Ali Bayramoğlu’yla Bugünler: Türkiye’de karşımızda çift katmanlı bir otoriter dalga var. Hem dünyadan beslenen hem de kendi iç dinamikleri ile beslenen bir yapı. Dolayısıyla Tayyip Erdoğan, onun kurduğu ittifak, yeni Türkiye iddiaları ile bu dünya siyaseti arasında paralellikler var. Bu paralellik temel olarak milliyetçilik, devletçilik, büyüme yani milli sınırların büyümesi üzerine dayanıyor. Bu oranda milli olan, milliyetçi olan, güce dayanan her zaman demokratik olanın üzerine çıkıyor. Açıkçası Erdoğan’ın 1980’lerde bu siyaseti yürütebileceğini, bu siyasetle dünyada var olabileceğini düşünenlerden değilim. Erdoğan’ın bugünkü siyaseti ile dünyadaki bugünkü siyaset arasında olan paralellik Erdoğan’a yeni bir meşruiyet imkanı kazandırıyor.
Ali Bayramoğlu: “Ben Türkiye’nin bu konudaki tutumunun Erdoğan’ın pragmatizmi ve seçimlerden sonra kabullendiği rasyonalizasyon ile ilgili olduğunu düşünüyorum. Erdoğan kampların parçaları olmaktan çok Türkiye’nin büyük bir devlet olması ve o itibarla ağırlığını tanımlaması gibi bir politika izliyor. Bu politikayı izlerken eskiden yaptığı gibi doğrudan doğruya meselenin gönlündeki tarafına yönelmeden hareket ediyor. Türkiye doğru yerde durdu diye düşünüyorum.” “Hamas’ın yaptığına direniş denmesinin, İsrail’in yaptığına savunma denmesinin büyük etik ve ahlaki sakıncaları var”
Düne kadar asayiş tedbirlerini çok sert uygulayan, hukuk sınırlarını fersah fersah aşan Kürt politikası hükümetin artık sadece bu tür bir kaba kuvvet üssünden yürümeyecektir
Peki ne olacaktır? Hem Türkiye içerisinde hem Suriye'de ve Irak'ta; Türkiye'nin Kürt hareketinin yani PKK'nın ve onunla bağlantılı görünen siyasi partilerin tecrit edileceğini ve Kürtlerle ilişkisinin sınırlandırılmaya çalışılacağını düşünüyorum. Eğer bunu yapabilirse hükümet, Kürtlerle ilişkiyi başka yollardan kurma imkanlarını üretmeye çalışacaktır. Bu yeni bir strateji olabilir. Nasıl devreye girer? Türkiye’de HÜDAPAR, sınırların ötesinde KDP burada anahtar rolde olabilir”
Ali Bayramoğlu, hafta sonu yapılacak HDP Kongresi’ni değerlendirdi: “Seçimler istenilen sonucu vermeyince HDP’de ilkesel davranmak kadar faydacı davranılması gerektiğini savunan bir bakış ortaya çıktı. Geçenlerde bir dergide takma bir isimle, örgüt diliyle yazıldığı söylenen bir makalede "Kiminle bu sorunu çözecekseniz, Kürt siyaseti onunla iş birliği yapmalı. Bu işbirliği yapılmasına yakın gruplar arasında da AK Parti de var” yazıldı. Faydacılık, yeniden alan genişletme politikaları üstüne kurulu bir eğilimin ön plana çıktığını görüyoruz. Yerel seçimlerde HDP muhalefetle işbirliği yapmayabilir. Muhalefetle işbirliği yapmazsa birçok kritik yerde, AK Parti adaylarının kazanmasını sağlar. Bunu karşılıksız mı yapar? Bu bir pazarlık konusu olabilir mi? AK Parti böyle bir pazarlığa girebilir mi? Mesela kayyum atamamaktan bahsediliyor bazı yerlere. Bu mümkün müdür?”
“İçişleri, Dışişleri ve Savunma Bakanları’na muhtemelen Cumhurbaşkanı bundan önceki bakanlardan bir kademe daha fazla güveniyor ve daha fazla rahat ediyor. Bu bakanların üçü de kendilerine verilen politikayı uygulamak kadar bildikleri, ürettikleri, parçası oldukları bir politikanın parçası olarak sistemin içindeler. Aynı zamanda şahsilik izi kendilerinden önceki bakanlara göre daha az.”