Yıldıray Oğur
Levent’te toplanan kongre…
Barış için kongrenin Kandil’de toplanması bekleniyordu. Barış sonrası Türkiye’nin nasıl bir yer olacağı son vazifesini yapmak için saf tutanların Levent’teki “kongre”sinde görüldü.
1 Mayıs’ın polis şehidinin hikayesi
1 Mayıs 1977 tartışması bir kere açılıp, herkesin kendi hikayesine dönmesiyle kapanmıştı. Aslında 2 Mayıs 1977 günü tek bir hikaye yani gerçek vardı. DİSK Başkanı Kemal Türkler’in sahibi olduğu, İsmail Cem’in yönettiği Politika gazetesi 2 Mayıs günü “500 bin kişilik disiplinli kalabalığa kışkırtıcı ajanlar ateş açtı. Teröristlerin saldırdığı 1 Mayıs’tan fotoğraflar” başlığıyla çıkmıştı. Hayatını kaybeden 36 kişiden 32’si izdihamda, dördü kurşunla ölmüştü. O dört kişiden biri de bir polis memuruydu.
Yıldıray Oğur anlatıyor: Savcılık otelde köstebek mi arıyor? PKK neden hala kongresini toplamadı?
Oteldeki jammer ve bantlama görüntüleri yolsuzluk soruşturması mı yoksa köstebek soruşturması mı? Sabah grubu neden İstanbul Emniyeti’ni suçluyor? AK Parti’nin yaptırdığı ankette İmamoğlu operasyonuna AK Partililerin bakışı nasıl çıktı? PKK neden fesih kongresini toplamadı?Maksimalizm mi Suriye mi problem?
Muhalefet neden 1 Mayıs’ta Taksim’e çıkmaktan vazgeçti?
Sokak eylemleri ve boykotları sönümlendirmenin bir tercih olduğu anlaşılıyor. Bu tercihin sebebi de tabii gelen anketler. Aslında anketler CHP için kötü değil. Mart ve Nisan anketlerine göre CHP, AK Parti’nin biraz önünde birinci parti şu anda. Ama bu anketlerde daha ilginç bir sonuç var. CHP oylarını artırırken, AK Parti zayıflamıyor. Hatta AK Parti de bir miktar oyunu artırıyor görünüyor. Mart ve Nisan anketlerine göre iki partinin toplam oy oranı yüzde 70’lere dayanmış durumda. Kararsızların oranı hızla düşüyor. Yine İYİ Parti, Zafer, Yeniden Refah ve TİP’in oyları da bu iki partiye doğru eriyor.
Yıldıray Oğur: “Kongre, Nisan ayının sonuna kadar yapılmış olacak”
Son yazıda PKK’nın merakla beklenen fesih kongresini “muhtemelen bu hafta sonu yapacak. En güçlü ihtimal 27 Nisan Pazar günü” diye yazmıştım. Resepsiyon için gittiğim Ankara’da duyduklarımla bu tarihi revize etmek gerekiyor. Kongre, Nisan ayının sonuna kadar yapılmış olacak. Yani eğer ciddi bir engel çıkmazsa önümüzdeki dört gün içinde PKK kongresini yapacak.
Yıldıray Oğur anlatıyor: Kahinler size yalan söylüyor?
Mümtazer Türköne’nin üç fonksiyonlu kehanetleri Bahçeli’den döndü. Halbuki kehanet değil, analiz yeterliydi. Gazeteciler ve yorumcular aktör olmadıklarını, sadece gözlemci olduklarını içlerine sindirmeli. “Suriye’de işler neden iyi gidiyor” sorusunun cevaplarından biri tecrübeli bir İngiliz diplomatın desteği. İngiltere’nin IRA ile barış görüşmelerindeki başmüzakerecisi Jonathan Powell, İngiltere Dışişleri Bakanlığı danışmanı sıfatıyla Şam hükümetinin dünyayla ilişkilerinde rehberlik ediyor.
“PKK’nın fesih kongresi muhtemelen bu haftasonu yapılacak. En güçlü ihtimal 27 Nisan Pazar günü”
“AK Parti Sözcüsü Ömer Çelik, Nisan sonunda iyi haberler beklediklerini açıkladı. DEM eşbaşkanı Bakırhan da “haftaya Salı başka bir gündemimiz olacağını” söyledi.PKK’nın fesih kongresi muhtemelen bu haftasonu yapılacak. En güçlü ihtimal 27 Nisan Pazar günü. Muhtemelen Kandil’deki mağaralarda değil, Süleymaniye’de meskun mahal bir yerde yapılacak. Ve biz kongrenin tarihinin ilanını güvenlik nedeniyle hiç duymayacağız. Kongrenin yapıldığı haberini duyacağız.
Yozgat’ta bile…
Yozgat CHP’liler için hala “Yozgat bile” diye karşılanan, yeni keşfedilmiş ve hayat olan bir gezegen. Köylülerin bile artık tercih etmediği kasket takarak jest yapan genel başkan ve Yozgatlıları bile şaşırtan aşırı çiftçi övgülerinde saklanan yabancılık duygusunun geçmesi için yıllara ihtiyaç var.
Bu işin Sırrı
Aynı anda Öcalan’ın, Kandil’in, Erdoğan’ın, Bahçeli’nin, muhalefetin güvenini sağlamış olmak, DEM Partili ya da AK Partili başka biri anlatsa ihanet, suç, terörle işbirliği, devletle işbirliği gibi gelecek işleri televizyona çıkıp halka anlatabilmek, en sert topları, en radikal çıkışları göğsünde yumuşatmak büyük bir yetenek.
Yavruvatan’da nükseden genetik hastalıklar…
Ailesi yıllar önce Türkiye’den adaya göçmüş bir tek kız öğrencinin talebinin bu kadar kıyamet koparması, “bugün bir kişi olur yarın baskıya dönüşür” gibi paranoyalarla insanların inanç özgürlüklerini kısıtlamak, Güney Kıbrıs’ta serbest olan başörtüsü ile okuma hakkında karşı bu kadar hoşgörüsüz olmak adalıların hoşgörülü kimliğine yakışmıyor. Bu tarz düşünme hastalıkları Anavatan’da kalmalı. Türkiye, adaya müdahil olmamalı. Onlar kendileri için doğru yolu kendileri bulmalılar.
Nuray Mert’in vedası ya da mayınlı köyde evde oturmak…
Türkiye, mayın döşenmiş bir sınır köyünde yaşamak gibi. Dün eve giderken yürüdüğün patikada yarın adım attığında bir mayın patlayabilir. Nuray Mert’in “terör örgütü üyeliği” ile suçlandığı ve korktuğu için yazmadığı bir Türkiye kimse için o kadar güvenli olmasa gerek.
Şehre gelen bir film olarak çözüm süreci…
Çözüm süreci, otoriterleşmeyi meşrulaştıran bir işlev görmüyor, tam tersine demokrasiye ve hukuka açılan bir çıkış kapısı haline geliyor. Türkiye’de demokrasi ve hukukun yeni çıpası çözüm süreci. Bunun somut örneği DEM İmralı Heyeti ile Beştepe’deki zirve öncesi ve hemen sonrası yaşanan tahliyeler. Ankara kulislerine göre bu tesadüf değildi, süreç için atılmış adımlardı.
Bunu sana ıslak mendil yapmadı!
Muhalefetin yüzbinlik mitinglerini görmeyen medyaların şirketlerine dönük boykot da mantıklı ve işe yarayacak bir boykot türü. Ama mesele hızlıca kültür savaşı kulvarına giriverdi, muhafazakâr, yandaş şirket çarpılamaya, zorbalığa, eli meşaleli sürek avına döndü.
Rize’den 19 Mart hasar tespit raporu
Rize’deki AK Parti seçmenlerinin bile seçimsiz ya da Rusyavari seçimlerin olduğu ve Reis’in bu yöntemlerle hep iktidarda kaldığı bir Türkiye hayali yok. Reis’in 1994’den beri yaptığı gibi seçimleri kazanması, zaten güçlü olduğu için bunlara tenezzül etmemesi gerektiği düşünülüyor. Yani İmamoğlu ile uğraşmak hayallerdeki kudretli Reis profiliyle uyuşmuyor.
Bahçeli’den bu kez demokrasi açılımı mı?
Bahçeli’nin bayram makalelerinde yargı bağımsızlığı, yasama-yürütme dengesi için reform çağrıları, kutuplaşmaya karşı mesajlar, yeni vatandaşlık tarifi ne anlama geliyor?
Ünlü sosyologla üç saat
Peki, karşımızda gerçekten de küresel ve yerel ortak kimlikleri, özellikleri, dertleri olan bir nesil var mı? Yoksa biz mi tanımlamaya, kategorize etmeye çalışıyoruz? Gazeteciler, sanatçıların hatta influencerlerın bile tarafını seçmek zorunda kaldığı, kahvecileri bölünmüş, ıslak mendillerin bile heyecanla boykot edildiği bir ülkede bu konuyu da ChatGPT ile konuşmaya başladık.
Geç kalan demokratlar ülkesi…
Muhtemelen 10 yıl sonra şimdi İmamoğlu’nun tutuklanmasına sevinenleri de İmamoğlu’nun bugünkü konuşmalarından alıntılarla o günkü haksızlıklara karşı çıkarken göreceğiz. Ama yine çok geç kalmış olacaklar. Maalesef Türkiye bir geç kalmış demokratlar ülkesi. Bir türlü kimse elinde güç varken demokrat kalamıyor, gücü kaybedince ise demokratlığa sarılıyor.
Gizli tanık Kuşçubaşı Eşref mi?
İmamoğlu ve çevresinin DEM ile seçim ittifakı için PKK ile görüştüğü, hatta onlara bunun için 100 milyon dolar ödeme yaptığına dair Twitter’daki Kuşçubaşı Eşref profilinin iddiaları bir yıl sonra karşımıza bir terör davası olarak çıktı. Ama bir gizli tanığın söylediği bir paragraflık iddiaların hiçbiri ispatlanamadı. Ama bu kadarlık iddialardan Şahan, Polat ve Çalışkan teröre yardımdan tutuklandı. Şişli Belediyesi’ne kayyım atandı. İmamoğlu da bu davanın hala sanığı, tutuklansaydı İstanbul’a da kayyım atanacaktı.
Normalleşmeden buraya nasıl geldik?
Bugün yaşananlara bakınca inanması kolay değil ama bundan bir yıldan biraz daha az bir zaman öncesine kadar Türkiye’de siyasetin gündemi iktidar ve CHP arasındaki bahar havasıydı. Peki bir yılda buraya nasıl ve neden geldik?
2028 seçimleri için bir uzlaşma ve ‘ateşkes’ çağrısı
AK Parti ve CHP, Meclis’te uzlaşıp, Cumhurbaşkanlığı seçimi için yüksek öğrenim şartını kaldırırsa ve “en fazla iki defa” maddesini “en fazla üç defa” yaparsa ya da sınırlama koymazsa? Bu pragmatik uzlaşmayla hem Erdoğan’ın hem de İmamoğlu’nun önünde adaylık için bir engel kalmaz. Eğer herkes kendi pozisyonundan biraz taviz verirse, herkesin sorunu hızlıca çözülmüş olur.
İki Suriyeli, Şam’da bir gün…
El sıkışan Şara ve Kobani fotoğrafı, Öcalan’ın kimi kapsadığı çok tartışılan çağrısının nereleri kapsadığını da fiili olarak gösterdi. YPG, PYD’yi tabii ki önderlik kabul ettikleri Öcalan’ın her sözü bağlıyor. Bağladı da. Türkiye’nin Suriye’ye baktığında sadece Rojava’yı değil Şam’ı görmesinin önü açıldı. Bu perspektif genişlemesi Türkiye’yi rahatlatacak. Takım elbise giyen Kobani’yi, bir süre sonra Suriyeli bakan ya da PYD Genel Başkanı Ferhat Abdi Şahin olarak Ankara’da görürsek şaşırmayalım.
Ahmed Şara ile Mazlum Kobani anlaştı | Yıldıray Oğur canlı yayında değerlendirdi
Yıldıray Oğur, Ahmed Şara ile Mazlum Kobani arasındaki anlaşmayı sıcağı sıcağına Serbestiyet kanalında canlı yayında değerledirdi: “Anlaşma hem çözüm sürecini hem de Şam yönetiminin Batı’daki meşruiyetini ipten aldı", "Bu anlaşma, Öcalan’ın mektubunun Suriye’yi de kapsadığını ve Suriye’de de etkili olduğunu gösterdi.”
Suriye’de ne oldu, ne olmadı, ne olmamalı?
Sınırlarımızdan girdiği andan itibaren her konu Türkiye’deki kutuplaşmanın karadeliğine düşmekten kaçamaz. Suriye’nin Arap Alevi nüfusunun yaşadığı Lazkiye ve Tartus’ta 6-8 Mart tarihleri arasında yaşananlar da öyle oldu. Böyle kutuplaşmış ortamlarda gerçek öksüzdür. Hikayeleri çarpıtmak, abartmak, saklamak ise ayıp olarak görülmez. Tam tersine doğruya sadakat davaya sadakatsizlik olarak görülür. Ama bu kez sadece Suriye için değil, Türkiye için de tehlikeli sonuçları olabilecek bir mesele var karşımızda.
32 yıl önce kaçırılan o fırsat
“Terör örgütüne katılmış olup da kan dökülmesi eylemlerine girmemiş kişilerin teslim olmaları halinde haklarında kovuşturma yapılmamasına ve diğer terör örgütü mensuplarının durumlarının da bu anlayış içinde ele alınarak, gerekli düzenlemelerin yapılmasını hükümete bildirmeye karar vermiştir.” Bugün henüz masada dahi olmayan bu PKK’ya af kararı, çoğunluğunu paşaların oluşturduğu Milli Güvenlik Kurulu’nun 25 Mayıs 1993 akşamı yaptığı toplantıda alındı.
Kapsıyor mu, kapsamıyor mu?
“Silah bırakmak, birilerinin zannettiği gibi ellerini başının üzerine koyup teslim olmak demek değil. Bu kalıcı ve gönüllü biçimde silahtan vazgeçmek demek. PKK içindeki Türkiye vatandaşı militanlar silah bırakıp, Meclis’te yapılacak hukuki düzenlemelerle Türkiye’ye dönebilirler. Peki YPG, yarın silah bıraksa onlar için hukuki güvenceyi kim verecek? Yani Kandil’dekilerle Suriye’dekiler aynı anda silah bırakacak diye bir reel durum yok ortada.”
“Selahattin Demirtaş, Erdoğan’ın izniyle Edirne’den İstanbul’a getirildi, ameliyat olan eşine hastanede refakat etti, bu sırada Bahçeli ile telefonda görüştü”
Demirtaş’ın Bahçeli ile telefon görüşmesinin perde arkasını Yıldıray Oğur yazdı. “1 Mart Cuma günü Demirtaş’ın eşi Başak Demirtaş İstanbul’da bir hastanede ameliyat oldu. Demirtaş’ın bakanlığa talebi üzerine, Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın talimatıyla Demirtaş eşinin ameliyatına refakat etmek için İstanbul’a getirildi. Bu sırada MHP lideri Devlet Bahçeli de Demirtaş’ı telefonla arayarak görüştü.”
İmralı fotoğrafında hiç atanamamış bir öğretmen…
1999’da Öcalan’ın Türkiye’den çekilme kararına isyan eden Hamili Yıldırım, 2025 yılında Öcalan’ın PKK’ya kendini fesh etme çağrısı yaptığı fotoğraf karesine DEM’li siyasetçiler ve Öcalan’ın avukatı dışında giren üç İmralı sakininden biri oldu. Biz sadece fotoğraf karesi olarak gördük ama üç kamerayla çekilen Öcalan’ın bizzat açıklamasını okuduğu video kaydını iddialara göre Kandil’deki eski arkadaşları topladıkları kongre sırasında izleyecekler. Açıklamanın sonunda ayağa kalkıp bu çağrıyı alkışlayanlardan birinin, bir zamanlar bu çağrının benzerine direnmiş PKK’nın kurucularından biri olması herhalde anlamlı bulunacaktır. 37 yılı hapiste geçmiş bir öğretmenin hikayesi 50 yıldır yüzbini aşkın PKK’lının hikayesinin de bir özeti.
Yıldıray Oğur: 1978 Fis Köyü’nden 2025 Taksim’e: Öcalan PKK’ya neden fesih çağrısı yaptı?
Abdullah Öcalan, PKK’ya tevil edilmeyecek net bir çağrı yaptı. Sadece kongrenizi toplayın ve PKK’yı tasfiye edin demedi, bunun tarihsel sorumluluğunu üstleniyorum dedi. Ve PKK’nın miadını 90’larda Kürt realitesi kabul edilince doldurduğu gibi cesur tespitlerin olduğu bir tarihsel arkaplanla bu fikrini temellendirdi. Ankara’da bu süreçte emeği geçmiş isimlerle konuştum. Herkes çok mutlu. Bazılarının hala tek umut takıldığı nota takılan yok. Tabii ki PKK’nın kendini feshinin sözde kalmaması ancak hukuki, siyasi adımlarla mümkün. Bu sürecin kimsenin adını anmadığı gizli kahramanı MİT Başkanı İbrahim Kalın’dır.
Diplomanın geri dönüşü
Evet, İmamoğlu 1988 yılında University College of Northern Cyprus’un girerken ve 1990 yılında İstanbul Üniversitesi’ne geçerken bu üniversite YÖK’ün denklik verdiği bir üniversite değildi. Ama o yıllardaki kurallara göre yatay geçişte denklik şartı muğlaktı ve üniversitelere bırakılmıştı. İmamoğlu gibi 1988-1992 yılları arasında yüzlerce kişi de bu kestirme yolu kullandı. Sonra da bu yol suistimal edilince 1993’te kapatıldı, hepsi sınav sistemi içine sokuldu. Mevzu böyle. Günün sonunda elimizde iki cumhurbaşkanı adayı ve iki diploma var. Sonuçta durum eşitlenmişe benziyor. Hukuku zorlayıp bu eşitliği bozmaya gerek yok.
Zoom toplantısına katılmaktan terör örgütü üyeliğine…
1640 kişi için hazırlanan iddianame bu aralar elden ele dolaşıyor. İçinde olmayan yok. Ünlü siyasetçiler, akademisyenler, aktivistler, gazeteciler, yazarlar. Bu 14 yılda HDK’nın toplantı, konferans, sempozyum, zoom toplantısı gibi etkinliklerinden herhangi birine katılmış herkesin adı buraya “terör örgütü üyesi” olarak yazılmış.