“Dün CHP Genel Başkanı koltuğunda oturan zat çıkmış, lağım çukuru dediği birtakım iddiaları Meclis kürsüsünden söylüyor. Lağım çukuru diye ifade edilen iftiraların ve ortaya atanların peşinden gitmek, ancak kendini oraya layık görenlerin işidir.”
Kanıyla pusulaya mühür vuranlar, daha sert dönemlerde bile görülmemiş sayıda posterler, abartılan oy rakamları... Esed rejimi sanki herkese meydan okurcasına, “Evet yalan söylüyorum ve bunu bildiğinizi biliyorum, ama inanıyor gibi görünmek zorundasınız. Beni olduğum gibi kabul etmek zorundasınız, başka seçeneğiniz yok” diyor. Suriye’de geçen Mayıs ayında başkanlık seçimi etrafında yaşanan birçok ayrıntı, karanlık seksenler ve doksanlara geri dönüş gibi görünüyor.
Artık seçim istemenin (bile) komploculukla eş tutulduğu bir vasattayız. İktidar ve yandaşları bir süredir siyasi parti siyasetinin meşruiyetini dahi tartışma konusu yapabiliyor. Çok sevdikleri kelimeyle söylersek, “algı yaratmaya” sokakta her türlü ifade açıklamasının fenalıklarını anlatarak başlamışlardı, şimdi buraya geldik. Kanımca bu sürecin bir karar ânı var ve o an ne Gezi, ne 17-25 Aralık ne de 15 Temmuz. Karar ânı ilk ikisinden sonraya, üçüncüden önceye tekabül ediyor: ‘Yerli ve millî’ ilanı…
Sedat Peker, kaldığı otelin ortaya çıkması nedeniyle yer değiştireceğini açıkladı. Peker, Twitter hesabından yaptığı açıklamada, “Uzun bir yolculuk yapacağım” dedi.
BBC Türkçe’nin “Sedat Peker'in iddiaları, AKP seçmeninin tercihini etkileyebilir mi?” sorusunu cevaplayan kamuoyu araştırmacısı İbrahim Uslu, “yolsuzluğa olan yerleşik bakış” nedeniyle Türkiye’de siyasi skandalların seçmen davranışına etkisinin sınırlı olduğunu söylüyor.