Yıldıray Oğur

Her ağacın kurdu özünden olur

“Endişeli AKP’liler” diye dostlardan düşman üretmeyi teşhis sanıp, zengin evin mirasyedisi gibi herkese kapı göstererek, baba parasıyla hovardalık yapma hakkını maalesef siyasette kullananlar sadece tarihte kendilerini bir tarafında Aliya’nın bütün haşmetiyle durduğu bir hikâyede gülünç duruma düşürmüş olurlar.

PKK’nın gömüleceği büyük krater

O yüzden 16 insanın toplam 60 kg kalmış cenazelerinin kaldırıldığı gün HDP’liler sevinç içinde Meclis’te selfieler çektirerek dokunulmazlıklarının kaldırılmasını kutluyorlardı. Yaşam enerjisini mağduriyetlerden alan bu canavarın o kratere gömülmesine izin verilmelidir. Bunun PKK’nın emir eri olan üç beş vekile dokunmaktan daha büyük bir vatanseverlik olduğu açık...

İbretlik bir dost kazığı hikâyesi…

O gece radyoda Sadri Maksudi’yi gayrimillî ve cahil ilan eden Agop Dilaçar’ın akıbeti de benzer oldu. Hain ya da cahil ilan edilmedi ama hep dış kapının mandalı kaldı. Adı yıllarca kitaplarda A. Dilaçar olarak geçti. 1979’da vefat ettiğinde TRT adını "Adil Açar" olarak anons etti. Şişli’de adının verildiği sokakta da sadece Dilaçar yazmaktadır.

Pelikan’ın inine doğru…

Belki de Pelikan’lar da onlarla paralel uçan akbabaların inleri de orada bir yerdedir. Türkiye’nin tasfiye etmesi gereken kötü aklın son nesli karşımızdaki. İçeriğinin ne olduğu, ne uğruna hareket ettiğinin hiçbir önemi yok. İftiracı, tasfiyeci, iktidar mücadelesi verirken belaltı yöntemler kullanmaktan çekinmeyen bir akıl bu.

O gece radyoda olanlar…

Artık bu sorular Davutoğlu’nun kişiliğinden, Hocacılık adlı olmayan düşmanlardan gelen sorular da değil. AK Parti’nin seçmeniyle bundan sonraki güven ilişkilerini belirleyecek sorular...

Benden selam olsun Pelikan Bey’ine!

Tabii ki siyaset bir iktidar oyunudur. Aktörler arasında tartışmalar, güç mücadeleleri, farklı fikirler, ayrışmalar olabilir. Kadrolar yenilenir, isimler değişir. Bizim gibi gazetecilere bunu izlemek ve anlamaya çalışmak düşer.

Erdoğan laikliği nasıl kurtardı?

Türkiye’de yıllarca laiklik dinin hayatın içinde görünür olmasından utanan, korkan, onu eve, kırsala, halının altına süpürmeye çalışan, aşağılık kompleksi ve self-oryantalizmden mülhem bir İslam düşmanlığı olarak uygulandı.

Sizin favori cemaat operasyonunuz hangisi?

En başta favori davası Ergenekon olan biz. Siyasi aktivizmle karışmış, kötü ve amatör gazetecilikle aklımızdaki olağan şüpheliler hakkında hafızalarımızda olanlar ve iddianamelerde yazanlarla yetinip, o iddialara sanıkların yıllarca süren savunmalarına yeterince ilgi göstermedik. Davanın askerî vesayeti geriletmek gibi sonuçları davanın kendisinin de önüne geçti. Hâlâ daha bu davalarla ilgili “Saptırıldı”, “sulandırıldı”, “cemaat mahvetti” dışında bir öz eleştiri yazamıyor kimse.

Börteçine bizi Ergenekon’dan nasıl çıkarmıştı?

Ergenekon soruşturmasını ortaya çıkaran eski Türkiye’yi hatırlamış olduk. Tabii soruşturmanın başlamasına -şimdi herkes inkâr etse de- her kesimden gelen katkıları ve desteği de.

Askerî okullara girişte paralel yollar…

Soruşturmayı yürütenler 2012 yılı Askerî Giriş Sınavı’nda bütün soruların, 2013 yılında ise Türkçe ve Matematik sorularının önceden sızdırıldığını düşünüyor. 2014’ten sonra yani cemaatin artık konforunun kaçmasından sonra tablo bir anda değişmiş.

Türkiye’ye atış serbest!

Gencecik bir çocuğun böyle bir dünyaya sürüklenip genç yaşta ölümü üzücü ama karşımızda bir “gazeteci öldürüldü” hikâyesi olmadığı çok açık değil mi? Mesela DAEŞ’in Dabiq dergisinde editör olarak çalışan biri bir çatışmada öldürüldüğünde de ilk olarak bir gazetecinin öldüğünden mi bahsedilecek?

Buzdolabında bekleyen raf ömrü uzun bir ürün…

Şimdi hükümete düşen zaman geçtikçe kendi kendinin kurdu olan, hendeğini kazan PKK’nın kendi kendini yenmesine fırsat vermek, bu arada adım atmayarak PKK’nın Türkiye’de silahla ilişkisi hakkındaki nihai kararını vermesini beklemek, beklerken de güvenlikten taviz vermemek, silahlı gruplara karşı mücadeleyi sürdürmek, bunu yaparken de Kürtlerin kalbine dokunmaya, PKK’nın savaşı için bulamadığı gerekçeleri ona vermemek, Kürtleri incitecek kıracak dilden uzak durmaya devam etmek olmalı.

Washington’dan Londra’ya paralel bir dava hikâyesi…

Diğer pek çok soruşturma gibi 17/25 Aralık cemaatin elinde patlayınca ve Emniyet müdürleri görevden alınmaya başlayınca yapılan belge, delil yoketme sırasında. Galiba tam olarak yokedilememiş. Bu soruşturma kapsamında toplanan deliller bir bilirkişiye değerlendirilip, 'soruşturmaya gerek yok' kararı çıkarılmış 2014’te. Galiba bir soruşturmaya gerek olacak. Bu soruşturmada müşteki tarafında bir İngiliz Sir’i ve İngiltere Başbakanı’nın eski başdanışmanının adını da görebiliriz...

‘Kore istihbaratı’ Türkiye’de nasıl manşet olur?

Bir manşet deyip geçmemek gerekir. Tekzipleri okumak da faydalıdır. Bu arada Kore İstihbarat teşkilatının adını sakın unutmayın! Bir daha karşınıza çıkmayabilir...

Cemiyetin ödülünü hak eden esas haber…

Gazeteciler Cemiyeti yılın haberi ödülünü, onun suyunun suyu olan haberden alıp kesinlikle bu habere vermeli. Seçim sonuçlarına doğrudan etki eden bir olayın hikâyesi her zaman bu kadar açıklıkla yazılmaz...

Boğaziçi’nde yaşayan simonlar -2-

Eğer özgürlüklerimizi ve güvenliğimizi korumak istiyorsak hiçbirimizin özellikle de şimdi, Suruç, Ankara, Sultanahmet, Ankara, İstiklal diye giden bir liste önümüzde dururken Simon olma hakkı yok...

Boğaziçi’nde yaşayan simonlar…

Yüzlerce Boğaziçili öğretim görevlisinin serbest bırakılması için bildiri yayınlamış ABD’nin ünlü Ortadoğu Enstitüsü başkanı bile Başbakan’a mektup yazmıştı. Kampanya hâlâ devam ediyor. Savundukları öğrencinin avukatının bir canlı bombanın da avukatı olmasından hiç şüpheye düşmeyerek...

Yarın bir canlı bomba saldırısında ölseniz arkanızdan yazılacaklar

Sabah evden çıkmadan önce izlediğiniz haber programının spikeri ertesi gün öldüğünüz saldırıdan ders çıkarıp dış politikayı değiştirmemizi, ABD, Rusya ve İran’la anlaşmamızı savunup, katilinizin son arzularını yerine getirmenin derdine düşecek.

Rukiye Hanım’a yardım etmek…

22 yıl yaşadığı Sur’daki müstakil evlerini bir gece kaçarak terk eden Rukiye Hanımlar akrabalarının evine sığınmışlar. (...) Operasyonların bitmesinden bir gün sonra dün Diyarbakır’ın ve Rukiye Hanım’ın özel bir misafiri vardı. AK Parti Kadın Kolları’nın organizasyonuyla beraberinde 21 kadın milletvekili, Şehircilik Bakanı ve Gaziantep Belediye Başkanı Fatma Şahin’le birlikte şehre gelen Sare Davutoğlu.

ABD Büyükelçiliği’nden beklenen esas açıklamalar

ABD Büyükelçiliği, cemaat operasyonları çerçevesinde Zaman gazetesine yönelik operasyonla ilgili basın özgürlüğü temalı üst üste açıklamalar yaptı. Yapabilir. Ama cemaat konusunda açıklama yapması gereken ilk konu galiba bu değil...

Tırların arkasında ne vardı-4

Çünkü bu soruşturma sadece devlet içine sızmış kirli bir aklın deşifre edilmesi anlamına gelmeyecek, onun yurtdışı bağlantıları da deşifre edilebilecek. Hiçbiri değilse bile tırların durdurulduğu günlerde rejim, IŞİD, şimdilerde Rusya ve İran saldırıları altında varoluş mücadelesi veren bir halkın ümitlerinin çalınması olarak omuzlarımızdaki vicdani bir sorumluluk bu...

Tırların arkasında ne vardı -3-

Peki terör örgütlerine malzeme götürdüğünü düşündükleri bu tehlikeli tırlar için ne yapmışlardı? Uzman Çavuş Menge, Uzman Çavuş Katırcı tırları Gölbaşı'na kadar takip etmiş, hatta tırlar mola yerinde durmuş, takip sürmüştü. Sonra ise "Terör örgütlerini gittiğini düşündükleri" tırları orada bırakıp, takibe merkezden devam etmişlerdi. Saat 04.00'e kadar da hiçbir şey yapmadan bekleyerek.

Tırların arkasında ne vardı? -2-

İşte “DAEŞ’e gidiyor” denen meşhur MİT tırları, Kilis’te sınırın karşı tarafında DAEŞ’e karşı savaşan Türkmenlere ve Özgür Suriye Ordusu’na gidiyordu. Türk Silahlı Kuvvetlerinin DAEŞ’i vurduğu günlerdi. Tırlar zamanında ya da yeterince gidemediği için Türkmenlerin yaşadığı Çobanbey düşmüş, binlerce Türkmen göçmen olmuştu.

Tırların arkasında ne vardı?

Yazıdaki "kehanet" gerçekleşti ve 17/25 Aralık operasyonları oldu. Ama istenen olmayınca uzun süredir sinyalleri verilen Suriye üzerinden ocak ayının ilk günü, yeniden harekete geçildi...

Türkiye neyiniz olur?

Yaşadığımız ülkeyi daha iyi bir ülke yapmak için onu eleştirmek, yerden yere vurmak en doğal hakkımızken, ona, kalbinden bir canlı bombayla vurulduğunda acıya ortak olamamak, öfkelenmemek bir tarafa, o bombayı patlatanların, patlatılmasını teşvik edenlerin, patlatılması umurunda olmayanların yanında saf tutmanın, oklarını yine kendi ülkesine çevirmenin, saldırganlara hiçbir şey diyememenin, aslında o ülkenin daha demokratik, daha özgür olması için olduğuna bizi nasıl ikna edeceksiniz?

Bir şöhretli şarkıcının hüzün verici hikâyesi…

Sanki toplumun, devletin değiştiğine, değişebildiğine ikna oldukları anda bütün birikimlerini kaybedeceklerini zannediyorlar ve sürekli bizi sözlerinin kıymetli olduğu eski zamanlara çekiyor, huysuz ihtiyarlar gibi her şeyin ne kadar kötüye gittiğini, ne kötü zamanlara geldiğimizi anlatıp duruyorlar. Devlet, hükümet hatta büyük kalabalıklar kötü olunca kendilerinin otomatik olarak iyi, doğru ve muhalif oldukları o güzel eski günlere….

Sen Abdülhamit’i savundun!

Minik örgütlerde, incir çekirdeğini doldurmayan meseleler için, her farklı fikri, eleştiriyi duyunca korkuya kapılıp başvurulan ‘tasfiyecilik” silahı maalesef son zamanlarda bu tarafta da görünür oldu.

Nobel barış ödüllü Obama Türkiye’deki barışı nasıl sabote etti?

Demirtaş Amerika medyasında liberal Kürt Obaması muamelesi görüyor. PKK, bu özgüvenle epey bir süre daha barış masasına yanaşmaz, her fırsatta silahla kazanım elde etmenin yolunu arar.

Ayasofya nasıl müze olmuştu?

Ayasofya’nın müze olacağı haberi bomba gibi düşmüştü. Herkes şaşkındı. Gazetelerin konuştuğu karardan müzeler müdürünün bile tam olarak haberi yoktu.

Televizyondaki bir evlilik programında dedeni görmek gibi…

Yine de başta söylediğim gibi nedense bende bir nefret duygusuna sebep olmuyor bütün bunlar. Yazılarına rastladıkça, tv’de karşıma çıktıkça, belki sadece dedesini bir evlilik programında kendine eş ararken görmüş birinin yüzünde belirebilecek türden bir utanma duygusu beliriyor.