bitmesiydi. Dünyada bunun için bu kadar ağır bir bedel ödeyen çok az millet oldu. Her sokağını uçaklarla bombaladığı Halep’te babası Hafız Esad’ın büstleriyle top oynanıyor, Beşar Esad’ın posterleri parçalanıyor. Biraz adalet duygusu olanlar, mezhebi, ideolojik bağnazlığı olmayanlar için bu ancak mutlu olunacak bir haberdir.
İrticai anaokullarından CHP’li kreşlere…
Türkiye’de ideolojik bağnazlığın nasıl günün sonunda ayağa dolandığının ve dün karşı çıktığını bugün kendine cephane yapmanın bir örneği olarak bu tartışma ibretlik bir örnek olarak kayıtlara geçmiş olmalı.
Üsküp’ten kalkan bir tren…
Üsküp, İstanbul’dan 61 yıl önce bir Osmanlı şehri oldu. 1912-13 Balkan harbine kadar da öyle kaldı.
Doğal olarak resmi dil ve çarşı dili Türkçe’ydi, elitleri...
Peki, Turan İtil ABD’den neden Türkiye’ye dönmüştü?
Muazzez İlmiye Çığ’ın ağabeyi Turan İtil, CIA’in 1953’den beri yürüttüğü MK-ULTRA adlı zihin kontrol projesi kapsamındaki deneyler için 1963 yılında Missouri Psikiyatri Enstitüsü'nde çalışmaya başladı. Enstitüde akıl hastaları, evsiz ve yalnız insanlar üzerinde LSD kullanılan izinsiz deneyler yaptıkları ortaya çıkınca 1973’de istifa etmek zorunda kaldı. Turan İtil, adı ABD’de deşifre olduğu ve kullandığı ilaçlar ve yöntemler yasaklandığı için yapamadığı deneyleri, 12 Eylül’den sonra gelip Türkiye’de yaptı.
Türkiye’nin değişen değerleri, eskimeyen değerleri
Başkanlığını AK Parti kurucularından, eski İçişleri Bakanı Prof. Dr. Beşir Atalay’ın yaptığı Ankara Sosyal Bilimler Vakfı, “Türkiye’de Kimlikler: Din, Ekonomi, Siyaset” başlıklı bir 2024 değerler araştırması yayınladı.Araştırma Türkiye toplumundaki yeni trendleri görmek için çok önemli bir veri seti sunuyor.
Peki devrin şartları nasıldı?
Daron Acemoğlu’nun Türkiye’den epey uzakta kaldığı, Türkiye’yi hala 2010’ların Türkiyesi zannettiği anlaşılıyor.
Halbuki Türkiye’de uzun süredir muhaliflerin Atatürk hakkında ilkokul öğretmenlerinden duyduklarından fazlasına tahammülü yok.
İşin aslını bilenler de “ne gereği var şimdi” diyerek bu cehalet perdesinin arkasına geçiyor, kendisini Instagram Kemalizminin güvenli ve linç edilmeme garantili kollarına bırakıyor.
Diyarbakır’da bir Salem mahkemesi
Eğer bu aralar Türkiye’de cesur bir Arthur Miller olsaydı, 400 yıl önceki Salem’deki cadı mahkemelerine benzeyen başka bir mahkemeyi yazardı: Diyarbakır’da başlayan Narin Davası’nı. Bunun için cesaret gerekiyor, çünkü bu dava, yalan haberler ve neredeyse tamamı boş çıkmış iddialarla kışkırtılmış büyük bir kalabalığın şeytani bir aileyi toplu linç ayinine döndü.
Trump, Bahçeli’nin çözümüne yardım edebilir mi?
Cumhuriyetçi Parti’nin yüklerinden kurtulmuş olan Trump, izolasyonizm, America First anlayışı, dünyadan asker çekme, savaş başlatmama gibi vaadlerine uygun bir kabine kurarsa beklenmedik hayırlara neden olabilir. O hayırlardan biri de Türkiye’de yeniden açılan çözüm sürecine yarayabilir. Mesela hiç beklenmedik biçimde Trump’ın Suriye’den asker çekme planı, Devlet Bahçeli’nin PKK’ya çağrısıyla eşleşebilir.
Bahçeli’nin realist çözümü: “Önce duvarda asılı tüfeği indirmek”
Bahçeli, ilk adım olarak tüfeğin duvardan indirilmesini öneriyor. Çünkü Çehov’un meşhur sözündeki gibi o tüfek duvarda asılı olduğu sürece patlıyor ve patlayacak. Bu patlamanın şarapnel parçaları kayyımlar olarak, Demirtaş ve siyasetçilere yönelik tutuklamalar olarak, parti kapatmalar olarak, yurtdışına operasyonlar olarak hasarlara neden oldu ve oluyor. Ama bu bir teslim ol çağrısı değil. Çağrıdan bir adım daha ileri gidip, meseleyi ve çözümü adım adım konuşalım diyor.
Esenyurt ‘düşünce’ süreç de düştü mü?
Devlet ve PKK kendileri için bunun rasyonel olduğunu düşünürse süreç başarılı olacak ve PKK Türkiye’ye karşı silah bırakacak. Bu, 40 yıllık bir meseleyi bitirecek, 100 yıllık bir meselenin bitmesini de kolaylaştıracak, demokrasi ve hukukun önünde duran dev kayayı kaldıracak tarihi bir olaydır. Yani Sorun Esenyurt’ta başlamadığı için çözüm de Esenyurt’ta bitmedi. Süreç sürüyor.
Bahçeli’nin eli, DEM’in yumruğu
Haftasonu Bahçeli, Ziya Gökalp, Diyap Ağa’dan alıntılarla yaptığı konuşmasıyla elini uzatmaya devam etti.
DEM Parti Parti Meclisi’nden ise sanki Meclis’in üçüncü partisinden değil, 50 kişiyle yedinci kongresini toplayan Stalinist bir örgütten çıkmış gibi duran, sloganik Ortadoğu analizleriyle büyük resmi görmeye çalışırken önündeki fırsatı göremeyen yumruğu sıkılı bir nutuk çıktı.
Tebrikler Devlet Bey
Bahçeli’nin daha önce yaptıkları, ettikleri, söyledikleri bu tarihi gerçeği değiştirmez ve bunu gölgelemez. İşte bunun için gazetecilik ve köşe yazarlığı çizgisinin biraz dışına çıkarak bir zamanlar beni de tehdit etmiş olan, 10 yıldır Twitter’da bloklu olduğum, 63 akil insandan biri olarak epey hakaretini işittiğim bir siyasetçiyi cesareti için tebrik etmek istiyorum. Tebrikler Devlet Bey…
Michelle Nwando Opara’ya ne oldu?
Michelle Nwando Opara bebek, çetenin CİMER’e şikayet edilmesinden 10 ay sonra, dinlemelerin başlamasından 8 ay sonra hayatını kaybetti.
Eğer zamanında soruşturma yapılsa, hastaneler kapatılsa Michelle Nwando ve diğer bebekler belki de yaşayabilirdi.
Peki bütün bu gecikmenin sebebi neydi? Neden soruşturma sürerken, dinlemeler yapılırken bebeklerin ölümüne müdahale edilmedi?
İşte bu soruşturmada esas cevabının aranması gereken soru bu.
Bahçeli’nin eli, ABD seçimleri ve İsrail
PKK’nın Türkiye’ye karşı savaşı bitirmesinin PKK açısından en büyük kazanımı iddia edildiği gibi Öcalan’ın serbest kalması değil, Türkiye’nin SDG ve YPG’yi bir muhatap olarak kabul etmesi olabilir. Peki, Kandil ve Avrupa’daki PKK’lılar buna ikna olur mu, yoksa bölgedeki kaostan fırsatçılık, harp zenginliği kumarı mı onları heyecanlandırıyor?
Eyvah, anlaştılar!
Bahçeli’nin Öcalan’a çağrısı, DEM’in CHP’ye destek verin çağrısı, Özgür Özel’in Bahçeli’nin açılımına desteği, bölge gezisi çıkışı, Sırrı Süreyya’nın Meclis kürsüsünden Erdoğan ve Bahçeli’ye teşekkürü…
Dün Meclis’te gören gözler için çok acayip şeyler yaşandı.
Bahçeli, yerli De Klerk olabilir mi?
Gelen haberlere bakılırsa bu açılımlar, Öcalan ile İmralı’da başlayan yeni görüşmelerin bir devamı.Bu sürecin amacı PKK’nın Türkiye’de silahlı mücadeleyi bitirdiğini ilan etmesi. Cumhurbaşkanı’nın Kobani ile ilgili bugüne kadarki tüm siyasi diskurunu terk ettiği çağrının muhatabının Demirtaş olduğu da açık. Bu sürecin en büyük güvencesi ise inanması çok zor ama bu kez Devlet Bahçeli tarafından başlatılmış olması. Teslim etmeliyiz ki bu cesurca bir hamle.
Bahçeli’nin uzanan eli
Eğer Kürt meselesinde iktidar yeni bir hamle, açılım yapacaksa bunu Erdoğan’ın değil, böyle bir açılımın önünde engel olacağını düşünülen Bahçeli’nin yapması stratejik olarak en doğrusu olurdu.
Bahçeli’nin eli nezaket için ya da bir plan dahilinde artık uzandı ve siyasette bir taş yerinden oynadı.
Belki de çürümüyoruz, yeşeriyoruz
Bütün suçların arkasında toplumların çürümesi, ahlaken yozlaşması, etiğin, yaşam felsefesinin ortadan kalkması yok. Ruh sağlığı bozuk, içkiyi fazla kaçıran, uyuşturucu kullanan birinin işlediği suçun sosyolojik bir açıklaması da yok. Onların işlediği suçlar, biz toplumun eseri değil. Belki ahlaki bir çöküşten değil, suçlara ve mağdurlara karşı ahlaki bir farkındalıktan, gelişen bir toplumsal duyarlılıktan ve dayanışmadan bahsedebiliriz.
İstanbul ilçe de yapılacak mı?
Ekrem İmamoğlu’nun “ahmak” dediği için üzerinde sallanan demoklesin kılıcı istinaf aşamasında da düşecek gibi görünüyor.
Türkiye’nin yaptığı en iyi şeyin de üzerine düşecek o kılıç: Seçimlerin. Türkiye’deki seçimlere de Rusya, Belarus, İran’daki gibi güçlü adayların seçimden önce elendiği seçimler muamelesi yapılmamalı.
Beyrut bizim neyimiz olur?
Cumhurbaşkanı Erdoğan Meclis açılışında konuşurken: “Hatay Yayladağ’daki Suriye sınırından Lübnan sınırı 170 km. Türkiye, Lübnan'a arabayla sadece 2,5 saat uzaklıkta. Antakya ile Gazze arası Ankara ile Aydın arası kadar.” dedi. Tabii ki bunları bu bataklığa girmemiz, taraf olmamız gerektiği gibi dış politika tezlerine bir cevap olarak söyledi. Ve Milli Görüşçülükten kalma Arz-ı Mevud meselesinde olmasa da bu konuda çok haklıydı.19. yüzyılın sonlarında Beyrut’ta sevdiğine verilmeyen kızlar, İstanbul’daki padişahtan yardım istiyorlardı.
Peki senin muhalefetin kime?
Türkiye, dış politikada eski “aman başımız ağrımasın Ali Rıza Bey”e dönemez, öyle bir konforlu dünya kalmadı. Dış politikada tarihsel, kültürel, dini bağların yok sayıldığı kimliksiz, nötr politikanın diplomatik çevreler dışında müşterisi yok. Böyle bir Türkiye, Batılı müttefiklerimizin de işine yaramaz. ABD’de bir otel salonunda, kumar parasıyla İsrailcilik oynayan bir ailenin toplantısında Şahçılık oynayan devrik İran Şahı’nın çaresiz ve işsiz oğluna bakarak ibret almakta fayda var.
New York Belediye Başkanı’nın gözü nasıl açıldı?
57 sayfalık iddianamede Eric Adams ve kendisi kadar heveskar partneri için 2015’den itibaren yapılan ‘ jest’lerin toplam 125 bin doları bulmuyor.
Türkiye’de bu parayla İstanbul’un kenar ilçelerden birindeki bir imar müdüründen inşaat ruhsatı bile koparmak zor olabilir.
Ama bu jestlere Türkiye’de olmasa da ABD’de yolsuzluk deniyor.
“Değiştirilmesi teklif edilemez” nasıl değiştirilmesi teklif edilemez oldu?
Anlaşılan bazıları Anayasa’nın ilk dört maddesini bizzat Atatürk’ün yazdığını zannediyor. Halbuki 1924 Anayasası’nda, 1961 Anayasası’nda değiştirilmesi teklif dahi edilemez maddesi yoktu. 12 Eylül’den sonra anayasa yazmakla görevlendirilen Orhan Aldıkaçtı’nın taslağında, darbecilerin Danışma Meclisi’nden geçen taslakta da yoktu. Dördüncü maddeyi askerlerden oluşan MGK’nin Anayasa Konseyi üretti. Evren ve beşibiryerde de onayladı.
Türkiye’de siyaset, medya, entelektüel tartışma bugün 12 Eylül’ün Danışma Meclisi’nin bile gerisine düşmüş durumda.
Bütün bunların hepsi 18 dakikada mı oldu?
Narin’in camiden evine doğru yürürken en son görüntüsü 15.15’te. Nevzat Bahtiyar’ın kırmızı aracının dere kenarına geliş saati ise 15.40. Yani ne olduysa bu 25 dakikada oldu. Hatta köyden dereye yolu da çıkarırsak 18 dakika. Yakalanınca itirafçı olan Bahtiyar’ın ifadelerindeki diyalogları okumak bile üç dakika sürüyor. Peki nasıl oldu da korkunç bir suçu soğukkanlılıkla anlatan, köyde cinayetle doğrudan ilişkisi olduğu kesin tek kişinin itirafları Jandarma’nın ve medyanın baş referansı oldu?