Manşet

Netanyahu, Biden ile görüşmesinin ardından İran’a misilleme saldırısını iptal etti

New York Times'ın haberine göre, ABD Başkanı Joe Biden, İran'ın dün gece İsrail'e yaklaşık 300 saldırı uçağı ve füze fırlatmasının ardından Başbakan Benjamin Netanyahu'yu, İran'a karşı acil bir misilleme saldırısına yeşil ışık yakmaktan vazgeçirdi. Axios muhabiri Barak David’in haberine göre ise İsrail savaş kabinesi dün karşı saldırının kapsamını belirlemek için Başbakan Netanyahu, Savunma Bakanı Gallant ve Bakan Gantz’i yetkilendirmişti. Bu karara kabinedeki aşırı sağcı bakan Ben-Gvir karşı çıkmıştı.

Etyen Mahçupyan ile Küçük Meseleler: Tesadüfler

İsmail İçen bu hafta Küçük Meseleler’de Etyen Mahçupyan ile tesadüfleri konuştu: “Tesadüflerin bu dünyada bizim sandığımızdan daha önemli olduğunu teslim etmemiz gerekiyor. Belki de Tanrısal olanın da asli unsuru tesadüflerdir. Determinist bir dünyada yaşamıyoruz, tesadüf dediğimiz şey işin özü. Bunu da artık bilimsel olarak ölçebiliyoruz. İnsanların ürettiği gerçeklik de stokastik ve nonlinear. Stokastik yani herhangi bir eylem yaptığımızda tek bir sonucu yok. Bir sürü ihtimal var. O ihtimaliyetler sürekli değişiyor, o eylemi tekrar yaptığımda başka bir ihtimal olabilir. İkincisi nonlinear. Yani benim bir eylemimin seni nasıl etkilediği sorusunun cevabı; benim bu noktaya nasıl geldiğimle, senin o noktaya nasıl geldiğin belirliyor bunu. Senin şu ana kadarki bütün hayatın ve benim şu ana kadar ki bütün hayatım benim seni nasıl etkilediğimi belirliyor.” Küçük Meseleler şimdi yayında.

Solun Kültür Serüveni – 6 | Halil Berktay anlatıyor: İtaat ve İtiraz; Bilimperestlik ve Bilim Korkusu

"Cehenneme giden yollar iyi niyetlerle döşeliymiş. Aydınlanma’nın bilimperestliği, Marksizmin bilimperestliğine, Marksizmin bilimperestliği Stalinizme yansıdı. Buna karşılık Sağ, gene aynı Restorasyon döneminden başlayıp 19. ve 20. yüzyıl boyunca uzanan bütün şekillenişleri, farklı dönemsel tezahürleri içinde, hemen hiç hoşlanmadı Aydınlanma’dan. Tepkileri içinde, âdetâ Sol kültürün tam zıddını, aynadaki aksini oluşturdu. Rasyonalizmden hoşlanmadı. Bilinemezliğin esrarını, efsanesini korumayı yeğledi."

“Tanrım onları affet…”

Affetmek, helalleşmek, yüzleşmek, hesaplaşmak birbirine yabancı, hasım kavramlar değil. Lâkin tasavvurunun geçmişin de, var olan durumun da kafesinden azade seyredebildiğini söylemek zor. Zira o yolda öyle temennilere, yakarışlara, dualara mevzu olan her şeyi beddua gibi yaşadık bu ülkede. Yaralı, arızalı psikolojilerin en zorlu ama zorunlu sınavı da böyle süreçler belki. Öyle sınavları vermeden mezun olamıyorsun.
- Advertisement -

Dücane Cündioğlu naifliği diye bir şey

Cündioğlu’nun yaptığı şey dava felsefeciliğini (misyonerce düşünceyi) felsefe sayılmaktan çıkarma çabası. Kelam felsefe değil. Niye? Çünkü bir tapınağın bekçiliğini yapıyor. Marksizm felsefe değil. Niye? Çünkü bir hayale hakikat rengi veriyor. Cündioğlu böyle yaparak bir naifliği ifşa etme fazileti gösterdiğini düşünüyor. Halbuki, bir anlama çabası olarak felsefeyi bu denli abartmak yani tarihselliğin dışına çıkartmak için elimizde bir gerekçe var mı? Yok. Bir ideolojik önkabuller manzumesine dayanan düşünme (veya felsefe yapma) çabalarını felsefeden saymayarak felsefeyi “tutarlılık adına eleştiri” seviyesine kadar yalınlaştırmak istiyor. Hata yapıyor. Çünkü felsefe tarihi bile bu tarz dayanılacak “önkabulleri haram kılma fetvası”nı doğrulamıyor.

En Son Çıkanlar