Ben çocukken hiç gülmezmişim. Gerçi sonra da çok güldüğüm söylenemez ama neyse, insan öğreniyor gülümsemeyi. Halam rahmetli, kızım, derdi, zıplayan pempe ponpon tavşanları düşün, ikide bir düşen Laurel’le Hardy’i düşün, o da olmadı Cevat Kurtuluş’u Vahi Öz’ü düşün. Düşünürdüm ama komik gelmezdi bana.
Birdenbire ortadan kaybolan siyasîlere rastlanıyor dünya tarihinde. Hepsi gizem dolu hikayeler. Çoğu bir daha hiç geri dönmüyor. Öldükleri var sayılıyor. Komplocular, belki de haklı olmaya en yakın oldukları bu tip kaybolma vakalarında yazıyor da yazıyor. İstihbarat teşkilatları, gizli aşklar, yolsuzluklar, kendini feda etmeler...
Abbas Sayar’ın son derece önemli eseri Yılkı Atı’nı ilk okuduğumda, baş karakteri bir at olan bu küçük, özlü hikâyenin nasıl bu kadar canlı ve gerçeklik hissiyle bir hayvanın gözünden anlatılabileceğini çok düşünmüş ve cevabını bulamamıştım. Şimdilerde Yozgat Var Yozgatlı Yok’u okuyunca anladım bunu.
T24’te ağırlıklı olarak teknoloji ve sosyal medya alanında yazan Füsun Sarp Nebil’in, WhatsApp'ın 8 Şubat itibariyle değiştireceğini söylediği yeni kuralların muhtemel sonuçları üzerine kaleme aldığı yazıyı okurlarımızla paylaşıyoruz.
Yazıldığı gibi okunan “Koka Kola” kampanyası tutmayınca, işi iyice şahsileştirdiler. Bir baktık, Cola şişelerinde bizzat adımız var. Markette “Hişt…”, sesleniyor sana: “Gel adaş, gel...” Seçtikleri “Türk isimleri” tabii… Hemen ardından “Senin adın Mine ama sende tam Gülüm tipi var” kampanyası… Düpedüz “asimile kolası” değil de nedir Allasen?