Zahide Tuba Kor

RÖPORTAJ | Suriyeli işadamı: Irkçıların ekonominize ne kadar büyük zarar verdiğinin farkında değilsiniz

Almanya doğumlu, BAE’de Yazılım Mühendisliği okumuş ve İşletme Yönetimi (EMBA) alanında yüksek lisans yapmış Suriyeli işadamı ve yatırımcı Ebu Abdülmelik, 2017 yılında Suriyeli mültecilere ev sahipliği yüzünden önce yatırımlarını, sonra da ailesini Riyad’dan Türkiye’ye taşıdı. Abdülmelik, altı yıl sonra 60 kişinin çalıştığı Türkiye’deki işletmelerini bırakıp, neden ailesiyle Türkiye’den ayrılmaya karar verdiğini anlattı: “Biz Suudi Arabistan’da işlerimiz çok iyi olduğu halde her şeyi bırakıp Türkiye’ye gelmiştik ve şu an Türk polisinden korkuyoruz. Üniversite, lise ve ilkokul çağında üç çocuğum var. Çocuklarım kendi başlarına toplu taşıma aracına binmeye bile korkuyorlar. Sadece kendi çocuklarım da değil, herkes aynı durumda. Cüzdanlarını ya da ikamet belgelerini evde unutanları polis durdurduğunda ya gözaltına alıyor ya da sınır dışı ediyor. Alman vatandaşı olduğumuz halde korkuyorum. Bu, normal bir durum değil. Düşünün diğer Suriyelilerin ve yabancıların halini… Bu, bizim bildiğimiz Türkiye değil.”

RÖPORTAJ | Mısırlı bir liberalin gözünden 10 yıl sonra Mursi, Sisi ve darbe: “Bize ‘limon grubu’ dediler”

Ahmed Samih Farag, Mısırlı liberal bir gazeteci ve sivil toplum aktivisti. Mübarek’in devrildiği Tahrir devriminde yer aldı, Müslüman Kardeşlerin adayı Mursi’ye oy verdi. Daha sonra Mursi’yi deviren Temerrüd Hareketi eylemlerine katıldı. Şimdi Türkiye’de yaşayan Farag, 10 yıl sonra Mısır’daki devrim ve darbe sürecini Serbestiyet’e değerlendirdi: “Oyumuzu Mursi’ye verdik. Bize “limon grubu” dediler. Tadı iyi olmayan bir yemeği yemek için fazlaca limon sıkıp kolay yenebilir hale getirirsiniz. Limon grubunun oyu olmadan Muhammed Mursi seçimleri kazanamazdı.” “Müslüman Kardeşler en provokatif eylemi kendi kendine anayasa yapmasıydı. Bu herkeste devrim kaybedildi izlenimini uyandırdı”. “Sisi döneminde artık sadece tek hakkımız var, o da ülkeyi terk etme hakkı.” “Kendinize cennet yarattığınızı zannederken başkalarına cehennemi yaşatabilirsiniz ve gün gelir, burası sizin için de bir cehenneme dönüşür. Yeni nesil, (bizim tecrübemize) kulak verip asla her şeyi sadece kendine alamayacağını öğrenmeli. Ülkenizde herkese yaşayacağı bir alan açmak zorundasınız. Ve bu durumda bir diktatörün iktidara gelip -herkese değil- kendine vatan yaratma ihtimali çok yüksek olur.”

RÖPORTAJ | “Mursi’ye ‘Sisi seni devirecek’ dedik, bize hep ‘hayır o bizim adamımız’ cevabını verdi”

Mısır’da 3 Temmuz 2013’teki Sisi darbesinin ve 14 Ağustos 2013’de 1000 insanın öldürüldüğü Rabia Katliamı’nın 10’uncu yıldönümü. Rabia Meydanı’ndaki eylemlerin organizatörlerinden Mısırlı siyasetçi Mahmud Fethi o günleri anlattı: “Mursi halka ‘ordumuz saygındır, ona direnmeyin, benim hayatımın hiçbir önemi yoktur’ dedi. Erdoğan ise halka ‘meydanlara çıkın, bunlar bizim ordumuz değil, orduya ve devlete isyan etmiş bir gruptur’ dedi. “Mursi güçlü ve hükmedebilir bir görüntü verdiğinde insanlar etrafında toplandı; ama zayıflığı ortaya çıktığı anda insanlar ona saldırdı, küfretti”. “Devlete karşı çıkıp sonra sanki temizmiş gibi devletle işbirliği yaparsanız sonunda devlet sizi yiyip bitirir.” “Sisi seni devirecek diye Mursi’ye çok söyledik. Bize hep ‘hayır, o bizim adamımız’ cevabını verdi. “Rabia’da 1000 insanın öldürülmesini planlayanın bizzat Sisi olduğu söyleniyor.” “Sisi’nin 27 Temmuz’da Türkiye’ye geleceği haberleri vardı, ama gelmedi, gelmeyecek de. Çünkü…”

RÖPORTAJ | Bassam Yousef: “Suriye eskiye değil 1800’lere döndü. Sahillerde eğlenenler toplumun yüzde 4’ü”

Suriyeli sosyalist, Alevi gazeteci ve siyasetçi Bassam Yousef, Suriye’ye davet edilen Batılı Youtuber ve influencerların çizdiği “Suriye eski günlerine döndü” anlatısına itiraz ediyor: “Suriye devrim öncesine değil, 20. yüzyıl öncesine, yani 1800’lere dönmüş durumda. Elektrik, su, yakıt, gaz, ekmek, yiyecek yok. Suriye halkının yüzde 90’ının günlük kazancı yarım doların altında; yiyecek yemek bulamıyor. Evet, savaş zenginleri var: savaş ağaları, insanların evlerinden hırsızlık ve yağma yapanlar, işlerini alanlar... Onlar sahilde yüzüp eğlenecek, restoranlarda karnını doyuracak tabii. Bunların oranı Suriye toplumunun topu topu yüzde 4’ü eder. Ailem Suriye’nin sahil bölgesinde ikamet ediyor. Mülteciler ülkede kalan ailelerine para yollamasa içeridekiler karınlarını doyuramaz. Suriye’ye elektrik 1920’de gelmişti; ne acı ki 100 yıl sonra halk elektriksiz yaşamaya mahkûm edildi. Bu savaşın en büyük kaybedeninin Aleviler olduğu kanaatindeyim. Ölen çok oldu. Sokakta 25-40 yaş arası genç görmeniz çok zor.”