Yıldıray Oğur

Kutuplaşmanın son mağduru; CHP’nin ilk imam hatip müdürü Celal Hoca

1949’da CHP’nin açtığı ilk imam hatip kursunun müdürü yani imam hatiplerin bir nevi kurucusu. O yüzden adı imam hatiplere veriliyor. Türkiye’de adının verildiği en az sekiz imam hatip okulu var. Bu okullardan sadece ikisinden bu yıl tam puanlı birinciler çıktı. Trabzon ve Antalya’daki okullar şehirlerin en iyi okulları arasında. Her yıl benzer başarılar gösteriyorlar. Yani ortada şüpheli ya da şaibeli bir durum yok. Ama kutuplaşma 14 yaşındaki çocukların şaibeli diye afişe edilmesine neden olabildi

Kendini gerçekleştirebilecek kehanet: DEM-Cumhur İttifakı

DEM’in ve Kürtlerin çözüm süreci dışında iktidara yanaştığı yok. Ama muhalifler çözüm süreci sorunsuz ilerledikçe öfkelerine hâkim olamıyor, Kürt meselesinde ideolojik özlerine dönüyor, dillerine hâkim olamıyor, her fırsatta DEM sitemlerin, imaların hedefi oluyor. Özel ve İmamoğlu’nun gayretleri bunu engelleyemeyebilir. Belki DEM ve Kürtler Cumhur İttifakı’na katılmayacak, en fazla kendi üçüncü yollarını inşa edecek ama muhalifler arasında ırkçılığa ve inkarcılığa varan fikirler ve sesler büyüdükçe “Kürtler bizi satıyor” kehaneti de kendini gerçekleştiren kehanetler arasına girebilir. Yani DEM ve Kürtler, Cumhur İttifakı’na katılmayabilir ama oraya doğru itilebilir. Doğrudan Cumhur İttifakı’na yanaşmazlar ama Erdoğan karşıtlığı Kürtler arasında hararetini kaybedebilir, üçüncü yolun cazibesi artabilir. Yani kehanet kendini gerçekleştirebilir.

Geyik ninenin bunlardan haberi var mı?

Geyik Oran, 92 yaşında. Hülya Oran yani Bese Hozat’ın annesi. Esas adı Xezal. Kürtçe, Ceylan demek. Ama nüfus memurları adını “Geyik” diye yazmış. Muhalefetin son Erdoğan konuşmasından sonraki yeni tezine göre Dersimli Bese Hozat ve Hataylı Tülay Hatimoğulları, artık Erdoğan’ın Sünni ümmetçi ittifakının bir parçası. Erdoğan, Türk-Kürt-Arap ittifakını içerisi için değil, dışarısı için demişti ama ayının 40 türküsü var, kırkı da armut üstüne…

Yıldıray Oğur töreni anlattı: “Dağın başında vakur bir veda töreni…”

50 yılda yaşanan tüm acılara saygılı bir tören izledik. Bu iki saatlik törende Türkiye’de yaşayan kimseyi rahatsız edecek tek bir saniye bile yaşanmadı. Ve törenin sonunda dağın başında, bir olimpiyat ateşi gibi yanan ateş Türkiye Cumhuriyeti vatandaşı tek bir kişinin bile aleyhine değildi. Kimse kaybetmedi, kimse yenilmedi. Herkes kazandı. Devamı gelirse de kazanmaya devam edecek.

Yerli ‘Hayırlı Cuma’ya doğru…

1 Ekim 2024’den bu yana olmaz denilenler, pek şans verilmeyenler oldu ve PKK, bugün (11 Temmuz) Süleymaniye yakınlarında silah bırakma töreni yapacak.PKK’nın bu sembolik adımından sonra top Meclis’te olacak.Ama buradaki umutlu ve pozitif havadan açık ki 50 yıllık bir dönem kapanıyor.

“İkimiz de yaşlandık. Emekli olmadan bu işi bitirelim”

Cümle Devlet Bahçeli’ye ait. Bunu söylediği kişi ise Ahmet Türk. Bahçeli 77, Ahmet Türk 83 yaşında. Galiba 2000’lerin ortasıydı ve Ahmet Türk, "barışı konuşacak son nesil biziz" demişti. Bunu Kürtler için söylemişti. Tarih Ahmet Türk’ün bu sözünü doğrulamadı. Ama ilginç bir şekilde bu söz galiba Türkler için geçerli.

Otoriterleşmede bir yol haritası var mı?

Sandığı ortadan kaldırmak, muhalefeti yok etmek ya da etkisiz hale getirmek, Türkiye’yi Rusya, Azerbaycan ya da Venezuela yapmak ciddi bir planlama isteyen radikal kararlar. Zannedildiği gibi iktidarın bir yol haritası, bunu yapacak bir kurmay aklı da yok. Türkiye’yi özel olarak planlı bir şekilde bir yere götürmüyorlar, gittiğimiz yeri kimsenin bildiğini zannetmiyorum. Dünyadaki en yaygın ve en yanıltıcı analiz hatası, olan biteni anlamaya çalışırken kendi rasyonaliteni diğer aktörlere yansıtmaktır.

Mevsim normallerinin üzerinde kundakçılık….

Her yıl orman yangınları, aynı mevsimde Akdeniz kıyısında benzer bitki örtüsüne sahip bütün ülkelerde çıkıyor orman mühendisleri, uzmanlar çıkıp yangınları bilimsel olarak açıklıyorlar. Ama kimin umurunda…Ertesi yıl ise aynı sabotaj yalanları, “aynı anda bu kadar yangın çıkarmıymış” ukalalıkları, yangınlarda itfaiye görevlilileri ölürken oturduğu yerden “kimse bir şey yapmıyor, delireceğim” Instagram storysi ucuzlukları dolaşıma giriyor.

Demek ki “ideolojiler” henüz ölmemiş

Babacan, DEVA’yı kurarken ısrarla muhafazakar olmadıklarını, çoğunluğun AK Parti’den gelenlerde olmadığını söyledi. İdeolojilerin, sağın, solun geride kaldığını anlattı. Günün sonunda DEVA’da sadece AK Parti kökenli milletvekilleri kaldı. Çünkü ideolojiler sadece kitabi değildir. Kriz anlarında kendi ideolojik evini kuramayanlar baba ocağına geri döner.

Sessizlik neden en büyük tehdittir?

Sessizlik, en uçlardaki fikirlerin sesinden daha tehlikelidir. Fatih Altaylı’nın istese de yapamayacağı tehdide de benzemezler. Altaylı’ya cevap verebilirsiniz, onla polemik yapabilirsiniz ama sessizliğe cevap veremezsiniz. Sessizliği ikna da edemezsiniz. Sessizlik en radikal, en yobaz, en tehlikeli fikirdir. Sessizliğin artması, hepimiz için tehdittir.

“Marg bar Amrika!” nereden çıkmıştı?

Amerika’nın darbeyle Başbakan devirdiği, bunun için Şah ile işbirliği yaptığı, insanlara para verdiği bir ülke İran. Bu yüzden de “Marg bar Amrika!” diye bir slogan var. Bu yüzden kendi ülkesini bile savunamayan sert ve kötü bir rejim her şeye rağmen dış güçleri gösterip halk desteğini devam ettiriyor. Çünkü dış güçler, hainler, Batı’nın içimizdeki beşinci kolu denince insanların aklına komplo teorileri ve hamaset değil, somut hatıralar, belgeler geliyor.

Türkiye’de legal siyaset yapmak mı, İsrail’in proxy örgütü olmak mı?

2015’de ilk çözüm süreci Suriye iç savaşı yüzünden bitmişti. İkinci çözüm süreci de yine bölgesel bir savaşla sınanıyor. Bu kez PKK’ya teklifin ne olduğunu bilmiyoruz. Ama teklifin kimden geldiği açık; İran’dan değil İsrail’den… Dün Bahçeli ve Demirtaş’tan gelen mesajlar çözüm sürecinin bu kritik karar anına ilişkin açık uyarılardı.

Mesele dış politika ve güvenlik, aptal!

Görünen o ki bir sonraki seçimlere kadar dünya ve bölgemiz daha istikrarlı olmayacak. Ve bütün dünyanın olduğu gibi Türkiye’nin birinci gündemi de güvenlik olacak. Dış politikada yetkinlik, ülkeyi yönetme becerisi siyasetçilerde en çok aranan vasıflar haline gelecek. Bütün siyasetin kendini buna karşı hazırlaması gerekiyor. Çünkü artık mesele “dış politika ve güvenlik, aptal!”

Tıraşçı Ahmet’in oğlu nasıl CHP’li oldu?

Ferdi Zeyrek’in siyasi hikayesi siyasetteki sosyal değişimi de anlatıyor. Eski sağ, muhafazakar esnafların çocukları üniversiteye gidiyor, sekülerleşiyor, eşrafın dilini bilen bu yeni nesil CHP statükosunu delip, kendine alan buldukça da 78 yıldır hareket etmeyen kayaları hareket ettiriyor.

Greta’nın büyüklüğü bizi küçültür mü?

Bütün siyasi duruşunu ve hatta kimliğini; ötekinin kötülüğü, ‘gavur’un zıddı, Batılının negatifi olmak üzerine kurmuş olanlar, İsveçli sarışın şortlu bir kızın da iyi ve ahlaklı olabileceği fikrini bir iman, itikad, dava sorununa çeviriverdi.

Hac yasağı nasıl komünist ve Kürt korkusu ile aşıldı?

Murat Bardakçı’nın tek parti döneminde dini yasaklarla ilgili söyledikleri tartışılıyor. Bardakçı’nın yaptığı cesurca. 1947’ye kadar Türkiye’de hacca gitmenin gayriresmi olarak yasak olduğunu 2025’de söylemenin hala atlatma haber olması bunu gösteriyor. Türkiye’den hacca gidişi fiilen yasaklayan düzenleme, 1929 Ekonomi Buhranı’na karşı çıkarılan “Türk Parası Kıymetini Koruma Hakkında Kanun” oldu. 1930’dan 1947’ye kadar Türkiye’den hacca kaçak olarak gidilebildi. Peki 1947 yılında ne değişti?

İzmir Limanı’ndaki hamallar greve gittiğinde..

1913’deki greve devrin gazetelerinin gösterdiği sempati, 2025 yılındaki grevden esirgendi. Toplumlar hep ileriye gitmiyor, İzmirlilerin çoğunun iman ettiği o ilerlemeci tarih görüşünün doğru olmadığını İzmir göstermiş oldu.

Kürtler Türkiye’ye ne zaman gelmişti?

Muhalefeti desteklerken bir çeşit dokunulmazlık zırhına kavuşan Kürtler, Çözüm Süreci ile bu zırhı kaybediyor, iktidara artan öfke, Kürtlere karşı 90’lardan beri görülmemiş ırkçı bir nefretin önünü açıyor, daha da açabilir. Bu tehlikeli nefret, DİSK’in bile iktidar işbirlikçiliğiyle suçlandığı İzmir Grevi’yle görünür oldu.

Emekçi yanlış greve gidince…

DİSK herhalde daha 1 ay geçmemiş 1 Mayıs’ta edilmiş büyük laflara, meydanlarda CHP’lilerle birlikte söylenmiş devrim marşlarına güvendi. Ama karşısında İzmir Belediyesi’nin hizmetlerinin aksamasının siyaseten iktidara yarayacağını söyleyen CHP’lileri ve muhalifleri buldu. 1 Mayıs’taki devrimci heyecan bir ay sonra yerini İzmir’de Tuncelili işçi sürek avına bırakmış. Aslında bu tarz bir solculuğun hubbu Marx’tan değil, buğzu Erdoğan’dan olduğu anlaşılıyor.

PKK’nın sahiden silah bıraktığının delili…

PKK’nın silah bırakma ve kendini fesih kararın taktik değil, elle tutulur bir gerçek olduğunun en somut delili MLKP’nin bu kararı eleştiren açıklaması oldu. Cevap Türk soluyla ilişkilerden sorumlu PKK yöneticisi Duran Kalkan’dan geldi. Genel olarak Türk solu için Kürt dostluğu ile AKP karşıtlığı arasında bir tercih yapma anı yaklaşıyor. Büyük bir kısmı için genetik laik hassasiyetler baskın gelecektir.

Yıldıray Oğur ile Çözüm Süreci günlüğü: “Silahlı Türk solu, silaha veda eden PKK’ya kızdı”

"Sykes Picot eleştiren ABD Büyükelçisi gördük. ABD, Şam yönetimine destek verdikçe, yaptırımlar kalkıp, elektrik sorunu çözüldükçe, Şam-SDG anlaşması ilerliyor. SDG meselesi hal yoluna girdikçe Türkiye’deki çözüm süreci ivme kazanıyor… Hala PKK’nın silah bırakmadığına inananlar, müttefiki MLKP’nin PKK’yı eleştiren açıklamasına bakabilir… PJAK, İsveç merkezli kanala konuştu, PKK sitelerinde haber bile olamadı. Bese Hozat, 'Öcalan, İsrail’in değil Türkiye’nin tarafını seçti' dedi… Muhalifler, DEM Parti’yi muhalefete ihanetle suçladıkça Kürtleri kaybediyor… ‘İmamoğlu hapisteyken gündem süreç olamaz’ diyenler, süreç başladığında Demirtaş’ın 8 yıldır hapiste olduğunu unutuyor… Anayasa tartışması açıldıkça AK Parti ve CHP ideolojik bir yüzleşme yaşamak zorunda kalacak."

Aslanların sırtlanlara yedirilmesine dair ibretlik bir hikaye

2014-2016 arasında ekonomiyi yöneten Babacan, Şimşek ve Merkez Bankası Başkanı Erdem Başçı’nın tasfiyesinde medyadaki “faiz lobisi” kampanyasının önemli isimlerinden biriydi Ünsal Ban. Hafta sonu, aynı medyalarda bir haber çıktı: “Ünsal Ban, yurtdışına kaçmaya çalışırken yakalandı ve borsa manipülasyonu suçlamasıyla tutuklandı.”

Kandil kayak merkezi olur mu?

Bir KYB yetkilisi “peki Kandil ne olacak” sorusuna şöyle espriyle cevap veriyor: “Kayak pisti olur. Biraz riskli bir kayak pisti olur tabii, pistten çıkan mayına basabilir.” Uzun yıllar dağlara ve silaha sığınan Irak’taki Kürtler, artık böyle anılmak istemiyor. Barzaniler ve Talabaniler bu devrin Kürtler için kapandığını söylüyor. Bu devir PKK için de aslında bu yüzden kapanıyor. Direnen sadece zamana karşı mücadele eder…

Davutoğlu: “Neçirvan ve Mesut Barzani, ‘Bahçeli’nin sağlığı için dua ediyoruz” dedi

Geçen hafta beş gün Kerkük, Musul, Telafer, Süleymaniye, Erbil’I ziyaret eden Mesut Ahmet Davutoğlu, geziyi izleyen Yıldıray Oğur’un sorularını cevaplandırdı: “Gezide gördüğüm hava ümitlerimi artırdı. Silahların bırakılmasının hızlandırılması gerek. Diken üstünde oturuyor bu süreç. Silahlar bırakılma görüntüsünden sonra artık kimse geri dönemez. Neçirvan Barzani ve Mesut Bey özellikle Bahçeli’yi merak ediyor. ‘Onun sağlığı için dua ediyoruz’ dediler.”

Iraklı Türkmen liderlerden “terörsüz Türkiye”ye destek: Terörsüz Türkiye gibi terörsüz bölge olmalı

Irak’ın kuzeyinde Süleymaniye’den sonra Kerkük’e ziyaret gerçekleştiren Davutoğlu burada bölge barışı için mesaj verdi. ‘Kerkük’te huzur yoksa Irak’ta huzur olmaz. Irak’ta huzur olmazsa Ortadoğu’da huzur olmaz’ dedi. Görüşmelerde Türkmen liderler de Türkiye’deki çözüm sürecine destek verdi.

Davutoğlu, Süleymaniye’de çözüm sürecini anlattı: “Çözüm için bundan daha iyi bir konjonktür olamazdı, bu fırsat değerlendirilemezse veyl olsun”

Eski Başbakan ve Gelecek Partisi lideri Ahmet Davutoğlu, Erbil, Süleymaniye, Musul ve Kerkük’ü kapsayan gezisinin ilk durağı olan Süleymaniye’deki forumda çözüm sürecini anlattı: Çözüm süreci için bundan daha uygun bir konjonktür olamazdı. İran ve İsrail’in bölgede aynı anda güç kaybetmesi Türkiye için olağanüstü bir fırsat. Biz bunu değerlendiremezsek veyl olsun. Derhal 15 gün içinde, mayıs ayı çıkmadan burada bir yerde Türkiye-Irak ve Kürdistan yönetiminin kuracağı ortak bir komisyon önünde PKK silahlarını teslim etmeye başlamalı. Bu yapılmadan süreç kırılgan olur.” “İsrail’in Kuzey Suriye’ye desteği savaş nedeni sayılmalı Türkiye tarafından.”

Müstafi amiralin doktorluğu nereden geliyor?

Müstafi amiral Cihat Yaycı, bu aralar yine her gün TV’lerde. PKK’nin kendini fesh etmesinin nasıl büyük bir ihanet projesi olduğunu anlatıyor. İsminin başında bir de doktor titri var. 2004 yılında Deniz Kurmay Binbaşı rütbesindeyken İstanbul Üniversitesi’nde yapmış doktorasını. “Irak’ta Ekonomik-Sosyal Dönüşüm ve Türkmenler” başlıklı doktora tezini meraktan okurken bazı cümleleri Google’lamaya başlayınca karşıma intihalin her türlüsünden yapılmış bir copy-paste tez mucizesi çıktı.

Yıldıray Oğur anlatıyor: Suudi parası nasıl Türkiye’deki barışa hizmet etti?

“Son 50 yılın en büyük haberi geldi, PKK kendini fesh etti ama hala olan değil, olma ihtimali olanlar, evhamlar konuşuluyor. Türkiye’deki çözüm sürecine Suudi Arabistan’dan 150 milyar dolarlık destek geldi. MBS parayı bastı ve Trump’a Suriye yaptırımlarını kaldırttı, Şam güçlendi, SDG’nin Şam’la entegrasyon artacak. Silahlı olarak Lozan’ı yıkamayan PKK, silahsız olarak mı yıkacak? Kongre bildirisinde PKK “Yaşasın tam bağımsız Türkiye” bile dedi. Kürtler, Sevr’i reddedip İstiklal Harbi’ne destek vermişti. Lozan, Kürtleri üç ülke arasında böldü. KCK yöneticileri, PKK kongresinde delegeydi. Bu, Erdoğan-Bahçeli-Öcalan arasında bir pazarlık, bize ne diyenler son 50 yılı başka bir ülkede yaşamış olmalı."

PKK silah bırakırken nasıl bölücü oldu?

1978 yılında bağımsız birleşik Kürdistan kurmak için silahlı mücadele başlayan PKK, 2025 yılında silahı bırakıp, kendini fesh ederken Lozan’ı eleştirdiği için bölücü ilan edildi. Yani daha bir ay öncesine kadar Türkiye Cumhuriyeti ile savaş halinde olan bir örgüte, “sen nasıl Lozan’ı eleştirirsin” diye kızılıyor. Belki de bu bir normalleşmedir; PKK bir anda silahla çatışılan değil, kalemle tartışılan bir örgüte dönmüştür!

Türkiye’nin hayırlı cuması…

50 yıllık bir sayfa kapanıyor. Bunun olabileceğine inanmak kolay değil. Çünkü kaç nesil bu sorunun içine doğdu. Hayatımızda hep PKK, terör, silah gibi kavramlar oldu. Bunun olmadığı bir dünyayı bilmiyoruz. Bilmediğimiz için de bize olmaz gibi geliyor Ama oluyor. Önce olanla barışarak başlamalıyız.