“Siyaset-toplum ilişkisinde Tayyip Erdoğan’ın topluma vaat ettiği şey yeniden merkezileşme. Siyasi merkezin, devletin ve onun etrafındaki ana unsurun yeniden ana taşıyıcı haline gelmesi, buradan hareketle topluma güç, başarı, bağımsız ve güçlü bir gelecek vaat edilmesi. Bütün bunlar hem tehditlerin savuşturulması hem de Türkiye’nin yeniden güçlendirilmesi çerçevesinde kullanılan bir dil olarak karşımıza çıkıyor ve bu güç-başarı ikilisi bence toplum-siyaset ilişkisinin merkezini oluşturuyor.”
“Önemli konulardan biri bu siyasi partilerin gelecek tasavvurudur. Bu tasavvur, ancak belirli konularda ortak politikaların tanımlanması ile mümkün olur. Nasıl bir dış politika düşünülüyor, devlet dokusu nasıl elden geçirilecek, ne tür bir asker-sivil ilişkisi isteniyor, Kürt meselesi nasıl ele alınacak gibi ucu toplumsal sözleşmeye, farklı gruplar arasındaki ortak noktalara, kimi beklentilere hitap edecek bir siyasi dil gerekli. Ne var ki, bu konuda bu partiler çok geride.”
“AK Parti birçok adamını, birçok ‘kendi Kürdünü’ bölgeye göndererek ve hatta onlara yeniden partide önemli görevler vererek politik bir kuşatmaya soyunuyor. Bunu yaparken de en çok tarikatlarla, din adamlarıyla, Şerif Mardin’in deyişiyle ‘ara kanaat önderleri’ ya da ‘yerel kanaat önderleri’yle yol alıyor. Tabii tarih şekillendirilmez. Güneydoğu’da iki büyük kanal vardır, ırmak vardır. Bunlardan biri daha milli duyguları ile akar Kürtlerin. Diğeri ise dini duyguları ile akar. Bu iki yatağın bir tanesine baraj kurup suları o tarafa kaydırmanın çok mümkün olduğunu sanmıyorum.
“Yargıdan gelen, sokaktan gelen, devletten gelen tehdit; tehdidin dili, tehdidin tarifleri, yaptırım tarifleri bir bütün olarak bakıldığı zaman yeni bir merhaleyi tanımlıyor. Bunun bir kutuplaşma politikası ve hali olduğunun herkes farkında. Tayyip Erdoğan'ın bugüne kadar kullandığı siyasi mücadele yöntemini bilenler için bu şaşırtıcı değil.”
Bir tarafta güçlenmeye çalışan bir amiral gemisi, bir tarafta adaylık üzerinden siyaset yürütmeye çalışan bir parti, üçüncü olarak da alana girmeye çalışan küçük siyasi partiler var. Bütün bunlar bize şunu gösteriyor ki, bir ortaklık etrafında buluşmaya doğru ilerlemelerine rağmen bu siyasi partiler temel olarak hâlâ kendi ana siyasetlerinin etrafında dönüyor, diğerlerini buna davet eden bir dizi hamleler yapıyorlar.