Narin Güran cinayeti, şu ana kadar ortaya çıkan bilgilere göre bir aile içi şiddet saldırısı olarak kabul edilebilir. Bu olayı anlamaya çalışırken, kız çocuklarının ve kadınların üzerindeki aile baskısına ilaveten, mahalle baskısını, otoriter cemaat kültürünün baskısını konuşmanın şart olduğu açık. Kültürümüzde “döverek adam etme”, “döverek eğitme” gibi kavramlar var. Şiddet, bir sorun değil tam aksine bir çözüm olarak akla gelebiliyor. Baba, ağabey; egemen, baskı kuran, döven otorite rolünü oynamayı sürdürüyor.
İktidar güç kaybediyor ve düştüğü kuyudan kendi çabasıyla çıkması zor görünüyor. Buna mukabil, CHP’de olan-bitenlerin gösterdiği üzere, Türkiye’de muhalefetin iktidara can simidi uzatmada göz kamaştıran bir maharete sahip olduğunu da unutmamak gerekiyor.
Genç futbolcular maç öncesi Rus milli marşını dinliyor. Yakınlarındaysa, bazı sanatçılar bir grafiti festivalinde duvara Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin'in portresini çiziyor.
Rusya'nın nüfuz kazanmak...
Böyle bir ordu yapılanmasında toplumda var olan ayrışma, bölünme ve çatışmaların ordunun içine nüfuz etmesi beklenir. Nitekim öyle de oluyor. Teğmenler ‘Mustafa Kemal’in askerleriyiz’ diyor, siyasi iktidar ve devlet ortağı sert mukabelede bulunuyor, soruşturma açılıyor, birileri istifa ediyor… Ama mesele ortadan yok olmuyor. Çünkü bu sadece bir disiplin ihlali değil. Ordunun yeni halindeki kimlikleşmenin parçalı bir sosyolojiye ve dolayısıyla ideolojik bakışa alan açması nedeniyle yaşanıyor.
Galler Prensesi Kate, Kensington Sarayı’nın resmi X hesabından Prens William ve çocuklarının yer aldığı bir video yayınlayarak kanseri atlattığını duyurdu: ‘’Kendi kanser yolculuğuna devam eden herkesin yanındayım, yan yana, el ele. Karanlıktan ışık çıkabilir, o yüzden o ışığın parlak bir şekilde parlamasına izin verin.’’