Orhan Pamuk’un 2002’de Kar kitabını yayınladıktan sonra başına gelenler ile 2021’de Veba Geceleri’ni yayınladıktan sonra başına gelenler, yıllar geçse de Türkiye’de bazı şeylerin değişmediğini gösteriyor.
90’lı yıllarda Suriye’de siyasi mahkumların yattığı Sedneya Hapishanesi’ne bir radyo sokuldu. 10 yıldır ailelerinden haber alamayan Hasan ve Hüseyin kardeşler annelerine gizli bir mesaj gönderdiler. Çocuklar, annelerinden henüz telefonun yaygın olmadığı yıllarda yurtdışına çalışmaya ve okumaya gitmiş Suriyelilerin aileleriyle haberleşmesi için Şam Radyosu’nda her Cumartesi gecesi yayınlanmaya başlanan ve artık kimsenin dinlemediği “Dünyadaki Çocuklarımız” programına telefonla bağlanmasını istediler. Radyoya bağlanan anneleri “Romanya’da üniversitede okuyan oğullarına mesaj göndermek istediğini” söyleyip konuşmaya başladı: “Merhaba canım çocuklarım, Sizi çok özledim...” Radyo yayını hıçkırık sesleriyle kesildi.
Dünyanın en eski ve en büyük çarşısı Kapalıçarşı’da bir yıldır süren restorasyonla çarşının tavanları yeniden boyanıyor, kalem işleri sıfırdan yapılıyor ve ışıklandırması değiştiriliyor. Kapalıçarşı’daki bu ‘sıfırlayan’ restorasyona tepkiler de geliyor. Kapalıçarşı’yı restorasyonu eleştiren isimlerden editör ve nümismatik uzmanı Hasan Mert Kaya ile gezdik: “Ya zamanın buraya kattığı ruh? Hayatın izleri? Salla gitsin, kazı geç yepyenisini yap.Her şeyi kazımak barbarlıktır. Kapalıçarşı mı, yoksa market üstü caminin düğün salonu mu?”
Diyarbakır Barosu Başkanı Nihat Eren: Diyarbakır Barosu olarak bu siyasi cinayetin aydınlatılmasının güçlü bir siyasi irade ile mümkün olacağını ilk günden beri söylüyoruz. Nitekim dönemin başbakanı olarak siyasi sorumluluğun muhatabı olan Ahmet Davutoğlu, cinayetten 5 yıl sonra cinayetin yaşandığı bu kentte yaptığı açıklamada, bu cinayetin, “siyasi bir suikast” olduğunu söyleyerek bizleri bir kez daha doğrulamıştır. Dönemin başbakanının bu açıklamaları soruşturmanın seyrine yeni bir boyut kazandırmıştır.
Peki hazır iktidarda nassa olan teslimiyeti sözde de olsa ortada olan birileri varken ekonomik krizden çıkmak, Türk ekonomisine olan güveni tesis etmek, Türk lirası ve Türkiye’yi itibarlı hale getirmek için İslam’ın bir reçetesi yok mu? Elbette var ki bunlar İslam’ın temelini de oluşturan ve olmazsa olmaz sac ayakları adalet, ehliyet/liyakat ve istişaredir. Bu konularda da nas ortada, nas ortada olduğuna göre sana bana ne oluyor?